DOĞAN ÖZGÜDEN
İki hafta önce idam edilişlerinin 48. yıldönümünde Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan’ı yüreğimiz yanarak andık… Üç gün önce de gördüğü işkenceler yüzünden genç yaşta ölümünün 47. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya’yı…
1968-69 yıllarında İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nun öğrenci lideri iken tanıdığım Kaypakkaya ile ilgili iki belgeyi ilk kez sosyal medyada ve dijital gazete Avrupa Demokrat’ta paylaştım.
Birinci belge, faşistlerin kontrol altına aldığı bu okulda Kaypakkaya ve arkadaşlarına yapılan baskılar ve başlatılan insan avı üzerine Ant Dergisi’nin 11 Şubat ve 22 Nisan 1969 tarihli sayılarında yayınladığımız ayrıntılı bilgileri içeriyordu.
İkincisi ise Kaypakkaya’nın tutuklanıp işkencelerden geçirildikten sonra 13 Şubat 1973’te kapısında jandarma bekleyen bir hastane odasında sol bileğinden karyolaya kelepçeli olarak yapılan sorgusunun askeri savcılıkça düzenlenmiş tutanağıydı.
Bugün ise iki lideri idam sehpasında yaşama veda eden 21 Mayıs 1963 darbe teşebbüsünün 57. yıldönümü…
Darbelerden bahsederken son derece dikkatli olmalı… Tüm yaşamı darbelere karşı mücadeleyle geçmiş, iki askeri darbenin mağdur ve mahkumlarından biri olmuş Ragıp Zarakolu’nu, Artı Gerçek ve Evrensel’de yayımlanan bir yazısı üzerine bizzat Erdoğan ve yandaş medyası “darbeci” diye linç etmeye kalkıştılar…
Tayyip’gillerin “darbe” allerjisi, takıyyeciliklerine uygun olarak, sadece 27 Mayıs 1960 darbesine, 28 Şubat 1997 “post-modern” ve de 15 Temmuz 2016 “çakma” darbe girişimlerinedir. Türkiye’ye devlet terörünün en vahşicesini yaşatmış olan 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri Türkiye’de yükselen sol ve anti-emperyalist hareketi ezmeyi hedef aldığı için bunlardan pek de rahatsız değildirler, hattâ bugün AKP-MHP koalisyonunun her planda kurumlaştırmaya çalıştığı islamo-faşist rejimin temellerini attığı için Kenan Evren’in başını çektiği 12 Eylül Darbesi’ne minnettardırlar.
Bugünkü konumuz olan 21 Mayıs darbe girişimi, 27 Mayıs 1960 darbesinde devrilen Demokrat Parti’nin mirasçısı Adalet Partisi’nin, İnönü başbakanlığındaki CHP-AP koalisyonu sayesinde giderek güçlenmesinden rahatsız olan askerlerin Talat Aydemir liderliğinde iktidara el koymaya kalkışmasıydı.
Kimi yorumlara göre Pentagon ve NATO tarafından dizayn edilip desteklenmediği için, bir başka yoruma göre de darbenin örgütlenmesinde ve uygulanmasındaki yetersizlik ve hatalardan dolayı yenik düşmüş bir darbe girişimiydi 21 Mayıs…
Albay Talat Aydemir’in bir yıl önce, Harp Okulu Komutanı iken başını çektiği 22 Şubat 1962 olayı ise bir darbe girişimi değil, gayrimemnun subayların bazı istemlerini İnönü hükümetine kabul ettirmek için başlattığı bir direnişti.
O direnişi bir toplantıya katılmak üzere Ankara’da bulunduğum için baştan sona izlemiş, Millet Meclisi’nde tankların yürüdüğü haberi gelince tüm milletvekillerinin Meclis binasını nasıl panik içinde terkettiğine tanık olmuştum…
21 Mayıs 1963 darbe girişimi olduğunda İstanbul’daydım… İnönü Hükümeti’nin anti-demokratik uygulamaları, büyük sermayeye ve emperyalist güçlere sürekli ödünler vermesi nedeniyle, üniversitelerde, medyada, siyaset dünyasında birçok önemli kişi Aydemir’in olası darbe girişimine bayağı umut bağlamıştı.
