Etyen MAHÇUPYAN
Barışa giden yolun en kritik adımı her iki tarafın da kendi yerleşik dilinin dışına çıkabilmesi. Çünkü uzun vadeli çatışma süreçlerinde genellikle her iki taraf da zaman içinde diğerini dışlayan, mahkum eden ve gayri meşru kılan bir dil üretiyor.
Öyle ki birinin dilinin içinden bakıldığında diğeri ile konuşmak neredeyse bir tür ihanet haline geliyor ve zaten kavramların içi de buna göre doluyor. Örneğin ‘terör' ve ‘terörist' kelimeleri Kürt meselesi bağlamında bir küfür gibi kullanıldı ve giderek tüm Kürtleri içine alan insanlık dışı bir davranış kalıbına gönderme yaptı. Öyle ki PKK gibi şiddet uygulayanlarla, PKK'yı şiddet uyguladığı için kınayamayanlar aynı kabın içine sokuldu ve üstelik kimlikleştirildi. Yani PKK şiddetinin kınanmaması bizatihi bir ‘Kürt davranışı' olarak sunuldu. Bunun sonucu Kürt olmayanların nezdinde bütün Kürtlerin ‘terörist' olarak algılanmasına hizmet eden bir atmosferin yaratılmasıydı.
Bu perspektiften hareketle üretilen ‘bölücübaşı' ‘bebek katili' gibi terimler, birçoklarının gözünde doğal olarak Kürtlerin insanlığın alt düzeylerine indirgenmelerine neden oldu. Görünüşte tek bir kişiden, Öcalan'dan söz ediliyordu, ama aslında onun sembolik temsil yeteneği Kürtlerin aşağılanması için kullanılıyordu. Burada mesele PKK'nın ‘gerçekte' ne olduğu değil… Sonuçta şiddet siyaseti uygulayan, sivil insanları terörize etmekten çekinmeyen, cinayet işleyen ve ülkelerin terörist listesinde bulunan bir örgütten söz ediyoruz. Ne var ki olayın iki farklı boyutu daha var: Birincisi PKK ile savaşan devletin de geçmişte PKK'dan pek farklı yanı yoktu. İkincisi ise PKK sadece bir siyasî örgüt değil, aynı zamanda sosyolojik bir olgu. Her iki unsur da dilimizin daha nesnel ve dengeli olması gereğini hatırlatıyor. Ama Türkiye bürokrasisi, merkez siyaseti ve medyası bu kaygıyı neredeyse hiç taşımadı. ‘Terör' ve ‘terörist' kelimeleri bir zırh gibi kuşanılarak en kaba milliyetçiliğin örnekleri verildi.
Bu durum AKP hükümetleri ile adım adım değişse de dilimiz hâlâ söz konusu hastalıktan arınmış değil. Sorunun bir kaynağı toplumun ve özellikle medyanın bir bölümüne hakim olan kimlik bunalımı. Çünkü yüzyıllardır birlikte yaşadığınız insanları dışlamaya iten bir ideolojiye doğru kaymaktaysanız, bilmeniz gerekir ki asıl sorun sizin kendi kimliğinizden pek de emin olmamanızdır. Ancak çok daha reel bir başka unsur var ve hükümet bu alanda tümüyle sorumsuz değil: Devletin ve toplumun zihniyeti PKK'nın terör uygulamasından ziyade, devletin ‘terörle mücadele' mantığı tarafından şekillendiriliyor. Zihnimize yerleşmiş olan ayrımcı ve dışlayıcı dilin asıl sorumlusu maruz kalınan şiddet eylemleri değil, bu eylemleri anlamlandırma biçimimiz ve bu noktada hepimiz devletçi yaklaşımın etkisindeyiz.
Maruz kalınan bu atmosferi kendi gündelik hayatımız içinde detaylandırmak ve tespit etmek kolay olamayabilir. Ama örneğin Emniyet bürokrasisinin üst katmanlarında yer alan yetkilileri dinlediğinizde bir anda kendinizi bir bilgisayar oyunu karşısında sanabilirsiniz. Karşınızdaki tablo ana niteliği hiç değişmeyen ve esas olarak zarar vermeyi hedefleyen bir PKK sunuyor. PKK'nın Kürt toplumu ile ilişkisi, nasıl ve niçin öyle algılandığı, kendi iç örgütsel yapısının dinamizmi, farklı konjonktürde ne yönde tavır geliştirdiği, kısacası yaşayan bir organizma olarak nasıl değiştiği ikincil kılınıyor. Amacı, hedefi değişmeyen ve yok edilmesi gereken bir kötücül özne olarak görülüyor. Dolayısıyla daha baştan, ‘terörist' tanımı altında PKK kendi doğal sosyolojik ve siyasî zemininden kopartılıyor. Böylece karşımıza konuşulması gerekmeyen, çünkü konuşulması ‘mümkün olmayan' ve tam da bu nedenle gayri insani bir heyula dikiliyor.
Devletin terörle mücadeleyi milliyetçi bir söylem üzerinden tanımladığını söylemek haksızlık olur. Ancak bu mücadele bir tür mühendislik olayıymış gibi, sanki teknik bir meseleymiş ve tek doğru uygulaması varmış gibi sunuluyor. Dolayısıyla terörle mücadeleye şekil veren zihniyet görünmez kılınıyor. Oysa terörle mücadele bir zihni arka plana sahip ve kullanılan araçlardan olayların nasıl sunulduğuna kadar her şey belirli bir anlam dünyasının yerleşmesine hizmet ediyor. Şiddet siyaseti ile mücadeleyi teknik bir mühendislik sorunu olarak sunduğunuz andan itibaren de karşınızda muhatap bırakmıyor ve toplumun muhtemel bir konuşmaya hazırlanmasını engelliyorsunuz... Türkiye bir barış sürecine girmiş durumda ve söz konusu anlayış da hızla geriliyor. Ama bürokrasinin dili hâlâ eski şablondan kurtulabilmiş değil.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024