Ceren KENAR
Lübnan’da kaçırılan Türkiye vatandaşları meselesi her açıdan incelenmeyi hak ediyor. Bu tekil olay Lübnan’ın olmayan devlet yapısına dair çok şey söylüyor. Silahlı bir aşiret “adalet sağlama” misyonunu kendi elleri ile gerçekleştirmeye karar veriyor. Kırka yakın Suriyeli ve iki Türkiye vatandaşını, Suriye’de muhalif militanlar tarafından kaçırılan Lübnanlılara misilleme olarak kaçırıyorlar.
Kaçırma olaylarında genellikle bir gizem unsuru olur. Bazı vakalarda kaçıran örgütün kim olduğu bilinse de ismen kimin bu eylemi gerçekleştirdiği hemen ortaya çıkmaz. Veya kaçırılan kişinin nerede tutulduğu sırdır. Lakin bu son kaçırma eylemi tüm kaçırma “raconunu” bozacak cinsten. Epey şeffaf bir kaçırma eylemiyle karşı karşıyayız. Aşiretin kaçırılan Suriyelileri ve Türkiye vatandaşlarını tuttukları mekânda basın toplantıları düzenleniyor. Gazetecilerin kaçırılan kişilerle mülakat yapmasına izin veriliyor. Kaçırma olayını gerçekleştirenlerin ismini, kaçırılan insanların tutulduğu adresi herkes biliyor.
Peki, Lübnan devleti ne yapıyor? Hiçbir şey. Uzun zamandır Lübnan’da yaşanan kaotik güvenlik durumu yüzünden eleştirilerin hedefi olan, defalarca Lübnan basını tarafından istifası istenen İçişleri Bakanı Marvan Şarbel olaya ilişkin açıklamasında şunu söyledi: “Bu kınanması gereken bir eylemdir. Mukded ailesinin eylemi hepimizi utandırmıştır ve sanki Lübnan’da bir devlet yokmuş intibası yaratmıştır. Ailenin fertlerinin sakin olmaya davet ediyorum.”
Bu sükûnet çağrısının ellerinde kalaşnikofları ve yüzlerinde maskeler ile basına gururla poz veren aşiret üyeleri üzerinde nasıl bir tesiri olacağı şüpheli elbette. Ancak kesin olan şey şudur ki bu açıklamasıyla İçişleri Bakanı bizzat Lübnan hakkında oluşan devlet yok imajının ne kadar doğru ve gerçek olduğunu teyit etmiştir.
Lübnan’ın ikinci büyük Şii ailesi Mukdedler. Aslen kökleri Bekaa Vadisi’nden. Hâlâ bölgede etkililer ancak Beyrut’un bir ilçesi olan Dahye’de de faaliyet gösteriyorlar. 17.000’den fazla üyeleri olduğu söyleniyor. Silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yanı sıra birçok illegal faaliyette isimleri geçiyor. Aktif faaliyet gösterdikleri bölgelerin Hizbullah kontrolünde bulunması, aşiretin birçok üyesinin Hizbullah adına da faaliyet göstermesi ve aşiretin üyelerinden Ali Mukded’in Hizbullah blokundan bizzat Nasrallah’ın desteğiyle aday gösterilmiş olması aşiret ile Hizbullah arasında belli bir ilişki durumunun olduğunu gösteriyor. Elbette bu Mukded aşireti eşittir Hizbullah demek değil. Ancak Lübnan basınının belli kalemleri ve bazı siyasetçilerkaçırma olayının arkasında Hizbullah’ın olduğunu iddia ediyor.
Aşiret ise Hizbullah ile ilişkisi olmadığını iddia ediyor. Hizbullah’tan gelen açıklamalar da kaçırma olaylarının durdurulması yönünde. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, cuma günü yaptığı açıklamadaHizbullah’ın ve Lübnan’ın diğer bir Şii partisi olan Emel’in kaçırılma olayı ile hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi. Lakin aşiretin kaçırma olayından sonra düzenlediği basın toplantısında Emel’in bir milletvekili olan Gazi Zuayter’in hazır bulunması ve kaçırma olayını desteklediğini açıklaması da not düşülmesi gereken bir detay. Hizbullah’ın olayla ilgimiz yok açıklamasından tatmin olmayan Lübnanlı bir milletvekili ise şöyle diyor: “Bir yandan İsrail için tehdit oluşturacak kadar güçlü olduğunuzu iddia edip, diğer yanda kendi mahallenizde faaliyet gösteren bir aşireti kontrol edemediğinizi söylemeniz mümkün değil.”
Aşiret kaçırdığı Suriyelilerin Özgür Suriye Ordusu militanları olduğunu açıklamıştı. Daha sonra ellerinde tuttukları yirmi Suriyelinin ÖSO ile ilişkisi olmadığını söyleyerek serbest bıraktılar. Hâlâ ellerinde yirmi Suriyeli’nin olduğu söyleniyor. Pazar günü itibariyle Türkiye vatandaşları serbest bırakılmış değil. Lakin ailenin açıklamaları yumuşama eğilimi gösteriyor. İlk açıklamalar Lübnanlıların serbest bırakılmaması durumunda ilk kurbanın Türkiye vatandaşı olacağı yönündeydi. Daha sonra askerî operasyonlarını durdurduklarını açıkladı Mukdedler. Bunu takip eden açıklamalarında da“pazarlığa açığız” imaları bulmak mümkün.
Elbette gerçekleşen bu eylemler, sivillerin güvenliğini tehdit eden bu tür siyasi “showlar” kabul edilecek türden davranışlar değil. Ancak tüm bu sürecin Türkiye tarafında da iyi yönetildiğini söylemek de mümkün değil.
Türkiye’nin kaçırılan Lübnanlılar konusundaki diplomatik hatalarına daha önce yine bu köşede değinmiştim (Kaçırılan Şii Hacılara Ne Oldu? 11.06.2012). Suriyeli muhalif militanları Lübnan vatandaşlarını hangi gerekçeyle olursa olsun Suriyeli militanlar bu kişilerin Hizbullah savaşçısı olduğunu iddia ediyor kabul edilemez. Suriyeli militanlar bu tür sorumsuz eylemleriyle krizin Lübnan’a sıçraması için tüm uygun koşulları yaratıyor. Türkiye ise Lübnanlıların kaçırılması üzerine yapabileceğinden daha çoğunu vaat ederek bu krizde sorumlu bir aktör olma payesini kendi edinmiş durumda.
Bunun da ötesinde Lübnan’daki Türkiye vatandaşlarının güvenliğine ilişkin gerekli tedbirler alındı mı sorusu da sorulmalıdır. Türkiye vatandaşlarına yönelik tehditler ilk olarak bundan iki hafta önce gerçekleşti. Dışişlerinden ilk tehdide ilişkin bir açıklama gelmedi. Türkiyeli vatandaşların kaçırılmasından iki gün sonra Lübnan’ı ziyaret etmeyi düşünen Türklere bir uyarı geldi. Belki burada Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin nasıl davrandığını hatırlatmakta fayda var. Aşiretin körfez ülkelerinin vatandaşlarını da tehdit eden açıklamalar yapması üzerine bu ülkeler Lübnan’da bulunan vatandaşlarının derhal ülkeden ayrılmasını talep etti. Bu tür sembolik hareketlerin olası bir güvenlik zafiyetini engellemenin yanı sıra güçlü devlet imajını korumak açısından da önemi olduğu sanırım aşikârdır. Ki işin kapalı kapılar ardında gerçekleşen pazarlık aşamasındaki olası hatalar işin bu yönünü takip eden analistler tarafından masaya yatırılmalıdır.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017