Bayram ZİLAN
Türkiye’nin IŞİD’in arkasında olduğu, trenler dolusu mühimmatı IŞİD’e gönderdiği, TSK’nın IŞİD’in kasap militanlarını eğittiği, çatışmalarda yaralanan IŞİD militanlarının Türkiye’deki hastanelerde tedavi edildiği, Türkiye’nin Meclisten geçirdiği tezkere ile PYD/PKK’yi vuracağı ve buna benzer onlarca kara propaganda mahsulü tezvirata itibar etmediyseniz, sırf Kobane, Kamışlı, Rasulayn, Erbil ve benzeri şehirlerde yaşayanların Kürt oluşundan dolayı buralarda yaşanan vahşete gözlerinizi kapatıp, kulaklarınızı tıkamadıysanız…
Öncelikli olarak bilmelisiniz ki,
karşınızdaki, adına IŞİD denilen ve modern-katillerden oluşan örgüt, bugün yok etmek için koalisyon kurduğunu iddia eden, başını ABD’nin çektiği Batılılar tarafından birkaç yıl önce laboratuvar ortamında, 25 derece oda sıcaklığında, gayet ehli-keyf bir edayla, Ortadoğu’da değişen/değişecek dengeleri kontrol altında tutmak ve İslam coğrafyasını dizayn etmek için üretilmiş bir Post-El-kaide örgütüdür.
Bu örgütün kuruluşu bile başlı başına bir muammadır. IŞİD, Irak, Suriye ve yakın/uzak coğrafyalarda hapishanelerde tutulan El-kaide militanlarının bir gecede serbest bırakılmasıyla oluşmuş bir örgüttür. IŞİD’in İslam coğrafyasında herhangi bir kökü ve/ya tabanı yoktur. Sözgelimi IŞİD, asla bir İhvan, En-Nahda veya Hamas değildir. Yöntem, ideal ve hareket tarzı olarak bu coğrafyada karşılığı olan İslami hareketlerle uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur.
Kuruluş deklerasyonunun tam aksini yapan, hedefi olmayan, idealsiz, temelsiz, direktifler üzerine harekete geçen, İslamofobi’yi pekiştirmek ve bu pekişiklikle oluşan algı üzerinden Batılılara İslamofobik uygulamaları için meşruiyet sağlayan ve onlara bu hususta geniş manevra alanları açan IŞİD’in, Bağdat ve Şam’ı hedef alması beklenirken, Erbil ve Kobane’yi hedef almasında düşünenler için elbette ibretler vardır.
Hiçbir mukavemetle karşılaşmadan bir anda Bağdat’ı kuşatan, Maliki’nin hiçbir askerinin tek kurşun dahi sıkmadığı IŞİD’in, birden bire, Barzani’nin “Maliki Başbakan olursa, bağımsızlık referandumu yaparız” açıklamasının hemen akabinde rotayı Erbil’e çevirmesi size tesadüf gelmiyordur umarım.
Tam da Çözüm Süreci’nin olgunlaştığı, atılacak adımların tarihlerinin belirlendiği, Öcalan’ın “müzakere sürecine geçtik” şeklinde tarif ettiği, somut olarak dağdan inişlerin gerçekleşeceği, silahların gömüleceği, geri dönüşlerin hukuki, sosyolojik ve siyasal alt yapısının hazırlandığı, rehabilitasyona varıncaya kadar her şeyin ayarlandığı ve Beşir Atalay’ın defaatle “bu iş sonbaharda nihayete kavuşacak, çözüm sürecinde sona yaklaştık” diye nitelendirdiği bir aşamada IŞİD’in Kobane’yi işgal etmesi elbette tesadüf değil.
İsmi “Irak Şam İslam Devleti” olan bu terör örgütünün “İslam Devleti” kavramsallaştırmasına neden ihtiyaç duyduğunu, infazlarında ve hareket tarzlarında “İslami Motifler”i neden ön plana çıkardıklarını yukarıda irdelemeye çalıştık.
Peki ama ismi (IŞ) “Irak Şam” ile başlayan IŞİD, Irak, yani Bağdat ve Şam ile neden hiç mücadele etmiyor?