Devrimin işçi sınıfı öncülüğünde değil, ancak Mısır’daki Nasır, Suriye ve Irak’taki Baas hareketi gibi seçkinler öncülüğünde ve Atatürkçü ordunun vuruculuğuyla gerçekleşebileceğini savunan Yön hareketi, “tepeden inmeci” niteliğiyle doğal olarak Aydemir’in arkasındaydı.
Anadolu’da, özellikle de Doğu illerinde hızlı bir örgütlenme sürecine girmiş olan Türkiye İşçi Partisi ilkesel olarak herhangi bir askeri darbe girişimine karşıydı. Bir akşam parti merkezinde genel başkan Mehmet Ali Aybar, darbe gerçekleşirse tutumumuzun ne olması gerektiğini tartışmaya açmıştı. Sol düşünceyi, sınıfsal örgütlenmeyi ve Kürt adınin telaffuzunu dahi yasaklayan yasaklayan TCK’nın 141-142. maddelerini kaldırtma mücadelesi verdiğimiz, konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğümüz bir dönemde demokratikleşme yollarını tamamen kapatacak herhangi bir darbeye asla destek verilemeyeceği konusunda görüş birliğine varılmıştı.
***
Ben Talat Aydemir’le hiç karşılaşmamıştım. İnci Tuğsavul Hareket gazetesi ve Kim dergisinin muhabirliğini yaptığı yıllarda ihtilalci albayın basın toplantılarını izlemiş, mülakatlar yapmıştı, 21 Mayıs 1963 darbe girişiminin de tanığıydı.
Geçen seneki yıldönümünde darbeye ilişkin anılarını İnfo-Türk’ün facebook sayfasında şöyle anlatıyordu:
“20 Mayıs 1963 akşamı, Kızılay... Çalıştığım Hareket gazetesinin Ankara bürosunda son siyasi haberleri yazıp, nerdeyse koşar adım eve dönerken, karşımda birden ihtilalci albay Talat Aydemir…
“Kendisini başarısız 22 Şubat 1962 direnişini izleyen günlerden tanıyorum. Yayınlanmak üzere söylediklerini hiç tahrif etmeden yazdığım, ‘off the record’ anlattıklarını asla açığa vurmadığım için en güvendiği, her konuyu rahatlıkla konuşup tartışabildiği gazetecilerden biriyim.
“Sadece basın toplantılarını izlemek, röportajlar yapmakla kalmamışım... Eşini, oğlu Metin'i, kızı Tülin'i ve de birçok mücadele arkadaşını da yakından tanıyorum. En zor zamanlarındaki acılarını paylaşan bir aile dostuyum.
“Ankara’da hareketli günler. İki yıldır koalisyon hükümetiyle Türkiye’yi birlikte yöneten CHP ile AP arasında gerilim yaşanıyor. Daha iki gün önce, hem de 19 Mayıs’ın arifesinde, AP lideri Ragıp Gümüşpala Başbakan İnönü’yü sorumluluk duygusunu yitirmekle suçlamış…
“Bu gelişmeler üzerine biraz konuştuktan sonra Aydemir sesini alçaltarak ‘Bu akşam, saat 24'te mutlaka Harbiye'de ol...’ diyor.
“Belli ki ki aylardır hazırlığını yaptığı darbeyi nihayet gerçekleştirecek. Bir darbeye hazırlandıklarını zaten herkes biliyor… Ama iktidarın da boş durmadığı, tüm hazırlıklarını izledikleri, gereken önlemlerin aldıkları da cümlenin malumu. Üstelik karşılarında bir yıl önce yine kendisinin başını çektiği 22 Şubat direnişini yenilgiye uğratmış kaç yılın kurası İnönü var.
“Soruyorum: ‘Zamanı mı? Çok iyi biliyorsunuz... Hükümet de boş durmuyor.’ Kendinden emin, AP-CHP koalisyonundaki sarsıntıyı anımsatıyor. ‘Evet, zamanıdır’ diyor, ‘Yarın geç olur...’
