Celal BAŞLANGIÇ
"Bulut"tan nem kapan bir iktidar olma anlayışı ve ona uygun olarak geliştirilmiş "sürekli nemli" kaleme sahip bir "Saray medyası" var karşımızda.
Hiçbir fırsatı kaçırmayıp her "bulut"tan nem kapıyor bunlar.
Hatta ortada nem kapacak miktarda yeterli "bulut" yoksa, önce bir "bulut" yaratıp ardından ihtiyaçları olan nemi kapıyorlar.
Zaten bunların hiç "normal" muhalifi yok!
Siyasetçi de, iş insanı da, akademisyen de, aydın da, gazeteci de, avukat da, hatta hakim de olsanız, eğer bu iktidardan yana değilseniz ya terörist olursunuz, ya casus, ya darbeci, ya hain, ya da paralel...
Bu durum onlar için nasıl bir olağan davranış biçimine dönüşmüşse; birgün birinin çıkıp "Yahu arkadaşlar siz nasıl iktidarsınız ki, hiç normal muhalifiniz yok. Sizde bir bozukluk olmasın?" diye sormasından hiç çekinmiyorlar.
TOPLUMSAL VE SİYASAL SEMPTOMLARI OLAN BİR HASTALIK
"Öpülseler paralelden bilecekler, öpseler paralelin üstüne atacaklar" tespiti çok gerçek üstü görünüyordu ama o da oldu. Rus uçağını düşüren pilotu da, Ensar Vakfı'nın tecavüzcüsünü de paralel ilan edenler çıktı içlerinden.
Hatta "Reza Bey" ABD'de yakalanınca, ardından Obama da Erdoğan'a randevu vermeyecek gibi olunca önce "Stratejik Düşman" ilan ettiler.
Yetmedi "Himmete Sümenaltı" deyip Obama ve Clinton ile 200 kongre üyesinin yapılan milyonluk bağışlarla FETÖ tarafından satın alındığını öne sürdüler.
Obama "yemek arası" görüşme yapınca da bu sefer "Kırmızı Oda'da baş başa", "Şer ittifakı ters köşe" manşetleriyle bayram ettiler.
Ancak sevinçleri çok sürmedi. Çünkü Obama yaptıkları görüşmede Erdoğan'a basın özgürlüğü ve demokrasi konusundaki rahatsızlıklarını dile getirdiğini açıkladı.
"Saray medyası"nın çok kısa süren "Obama aşkı" yine "ters köşe" oldu aslında.
Hemen "Obama yanlış yaptı", "Erdoğan ağzının payını verdi", "Bana niye söylemedi" manşetlerini attılar.
Anlaşılan "Obama kırmızı odada Erdoğan'a yanlış yapmıştı".
"İktidar olma" zihniyetleri neyse, yarattıkları "saray medyası"nın yayın politikası da öyleydi.
"FETÖ Amerikan ordusuna sızdı" diye manşet atanlar elbette "nem kapacak bulut" yaratmak için Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bulaşmadan da edemediler.
Kendi yazarları "Ordudaki Fetullahçılar darbe yapacak" diye yazdı.
Bunun üzerine Genelkurmay "Yasadışı hiçbir oluşuma ve harekete taviz verilmeyecek" dedi.
Sanki kendi yazarları yazmamış da, muhalifler ya da kendilerinden olmayan gazeteciler böyle bir iddiada bulunmuş gibi yüzleri hiç kızarmadan Genelkurmay'ın açıklamasına attılar manşeti:
"Darbeci zihniyete demokrasi dersi."
Genelkurmay kendi yazarları hakkında "darbe iddiası"ndan suç duyurusunda bulunmuş, ne gam!
"Bulut" uygun olsa da olmasa da müthiş gelişmiş bir "nem kapma" yetenekleri var.
Ülke içindeki eski ortaklarını, yeni "düşmanlarını" bin yıl öncesinin "Haşhaşileri" sananlar elbette ABD'ye gidince kendisini protesto edenlerin arasında PKK'lilerle ve Cemaatçilerle birlikte son eylemini 30 yıl önce yapmış ASALA'nın hayaletini bile görür.