Neden Erbil ve Kobane? Veyaneden Kürtler?
Üzerinde düşünmemiz gereken kilit nokta burası işte.
Çünkü bugüne kadar kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan çevresinde olup bitene zaman ayıramayan bir Türkiye vardı. Sözgelimi Irak Kürdistanı ile 50 yıllık petrol anlaşması yapabilecek güce erişen bir Türkiye yoktu. Masa başında kurulan düzene ve sınırlara riayet eden, gündemi belirlenen, komşularıyla ilişkilerini Batılıların talimatları ile tanzim eden, etmediği takdirde ara rejimlere, suikastlara maruz bırakılan, “mavi kanlılar”ın yönettiği bir Türkiye vardı. Kendi iç problemlerini “güvenlikçi paradigma” ile çözmeye çalışan, “zararsız”, “kendi halinde” veya hiçbir zaman “zararlı” olmayacak”, kontrol altında tutulan bir Türkiye vardı. Siz buna “Eski Türkiye” deyin.
Şimdi bu akıl değişti. Türkiye değişti. Eski Türkiye ve Yeni Türkiye diye bir olgu var. Ve Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındaki makas gün geçtikçe açılıyor. Gün geçtikçe Türkiye, yerlileşiyor, 1920’de kesilen damarlarından tekrar beslenmeye başlıyor, kendi kadim tarihi ve misyonuyla yeniden buluşuyor. Kendisini, medeniyetini ve coğrafyasını restore ediyor.
İşte bu istikrarlı ve kararlı değişimin ana katarizörü“Kürtlerle barışmak”tır. Kürtlerle barışmak, aynı zamanda tarihle, coğrafyayla ve medeniyetle barışmaktır. Kesilen tarihsel damarları dikmek ve yeniden bu damardan beslenmek, kırılan gönül binalarını restore etmektir. Batının ihraç ettiği “sanal demokrasi”yi elinin tersiyle itmek, kendi “yerli demokrasi”sini inşa etmektir. Yani ırk, renk ve dil ayırmaksızın zalimin karşısında mazlumun yanında olmaktır.
Haliyle bu tasavvurla yola çıkanlar, Batı için “yoldan çıkanlar” anlamına geliyor. Dolaysıyla “yoldan çıkanlar” “hizaya getirilmeli”dir. Bunu 7 Şubat, 17 ve 25 Aralık ve Gezi ile yapamadılar. Gün aşırı kâh Kandil’e, kâh Rojava’ya gittiler, yine başaramadılar. TSK, Yargı ve hatta Ekmeleddin İhsanoğlu ile denemeye çalıştılar, yapamadılar.
Geriye ellerinde tek çare olarak IŞİD kaldı.
IŞİD’in Erbil’e ve daha sonra Kobane’ye girmesinin temel amacı Çözüm Süreci’ni bitirmektir.
Kandil’in “defacto gelişmelerle” (geçmişte olduğu gibi) kafasını bulandırmaktır.
Bilhassa İmralı ile Kandil arasında bir “kopuş” sağlamaktır.
Başını ABD’nin çektiği uluslararası koalisyonun hedefi IŞİD’i bitirmek değil, zaman zaman başına buyruk hareket eden ve kontrolden çıkan IŞİD’i kontrol altına almaktır.
Her şeyden önemlisi, Batı’nın taşeron örgütü IŞİD’in temel hedefi, 21.yüzyıla ve Ortadoğu’ya damgasını vuracak, bu coğrafyanın ve medeniyetin dünya sahnesine çıkaracağı, tarihteki ilk Müslüman bir süper güç olma potansiyeline sahip “Kürt-Türk ittifakını engellemek”tir.
Batılılar bunu düşünüyor, hesaplıyor ve engellemek için harekete geçiyor.!
Peki, bu kirli plan ve hesaplar karşısında siz ne yapıyorsunuz ey Türkler ve Kürtler!
@bayramzilan
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.05.2024
7.05.2024
3.05.2024
29.04.2024
26.04.2024
18.04.2020
25.02.2020
12.02.2020
19.01.2020
15.01.2019