Cengiz AKTAR
Avrupa’nın barışı
16.10.2012
3720
Türkiye’nin diplomasi kitabında yazmayan “diğer ülkelerin içişlerine müdahale sorumluluğu”siyasetinin usul usul oluşturulmasına tanığız. Sözkonusu kendi içişleri olunca burnundan kıl aldırmayan, diğer taraftan hiçbir dış müdahale tecrübesi olmayan “yeni zengin” Türkiye artık kabına sığmıyor, bölgesel jandarmalığa heves ediyor. Allah akıl fikir versin. Bugün niyetim Türkiye’nin savaşını yazmaktı. Nobel Komitesi’nin bu yılki Barış Ödülü’nü AB’ye vermesi ve bu karara memleketten verilen tepkileri işitince Avrupa’nın barışını hatırlatmanın daha yerinde olacağını düşündüm.
Olumsuz tepkiler iki çeşitti. Bir kısmı birkaç AB ülkesinin Birliğin kuruluşundan bu yana kıta dışında nasıl savaşmaya devam ettiğini hatırlatıp tıpkı Obama’nın Barış Ödülü’nde olduğu gibi kararla alay etti. Bir kısmı da Nobel kararı gerekçesinde zikredilen “geçen 10 yılda Türkiye’nin üyelik olasılığı, ülkedeki demokrasi ve insan haklarının gelişimine katkıda bulunmuştur” ifadesine takıldı.
AB dinamiğinin, hükümetlerin iradesi ve toplumun değişim azmiyle harmanlanarak 2000’den itibarenTürkiye’yi siyaseten nasıl dönüştürdüğünü görmemek için kötü niyetin doruklarında dolaşmak lâzım. Geçelim. Diğer eleştiri haksız değil ama işin özünü kaçırmakla malul.
AB’nin inşa edilmeye başlandığı dönem aynı zamanda dekolonizasyon dönemiydi. Savaş sonrasında dünyada esen özgürlükçü rüzgâr Avrupa’nın kolonyalist ülkeleri Belçika, Fransa, Hollanda ve İngiltere’yi de etkisi altına aldı. İspanya ile Portekiz dışında Avrupa kolonilerinin çoğu o dönem bağımsızlıklarını kazandıysa da bazı bağımsızlık talepleri (Cezayir, Vietnam) çok kanlı oldu. Sonrasında ve günümüze kadar eski efendileri o ülkelere karışmaya devam ettiler. Özellikle Fransa’nın Afrika’daki askerî müdahaleleri mâlum. İngiltere’nin Malvinas müdahalesi, Irak savaşları, Afganistan ve Libya’da başta Fransa ile İngiltere olmak üzere birkaç AB üyesi ülkenin savaşçı âdetleri sürüyor. Ancak bu gözlemi yapmak AB projesini topyekûn çöpe atmak için yetmez. AB bütün eksiklerine rağmen beşeriyetin kanıtlanmış barış projesi. Avrupa’nın kendisine lâyık gördüğünü diğerlerinden esirgemesi onun savaş karşıtı arayışlarının haksızlığına değil onun kibrine işaret eder ancak.
Askerî zihniyet ve ulus-devlete karşı barış
Her şeyden önce, barış projesi Avrupa’nın temelinde askerî zihniyetin bir daha kıtada söz sahibi olmasını engelleme arayışı yatar. 9 Mayıs 1950’de açıklanan ve Jean Monnet başkanlığında bir heyetin kaleme aldığı ana metin Schuman Bildirisi‘ne bakalım. “Fransa, Almanya ve katılacak diğer ülkeleri bağlayıcı nitelikte kararlar alacak olan Yüksek Otorite’nin kurumlaşması ve temel ürünlerin (kömür ve çelik) üretimindeki ortaklık sayesinde bu girişim barışın korunması için gereken olmazsa olmaz bir Avrupa Federasyonu’nun somut temellerini atacaktır” paragrafı bu arayışın erken ifadesidir.Kömür ve çeliğin silah üretiminin temel girdileri olduğunu hatırlarsak, bu ürünleri ulusal mercilerden bağımsız olarak denetleyecek olan ulusüstü yapı, artık savaşmama iradesinin ilk somut uygulamasıdır. Bugünkü Avrupa Komisyonu’nun ağababası olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu işte bu arayış sonucu kuruldu.Savaşmama ve bunu sağlama almak için kalıcı karşılıklı bağımlılık... Avrupa arayışında esas olan, savaşların sorumlusu ulus-devletlerin çıkarları değil birey ve toplumların barış, esenlik, istikrar ve güvenliğidir. 1945 sonrası Avrupalı siyaset ve düşün adamları, bu hedefe ancak karşılıklı bağımlılık ve dayanışma ortamında ulaşılabileceğini gördüler. Bu amaçla ulus-devletlerin egemenlik alanlarını ulusüstü ve ulusaltı/yerel zeminlerde paylaşmalarını öngördüler. Nitekim AB modern zamanlarda ilk kez egemen devletlerin gönüllü olarak temel egemenlik haklarından vazgeçtikleri bir yapıdır.
Dayanışmayı esas alarak kurulan bu ortaklıklar askerî zihniyeti reddetmekle kalmaz, ancak bu zihniyet olmadıkça var olabilirler. Çünkü askerî faaliyet üretmeden tüketir. O yüzden AB bütünleşmiş bir ekonomi ağırlıklıdır. O yüzden Avrupalı için zor kullanmak ve savaşmak en son ve en kötü çaredir. O yüzden Avrupa’da güvenlik ve savunma politikaları askere bırakılmaz.
Nobel Komitesi kararı her hâl ve kârda savaş tamtamlarının susmadığı dünyada gayet yerinde bir hatırlatmaydı. Savaş yüzü görmemiş Avrupa gençliği bugün barışın değerini bilmez. Dağılması zor olsa da birliğini nasıl sürdüreceğini bilemeyen bir kıta var önümüzde. Savaşı pek yaşamamış, ya da ne olduğunu unutmuş ya da savaş hafızası devletçe dumura uğratılmış Türkiye ise barışın değerini bilmekten çok uzak. Bölgede, süren savaşlara barışçı çözümler kat’iyen gündemde olmadığı gibi süren çatışmalara, İran-İsrail çatışması başta olmak üzere yenilerinin eklenmesi olası. İşte böyle berbat bir ortamda Avrupalıların birbirini yok etmekten yorgun düşüp, “savaş, bir daha asla” şiarıyla hayata geçirmeye çalıştıkları ve 1945’ten bu yana —Yugoslav savaşları dışında— kıtadan savaşı silmiş olan biricik projenin hatırlatılması, alay kaldırmayacak kadar hayatî bir karardır.
Bir barış arayışı olan EDP ile Yeşillerin birleşmesi çalışmalarına destek kampanyası sürüyor:
http://yenisiyaset.biz/ [email protected]
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020