Biraz daha sıkışırlarsa Selçuklular döneminin Cavlakileri, Osmanlı'dan kalma Hınçak Komitesi ya da Taşnaklar, hatta Kıbrıs'ın EOKA'cıları bile gelecek dönemlerdeki muhalifleri arasında yer alabilir.
Yeter ki bir "bulut"ları olsun nem kapacak.
Hatta ABD'de Erdoğan Brookings Enstitüsü'nde konuşurken salonda, dışarıda kendilerinden olmayan gazetecileri tartaklarlar, küfür ederler, salondan atarlar.
Sonra da kendi vandallıklarını eşitlemek, "özgür basına" saldırıldı yalanını uydurmak için, "gerçek gazeteciliğin" yargılandığı adliye binalarına gelip her türlü provakasyonu yaparlar.
Balçık havuzundan gönderilirken şefleri onları görevlendirmiştir "maraza çıkartın" diye.
Kimse bunlara uymayıp "Muhatap almayın arkadaşlar, buraya olay çıkarmaya gelmişler" diye foyalarını ortaya dökünce de "düşman" olarak gördükleri, kendilerinden olmayan gazetecilerin üzerine bağıra çağıra yürürler.
Birileri araya girip "Durun ne yapıyorsunuz" diye önlerini kesince de aradıkları "bulut"u bulurlar ve kaptıkları nemle feryat ederler:
"Özgür basına saldırıldı, kadın gazeteci dövüldü."
Aslında burada üç yalan vardır. Birincisi "Özgür" değillerdir, "Saray"a göbeklerinden bağlıdırlar. İkincisi "gazeteci" falan değillerdir, gazeteci taklidi yapan tetikçilerdir. Üçüncüsü de ortada atılan bir dayak da yoktur. Ama olsun!
Görüldüğü gibi "iktidar olma biçimi"nin de, onun yarattığı "saray medyası"nın da ruhsal açıdan pek sağlıklı olmayan davranışları var.
Hatta artık bir takıntı haline gelmiş "Başkanlık sistemi" bile, "her derdin devası" olarak görülüyor.
Hani deprem olsa artık "Başkanlık olsaydı deprem olmazdı" ya da Üçüncü Dünya Savaşı çıksa "Başkanlığa geçseydik savaş çıkmayacaktı" diyecek bir noktadalar.
HER HASTALIĞIN BİR TEŞHİSİ VAR
Kabul etmek lazım ki, hiç de sağlıklı bir toplumsal ve siyasal yaşamın içinde bulunmuyoruz.
İktidar olma, siyaset yapma biçiminden gazetecilik tarzına kadar çizilen tabloda ciddi bir ruhsal rahatsızlığın izleri, yansımaları da var.
Yaşadığımız süreç sanki sosyolojinin, siyasetin, ekonominin dışına çıkıp psikolojinin ilgi alanına girmiş gibi.
Bu semptomlara isterseniz "aşırıya kaçmış korku ve endişe" deyin.
Daha geniş tanımı da var bu psikolojik rahatsızlığın:
"Kişinin bir olay karşısında, bu olayın farklı şekillerde gelişebileceğini düşünmesiyle, sınırsız sayılarda çeşitlendirdiği hayal ürünü düşüncelerden oluşur. Bu kişiler sürekli kendisiyle ilgili komploların varlığını düşünerek, endişe duyarlar. Kuruntuların gerçeğe dönüşme fikri her zaman sıkıntı yaratmaktadır. Kişinin genellikle tek bir konuyla ilgili takıntısı bulunmaktadır.
Hastalıkta takip edilme, kıskançlık, hastalanma, zehirlenme, aldatılma gibi niteliği olmayan hezeyanlar bulunmaktadır. (...) Bu kişilerle hezeyanları konusunda tartışmaya girmemek gerekir. Onlar bu hezeyanlarını mezara kadar götürecektir. Üzerlerine fazla gidenleri düşman olarak adlandırabilirler."
Bildiniz, bu hastalıklı durumun adı "Paranoya".
Hatta evreleri de var bu ruhsal hastalığın. Örneğin "Dikkat ve analiz evresi".
