Etyen MAHÇUPYAN
Bir insanın kendi kişisel ilişkileri nedeniyle belirli bir konuda fazla hassasiyet göstermesi ve öznel davranması doğal...
Bu durumda olan kişilere daha hoşgörülü yaklaşmamız gerektiği konusunda ortak bir hissiyat üretir, kendimizi onun yerine koyduğumuzda halini anlarız. Dani Rodrik konusunda da Türkiye'de geniş bir çevrede başlangıçtaki yaklaşım buydu. Uluslararası şöhreti olan başarılı bir akademisyen, demokrasi savunucusu olarak bilinen bir bilim insanı kendisini bir anda beklemediği bir durumda bulmuştu. Gerçi böylesine akıllı birinin kendi kayınpederinin fikirlerini ve siyasetini bilmemesi pek de mümkün değildi. Nitekim 28 Şubat döneminde Çetin Doğan'ın performansı en alt seviyedeki demokrasi taraftarlarının bile midesini bulandıracak nitelikteydi. Ama Türkiye kamuoyu bu gibi konuları deşmeyip, Rodrik'e saygınlığını koruma fırsatı verdi. Ne yazık ki anlaşılan o bunu becerebilecek bir ruh haline sahip değildi ve prestijini neredeyse tümüyle tüketecek bir yolda halen ilerlemekte devam ediyor.
Aslında bu hastalanma halinin işaretleri çok önceden ortaya çıkmıştı. Gerçeklerin peşinden koşması gereken objektif bilim insanının, gerçekte akrabalık misyonunun gerektirdiği dar kanallarda çırpındığını görmek üzücüydü. Ben bunu kendisiyle kişisel bir elektronik posta iletişiminde yaşadım. Balyoz'la ilgili ilk değerlendirme yazılarımdan sonra Rodrik bana olaya yanlış yaklaştığımı, askerlere bir komplo yapıldığını öne süren mesajlar gönderdi. Kanıt olarak da askerlerin iyi eğitimli, disiplinli ve titiz olduğunu, belgelerde görülen maddi hataları yapamayacaklarını söylüyordu. (Bugün aynı Rodrik söz konusu çelişkili noktaların ‘insani hata' olduklarının ‘apaçık' olduğunu savunuyor.) Bu mesajlardan birinde Rodrik herhalde fazla heyecana kapılarak benim adımı Mahçupoğlu olarak yazmış, ben de üzerinde durmamıştım. Ancak askerlerin maddi hata yapmayacaklarını söyleyince, ben de kendisine adımı yanlış yazdığı mesajı hatırlattım ve kendisi gibi titiz ve bilgili biri böyle bir yanlış yaparken askerlerin maddi hata yapmayacaklarını savunmanın ilginçliğine dikkat çektim. O andan itibaren Rodrik'ten başka bir mesaj gelmedi… Gerçeklerin peşinden giden bilim insanı, kendisiyle ilgili basit bir gerçekle yüzleşmeyi bile hazmedemeyip, başını kayınpederini kurtarma misyonuna gömdü.
Balyoz gibi bir davada objektif pozisyon almak kolay olmayabilir. Bu olay birçok kişi için öncelikle ideolojik bir çatışmayı ifade ediyor ve insanlar siyasete ve hukuki sürece belirgin bir önyargıyla yaklaşıyor. Ama Balyoz davasında mahkemenin hukuken son derece sorunlu kararlar aldığı ve birçok kişiye muhtemelen haksızlık yapıldığı ne denli doğruysa, ortada bir darbe hazırlığının ve planının olduğu ve bunun üst düzey sorumlularının hak ettikleri cezaları aldıkları da o derece doğru. Rodrik gibi insanlar bilerek veya bilmeyerek bu süreçte ulusalcı propagandanın uzantısı olarak işlev gördüler ve nihayette darbeciliği aklama çabasının parçası haline geldiler.
Yürüttükleri argümanın iki ayağı vardı: 1) Darbe planına işaret eden belgeler sadece üç CD'de mevcut ve 2) Bunlara sonradan müdahale edilmiş durumda. Bu tespitlerin ikisi de doğru… Ama asıl mesele şu ki, söz konusu üç CD'de diğer CD'lerdeki belgelerin de olması bir yana, Çetin Doğan ve arkadaşlarını mahkum etmek için bu üç CD'ye ihtiyaç yok. Düzenlenen harp oyunu seminerinin sanıklarca kabul edilen ses kayıtları zaten niyeti gösteriyor. Bu bilgiyi dönemin kaydını tutan Balbay ve Örnek'in anı notları ile birleştirdiğinizde, bir darbenin altyapısının oluşturulduğu açık. Bu nedenle Rodrik belgelerdeki isim ve zaman tutarsızlıkları üzerinde durmayı tercih etti ve bunların komplocuların eseri olduğunu öne sürdü. Ne var ki Genelkurmay, askerin içine sızmış olması gereken ve yerin altındaki gizli bölmelerdeki belgeleri bile değiştirme kapasitesi olan bu komplo ağının tek bir kişisini bile yakalayamadı.
Ama Rodrik açısından daha da ilginç bir nokta var: Belgelerdeki tutarsızlıklar birilerini o belgelere 2009 yılında bile müdahale ettiğini gösterse de bu müdahalenin kim tarafından yapıldığını bilmiyoruz. Çok geniş bir bakışla komplocular da olabilir, darbeciler de… Karşımızda kuramsal olarak eşit iki varsayım var. Ama Rodrik ‘darbeciler' varsayımının ‘yalan' olduğunu söyleyebiliyor, örneğin blogunda bana ‘yalancı' diyebiliyor. Çünkü varsayımların birini ‘yalan' kılınca kendi varsayımı ‘doğru' olacak sanıyor.
Acıklı bir durum… Özellikle kendisini bilim insanı olarak sunan biri için. [email protected]
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2)
25.10.2025 - Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)
25.10.2025 - Kürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye!
15.03.2025 - Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Mourat
AKP yaranmak icin, insan kendini bu kadar asagilar mi? Markar Esayan Mehmet Metineri bile gerilerde birakti!