“Eminim, o akşam daha kaç dostuna, güvendiği insana çıtlatmıştır darbe yapacağını, hükümetin, genel kurmayın çoktan haberi olmuştur… Ama benim için gizli kalması gereken büyük bir sır… Off the record… Aydemir'den ayrılır ayrılmaz hızla eve dönüp sırrı koruma içgüdüsüyle erkenden yatıyorum.
“Gece yarısı telefon zilinin uzun uzun çalmasıyla uyanıyorum. Büro şefi Bedii Güray... ‘Kızılay’da tanklar dolaşıyor. Şu askerleri bir arayıver, ne oluyor?’ diyor… Belli ki Aydemir dediğini yapmış, artık işin gizlisi kapaklısı kalmamış. ‘Biliyorum,’ diyorum. ‘Aydemir darbe yapıyor. Hemen geliyorum.’
“Caddelerde gerçekten tanklar dolaşıyor, genç Harbiyeliler bazı adresleri yokluyor, polisler bir yerlerde mevzilenmeye çalışıyor.
“Hareket gazetesi bürosuna gittiğimde gazetenin patronları çoktan oraya üşüşmüşler. Yanlarında da o sırada Çalışma Bakanı olan Bülent Ecevit... Silah sesleri yoğunlaştığında büronun arkasına gizlenerek durumu değerlendirmeye çalışıyorlar.
“Ankara radyosu önce darbecilerin eline geçiyor, Talat Aydemir imzasıyla bildiriler okunuyor. Çok geçmeden radyo hükümet taraftarlarının eline geçiyor.
“Tıpkı 22 Şubat sabahında olduğu gibi, 21 Mayıs sabahında da Aydemir'in darbe girişimi yenilgiye uğruyor. İnönü, herhalde 22 Şubat sabahı olduğu gibi, ellerini oğuşturarak ‘Yine kaybetti Harbiye kumandanı’ diyor...”
***
Evet, Harbiye Komutanı yine kaybetmiştir… Şimdi intikam alma zamanı gelmiştir. 22 Şubat direnişçilerini bir anlaşma sonucu serbest bıraktıran İnönü bu kez intikam almak için sonuna kadar gitmekte kararlıdır.
Darbe girişimcilerini yargılamak için iki mahkeme kuruluyor: Mamak’ta kurulan 1. Sıkıyönetim Mahkemesi 151 subayı, Harp Okulu’nda kurulan 2. Sıkıyönetim Mahkemesi 1459 Harbiyeliyi yargılıyor.
İlk mahkeme Albay Talat Aydemir ve Binbaşı Fethi Gürcan başta olmak üzere yedi subayı 5 Eylül 1963'te idama mahkum ediyor. Ancak dönemin Askeri Yargıtay Başkanı Tümgeneral Rıza Tunç'un 21 Mayıs'çı subaylarla yakın dostluğu biliniyor. Askeri Yargıtay’ın mahkeme kararını bozarak idam cezalarını müebbet hapse çevirmesi bekleniyor.
İşte o noktada devreye bizzat İsmet İnönü giriyor. O İnönü ki, 1961’de Menderes’in idamına, on yıl sonra da Deniz’lerin idamına karşı çıktığı gerekçesiyle “insancıl devlet adamı” imajı özellikle ulusalcı çevrelerde sürekli vurgulana gelmiştir.
Gerçekten idamlara karşı mıdır?
Kısa bir tarihsel anımsatma… Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra tüm demokratik hak ve özgürlükleri ayaklar altına alan Takrir-i Sükûn Kanunu 1925’te İnönü’nün başbakanlığı döneminde kabul edilmiş, yine onun döneminde Şeyh Said İsyanı ve Elazığ Ayaklanması gerekçesiyle, operasyonlarda ve baskınlarda öldürülenlerin dışında, 100’e yakın Kürt idam sehpasında katledilmiştir. 1938’de Dersim Kürtlerinin idamları her ne kadar onun başbakanlıktan ayrılmasından birkaç ay sonra infaz edilmişse de, katliam operasyonunun planlayıcısı ve uygulayıcısı, Atatürk’ün de onayıyla, yine Başbakan İsmet İnönü’dür.
