Elif ÇAKIR
Başlıktaki ifade evrensel bir hukuk kuralıdır. Bu ilke eski Medeni Kanunda “bir hakkın sırf gayri ızrar eden suiistimalini kanun himaye etmez” yani “bir hakkın sırf başkasına zarar veren kötüye kullanımını kanun korumaz” şeklinde geçer. Latincesi “Neminem laedit qui suo iure utitur”dur. Bizim yeni Medeni Kanun’umuzda bu ilke “bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” olarak yazılıdır. Sahip olunan hakkın kötüye kullanılması yasağı özel hukukta geniş bir uygulama alanına sahiptir ve bu ilke yargısal kararlarla da somutlaştırılmıştır.
Çarşamba günkü “Ahmet Turan Alkan’ın özeleştirisi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararı” başlıklı yazım üzerine TBMM eski başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek aradı ve bu hukuk ilkesini hatırlatarak, yazımda iki hususa itiraz ettiğini söyledi.
***
Yazıyı okumayanlar için kısaca özetlemek isterim:
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, kapatılan Zaman gazetesinin 11 eski yazar ve editörünün yargılandığı FETÖ Davasında, yerel mahkemece “örgüt üyeliği” suçlamasıyla cezalandırılan Mümtazer Türköne, Şahin Alpay ve Ali Bulaç’ın eylemlerinin “örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın yardım” suçu oluşturduğuna hükmederek bozarken, Ahmet Turan Alkan, Mustafa Ünal ve İbrahim Karayeğen’e verilen cezaları onadı.
Genişçe basın ve ifade özgürlüğünün önemine değinen, AİHM’den referanslarla ifade ve basın özgürlüğü tanımını yapan Yargıtay, kararında “iyi ve kötü” medya tanımı yapıyor ve medyanın elindeki gücü kötüye kullanabileceğini söylüyor, Adolf Hitler’in Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in “Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım”, “Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır”, “Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çok inanacaktır” sözlerini de örnek gösteriyordu.
Bende Yargıtay’ın kararında “iyi ve kötü medya” tanımı yapmasına itiraz etmiştim.
Ahmet Turan Alkan bu ülkenin bir aydınıdır. Durum ne olursa olsun bu gerçek değişmez. AİHM içtihatlarına referanslar yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki hakimler AİHM’in Castells Davası, Lingens Davası, Oberschlick Davası ve Sunday Times Davası hakkında bugün içtihat niteliği taşıyan kararlarını bilmiyor olamazlar değil mi?
Alkan’ın yazısı bu davalarda yargılanan hangi gazetecinin yazısından daha ağırdır?
Bir aydın olarak Alkan 17-25 Aralık sürecinden 15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasına kadar ki süreçte yanlış bir yerde durmuştur. Ancak durduğu yanlış yerin de bu süreçte kaleme aldığı yazıların da bedeli ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarıyla yargılanması, hakim karşısına çıkartılması, eline kelepçe takılarak gözaltına alınması değildir.
Kaldı ki, yargı kararlarında da belirtildiği gibi, FETÖ illegal ve kirli yüzünü maharetle gizlemiş yıllarca salt dini bir cemaat olarak gözüken ve milyonlarca insanın sempatisini kazanmış bir yapıdır. Çirkin ve illegal yüzü, özellikle darbe organizasyonu ancak olaylarla, hukuki belgelerle zaman içinde görülmüştür.
Nitekim Ahmet Turan Alkan da 15 Temmuz darbesine kadar bu yapının bir terör örgütü olduğunu anlayamamış olabilir.
Bu nedenlerle Sayın Alkan’ın kaleme aldığı özeleştiri, iç muhasebe yazısını ben samimi bulmuş, önemli bulduğum satırları paylaşmıştım.