"Hasta sürekli olarak etrafında olup biteni kontrol ederek, kendisine karşı yapılacak davranışları keşfetmeye çalışır. Hezeyanlarını besleyecek, destekleyecek olanları belirler."
Bir de "Perseküsyon evresi" var.
"Hastada hezeyanların ortay çıktığı dönemdir. Saplantısının olduğu konuda tedbirler almaya başlar. Öldürülme korkusu varsa korunmaya, gasp edilecek bir şeyi varsa korumaya çalışır. Bulunduğu yeri, yollarını değiştirir. Gerekirse başka yere göç ederler. Bulunduğu ortamlarda kapı ve pencereleri kontrol eder, dinleme cihazları ararlar."
"Büyüklük hezeyanları dönemi" ise "Önceki devrelerle birlikte gelişme gösteren bu dönemde, hastanın kendini büyük görmesi, başkalarını yönlendiren olarak algılaması sebebiyle çekemeyenlerin olduğunu düşünmesidir. Hastalarda dikkat ve hafıza yükselmiş, hezeyanıyla ilgili olarak daha fazla artış göstermiştir" diye tanımlanıyor.
Herkes kendi paranoya evresini seçerken bir de türlerine bakalım.
Örneğin "Kötülük paranoyası" var.
"Hastanın çevresini düşman olarak görmesi, etrafında komplo üretmesi, kendinin kurban edileceği fikri yaygın olan paranoyalardır."
Siz hiç "Hak iddiası" diye bir paranoya duydunuz mu? Varmış:
"Bu hastalar sürekli olarak mahkemelerde zaman geçirirler. Haklarının ellerinden alındığını iddia ederek, kendilerine komplo kurulduğunu söylerler."
"Keşif hezeyanlı paranoya"ye ne dersiniz?:
"Yapılmış olan keşiflerden birinin kendi keşfi olduğunu iddia eden kişilerdir. Ya da uçuk bir keşif yaptığını iddia eder. Bu keşfini kabul ettirmek için uğraşır."
Belki de sizinki "Büyüklük paranoyası"dır:
"Toplum için en tehlikeli hastalardır. Bu hastalar peygamber olduklarını, mehdi olduklarını ya da insanları kurtaracak biri olduklarını iddia ederler. Bu kişiler telkinle etrafına birçok insanı toplayabilir. Dikkat çekmeyi başarırlar. Bilinçsiz insanları peşlerinden sürüklerler. Kendisine engel olmak isteyenlere zarar verebilir, tecavüz edebilirler. İnsanlarla miting yapar, gösteriler düzenlerler. Bu kişiler bazı durumlarda büyük bir lider konumuna gelebilirler."
En çok dikkat edilmesi gerekenler biri de belli ki "Kıskançlık paranoyası":
"Tehlikeli durumları içeren paranoya türleridir. Eşinin, sevgilisinin ihanetini ispat etmek için sürekli delil peşinde koşan hastalar, herkesten şüphe ederler. Bu kişilerin eşleri ya da sevgilileri çok zor bir hayat geçirirler. Sonucunda cinayetlerin bile işlendiği görülür. Bunun sonucunda ceza kanunumuza göre muhakemelerinin olmamasından dolayı cezada almazlar." (Kaynak: psikolojik.gen.tr.)
Gördüğünüz gibi durum hiç parlak değil. Paranoyalardan paranoya beğenecek hale gelinmiş ruh durumu olarak.
Osmanlı atalarının ruh hali bunlardan daha sağlıklıydı. Hiç değilse ruhsal dengeleri bozulunca "En değerli hazinemiz aklımızdır. Allahım sen benim aklıma mukayyet ol" diye uyarırlardı kendi kendilerini.
Görünen o ki torunlarının o taraklarda hiç bezi yok.
Hatta iktidar olma anlayışı ve "saray medyası" olarak psikoloji bilimine katkı sunacak, literatüre yakalananın iflah olmayacağı yeni bir paranoya türü kazandıracak aşamaya geçmişler:
"Buluttan bile nem kapma paranoyası".
CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021