Evet, 1961’de Yassıada’da verilen idam kararlarının infaz edilmemesi için Milli Birlik Komitesi’ne mektup yazmıştır, ama yaklaşan seçimlerde DP kitlesinin idamların hıncıyla daha mücadeleci olacağının, CHP’ye tek başına iktidar olma şansını tanımayacağının farkındadır. Kaldı ki ABD, Fransa, İngiltere, İran, Pakistan devlet başkanlarıyla Federal Almanya başbakanı idamların önlenmesi için derhal Milli Birlik Komitesi’ne doğrudan baş vururken “demokrasiye dönüş” vaadleri yapan bir partinin lideri olarak başka türlü davranması da mümkün değildir.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idamlarına karşı ise İnönü’nün başında bulunduğu CHP Grubu’nun arka arkaya yapılan iki oylamada ne denli parça bölük hareket ettiği cümlenin malumu... İdam kararları parlamentoda ikinci kez onaylandıktan sonra CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunması beklenirken, idamları önlemek için Sofya’ya uçak kaçırılması üzerine yolcular arasında oğlu Ömer de bulunan İnönü hükümetin eylemcilerle pazarlığa girmesine “Devlet taviz vermez” diyerek şiddetle karşı çıkmış, üstelik Anayasa Mahkemesi’ne tekrar başvurmaktan da vazgeçmiştir.
***
İnönü’nün 21 Mayıs’çıların idamları konusundaki tavrı ise daha net ve intikamcıdır.
Yine İnci Tuğsavul yazıyor:
“Askeri Yargıtay Başkanı Tümgeneral Rıza Tunç'un 21 Mayıs'çı subaylarla yakın dostluğunu bildiğim için bilgi almak üzere bir sabah makamında kendisini ziyarete gidiyorum... Tam bu konuyu konuşurken, CHP Genel Sekreteri Kemal Satır'ın Tunç'la görüşmek üzere geldiği bildiriliyor.
“Tunç, Kemal Satır'ı makamına almadan önce bana ‘Niçin geldiğini tahmin ediyorum, yandaki büroya geç ve dinle’ diyor.
“Yan taraftan duyduklarım inanılır gibi değil… Satır, Başbakan ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün idam kararlarınin hepsinin onaylanmasını istediğini, bunun devletin bekası açısından çok önemli olduğunu söylüyor. Bir ara tartışma hayli sertleşiyor, Satır tehditkâr bir şeyler söylüyor. Rıza Tunç'un, ‘Kemal Bey, Kemal Bey, burası mezbaha değil... Lütfen adalete müdahale etmeyin’ diye bağırdığını, ardından da Satır'a kapıyı gösterdiğini duyuyorum.
“Satır gittikten sonra beni yeniden makamına alan Tunç ‘İşte görüyorsun, Paşa'nın adaleti bu!’ diyor.
“Askeri Yargıtay, Başbakanın dayatmalarına rağmen, 31 Ekim 1963'te yedi idam cezasından üçünü müebbete çevirip dördünü onaylıyor: Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Osman Deniz ve Erol Dinçer…Millet Meclisi ise Erol Dinçer'in hükümü bozarak idam cezalarını üçe indiriyor...Cumhuriyet Senatosu daha da ileri gidip Gürcan ve Deniz'in idam hükümlerini de bozarak mübbet hapse çeviriyor. Sehpanın gölgesinde sadece Aydemir kalıyor.
“Aydemir’in yakınları umutlu… Dosya ikinci kez görüşülmek üzere tekrar Meclis'e geldiğinde belki onun cezası da müebbete çevrilecek. Ama hayır… İnönü kendisine başkaldıranların idam sehpasından kurtarılmalarından son derece rahatsız. CHP Grubuna baskı yaptırarak en azından Fethi Gürcan'ın da Aydemir’le birlikte idam edilmesini onaylattırıyor.
“Gürcan 26 Haziran 1964, Talat Aydemir de 5 Temmuz 1964'te idam ediliyor. Askeri Yargıtay Başkanı Tümgeneral Rıza Tunç ise idamlardan kısa bir süre sonra, 12 Temmuz 1964'te hayata veda ediyor.
“1966’da İstanbul’da, Doğan’la birlikte Akşam gazetesinin redaksiyonundayım… Talat Aydemir’in oğlu Metin ziyaretimize geliyor. ‘Bunları ancak sizin sansürsüz yayınlayacağınıza inanıyoruz’ diyerek babasının hapishanede tuttuğu notları ve kasetleri Doğan’a veriyor.”