***
Sayın Çiçek şunları söyledi: “Özür diliyorum, denildiğinde her şey biter mi? Yazılan yazılar neticesinde hayatları kararan on binlerce insan ne olacak? Şüphesiz bu özür bence çok önemlidir. Keşke herkes bunu yapabilse. Ama bu yetmez. Neden yetmez? Çünkü hukuk bazı mesleklere, belli mesleği yapanlara bazı ayrıcalıklar tanır. Dokunulmazlık gibi. Milletvekillerine, yargı mensuplarına, basın mensuplarına vesaire. Ama bu ayrıcalıklar başkalarının hayatlarını karartmak için değil, çoluğunu çocuğunu zan altında bırakmak için değil. Ben basın mensubuyum deyip sorumsuzca yazılar yazamaz. İnsanların onurlarıyla oynayamaz. Bu basın ahlak ilkelerine de aykırıdır. Maalesef bu konuda ne geçmişte ne bugün iyi bir sınav verdiğimizi söyleyemem.”
H H H
“Medya gücünü kötüye kullananlar yok mu?” diye sordu ve şöyle devam etti Sayın Çiçek:
“Bizde medyanın gücünü kötüye kullananlar oldu. Kötü medya olmaz mı? ANAP Hükümetinin Devlet Bakanıyken söylemediğim bir söz üzerinden 13 yıl boyunca linç edildim. Bir muhabir bana hukukta evlilik öncesi kadın ve erkek arasındaki arkadaşlığı sormuştu. Ben de hukukumuzda ‘flört’ diye bir kavramın olmadığını, Medeni Kanunumuzun 80’inci 100’üncü maddelerinde nişanlılık kavramına yer verildiğini söylemiştim. Ertesi gün o gazete benim ‘Flört fahişeliktir’ dediğimi manşet yaptı. Ve 13 yıl boyunca o söz üzerime yapıştırılmaya çalışıldı.
AK Parti kuruldu, yine devlet bakanıyım. Avrupa Birliği müzakereleri sürecindeyken, benim söylemediğim o sözü o dönemde manşet yapan gazetenin Ankara sorumlusu olan gazeteci beni aradı. Çok iyi işler yaptığımızı falan ifade etti. Telefonda benden özür diledi. ‘Sayın Bakanım siz o sözü söylememiştiniz ama biz sizin söylemediğiniz sözü manşet yaptık, çok özür diliyorum’ dedi. Bu konuşmadan sonra da yaptığı bir televizyon programına davet etti. Kendisine ‘Haberi yaptınız herkes okudu ama benden özür dilediğinizi kimse bilmiyor. Programınıza gelirim ama bir şartla bana söylediklerinizi o programda da söylerseniz’ dedim. Kabul etti. O programın videosu kütüphanemde Kuran’ı Kerim’in yanında duruyor.
Bir özür kararan hayatları geri getirebilir mi demem işte bu yüzden.”
***
Şunu söylemeliyim ki, 13 yıl sonra gelen itiraf, yapılan özür bile yetersizdir. Bu ülkede medyanın gücü kötüye kullanılarak neler yapılmadı ki? Olmayan irtica haberleri mi yapılmadı? Ellerinden okuma hakkı alınan başörtülü kızlar okul kapılarında terörist olarak mı gösterilmedi? Medya patronlarıyla, ya da bilmem hangi iş adamıyla arası iyi olmayan bakanların itibarları mı zedelenmedi? Toplumsal mühendislik mi yapılmadı? Din ve vicdan özgürlüğü isteyenler dönemin merkez medyası tarafından “şeriat devleti istiyorlar” diye haberleştirildi. 28 Şubat medyası, ‘medyanın kötücülüğünün’ en güzel örneklerinden biridir. Ama bugünkü iktidara yakın medyanın “fişleme, düşman yaratma, itibar zedeleme, vatan haini ilan etme, mahkemelere hedef gösterme” konusunda 28 Şubat medyasından bir farkının olmadığını da söylememiz gerekiyor.
Medyanın gücünü kötüye kullananlar elbette vardı. Dünde vardı, bugün de var. Yarında olmaya devam edecek.
Benim itirazım Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin hem de Goebbells’ten alıntılarla “iyi medya kötü medya” tanımı yapmış olmasıdır.
Benim açımdan önemli olan, yargı mercilerinin hak ve özgürlükler konusunda sübjektif tanımlar ve yakıştırmalar değil, evrensel hukukun ölçülerini benimsemenin bir zorunluluk olduğudur.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2025
18.06.2025
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025