***
Aydemir’in not defterlerine yazmış ya da kasetlere sözlü kaydetmiş olduğu anılarını 1966 yazında İnci’yle birlikte bir aylık yoğun çalışmayla yazı dizisi haline getirdik. Dizi Akşam gazetesinde yayınlanınca hem İnönü ve çevresini, hem de 16 Mart 1966’da Demirel tarafından genel kurmay başkanlığına yükseltilmiş olan faşist orgeneral Cemal Tural’ı son derece rahatsız etti.
5 Temmuz 1964 sabahı başkentteki Asri Cezaevi’nde Talat Aydemir’in idamına nezaret edenlerden biri dönemin Ankara Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural’dı. Yanında da Ankara Merkez Komutanı Tuğgeneral Sabri Koçak da vardı, üstelik idamı seyrettirmek için 11 yaşındaki kendi oğlunu da beraberinde getirtmişti! Cezaevi’nin kapısında idamla ilgili bilgi almak için toplanan gazetecileri Cemal Tural âsası ile bizat kovalamıştı.
Bu gerçekleri Akşam’da yayınlanan Aydemir’in anılarının sunuşunda ayrıntılı olarak yazmıştım.
Gayriinsani tavırlarıyla ünlü Orgeneral Cemal Tural genelkurmay başkanı olur olmaz ünlü anti-komünist “Cuma emirnameleri”ni yayınlamaya başlamış, daha sonra bunları “Komünizmle Mücadele Elkitabı” adı altında bir araya getirerek tüm ordu birliklerine “başemir” olarak dağıtmıştı.
Mücadelenin hedeflerinden biri de o sırada benim genel yayın yönetmenliğini yaptığım Akşam Gazetesi idi. Gözü öylesine dönmüştü ki, Akşam Gazetesi’nde kendisini eleştiren İlhami Soysal 8 Eylül 1966’da Ankara’nın göbeğinde Tural’ın görevlendirdiği Yarbay Salih Raci Tekin ve iki assubaydan oluşan bir terör timi tarafından Buick marka siyah bir otomobille kaçırılacaktı… Saldırganlar “Büyüklerimiz aleyhinde yazarsın ha! Sen komünist misin?” diyerek İlhami’yi öldüresiye dövüp ıssız bir yerde bırakarak sırra kadem basacaklardı.
Cemal Tural, Aydemir’in anılarını ve İlhami’nin eleştirilerini yayınlamamdan dolayı bana olan hıncını çıkartmak için ordu şefliği otoritesini suiistimal etmekte gecikmedi.
1967 başında yayınlamaya başladığımız Ant dergisinin ilk sayılarından birinde ABD’nin talimatıyla Doğu Anadolu bölgesine atom mayınları döşeme projesini açıklamıştık. Projenin amacı, bir savaş çıkması halinde Sovyet Ordusu doğu sınırından Türkiye’ye girecek olursa bunları patlatarak batıya ilerlemesini engellemekti. Bu ise, Doğu’da özellikle Kürt halkının topyekun imhası demekti.
Bu yazı yayınlanır yayınlanmaz Cemal Tural genelkurmay başkanı sıfatıyla derhal İstanbul’daki 1. Ordu Askeri Savcılığı’na çift aylı bir emirname göndererek benim “vatana ihanet” suçlamasıyla askeri mahkemede yargılanmamı emredecekti.
Tüm skandallara rağmen Başbakan Demirel bu faşist generali 1969 yılının ortalarına kadar ordunun başında tutacaktı.
Sonrası…
Talat Aydemir ve Fethi Gürcan İsmet Paşa’nın gazabıyla idam sehpasında katledilmişken en az Tural kadar anti-komünist ve faşist başka generaller, örneğin Orgeneral Memduh Tağmaç ve hempası 1971’de ve daha sonra Bülent Ecevit’in genelkurmay başkanı yaptığı Orgeneral Kenan Evren ve hempası 1980’de kanlı darbelerin en hasını yapacaklar, ama yaşamlarını rahat döşeklerinde tamamlayacaklardı…
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024
11.12.2023