Etyen MAHÇUPYAN
Laik kesim bir süredir kendisini medya üzerinden oyalıyor. Popüler kanaate göre Erdoğan yeniden seçime gitmek istiyormuş ama Davutoğlu koalisyonu tercih ediyormuş. Böyle bir ayrışma ancak AKP’nin hangi vadede optimizasyon aradığı belli olmadığında söz konusu olabilir. Aynı vade ve hedef bu iki siyasetçiyi apaçık makulde buluşturacaktır. Nitekim sadece yönetimde değil, genelde AKP’liler arasında bir farklılaşma olduğunu sanmak da epeyce yanıltıcı. Cumhurbaşkanı’ndan sıradan seçmene kadar her AKP’li yeniden seçime gitmenin parti menfaatine olduğunu biliyor. Ortada AKP’nin göreceli ağırlığını değiştirecek bir risk olmadığı gibi, sadece sandığa gitmemiş AKP seçmeninin ikna olmasıyla bile tek başına iktidar olma ihtimali mevcut.
Ama mesele daha girift… AKP seçmeninin en az üçte biri, seçimin getirisini gördüğü halde koalisyon istiyor. Bunların da üçte ikisi MHP ile koalisyonu tercih ediyor. Bu grup muhtemelen taşra küçük burjuva muhafazakârlığının ufkunu temsil etmekte. Ancak geriye birçoklarının garibine giden bir grup daha kalıyor: AKP seçmeninin kabaca yüzde 10’u CHP ile koalisyon yapılmasından yana. Bu insanların ‘tehlikenin farkında’ olmamaları mümkün mü? Diğer bir deyişle AKP etrafında bir çember yaratılmak ve hareket alanının kısılmak istendiğini görmüyorlar mı? Aksine bu tehlikeyi görüyorlar ama daha büyük bir başka tehlikenin de farkındalar. Söz konusu tehlike AKP’nin kendisine duyduğu korunmacı memnuniyet halinin yarattığı psikoloji sonucu giderek Türkiye siyaset batağına saplanıp kalması, geleceği taşıma yeteneğini yitirmesi ve ‘eski’ Türkiye’nin partilerinden birine dönüşmesidir. AKP ile CHP arasında işbirliğine olumlu bakanlar, kimilerine şaşırtıcı gelse de, gerçekte AKP’nin uzun vadede ayakta kalmasını ve aynı zamanda reformist ve demokratikleştirici ‘ruhunu’ korumasını istiyorlar. Tarihsel ama kaçınılmaz olarak konjonktürel olan bu dönüşüm fırsatının heba olmasından ürküyorlar.
Böyle bir hedefe ulaşılabilmesi için AKP’nin de değişmesi, yenilenmesi gerekiyor. On üç yıllık iktidarın zaten bu hedefle siyasete giren bazıları için suiistimali mümkün kılan bir rahatlık sağlamış olduğu göz ardı edilemez. Parti merkezinin her türlü uyarısına ve denetim çabasına rağmen, ‘hızlı hizmet’ anlayışının kişi temelli ilişki ağları üretmiş olduğunu seçmen de görüyor. Dolayısıyla asıl soru bu değişimin hangi koşulda daha mümkün olduğudur. Kısa vadede bir yeniden seçim durumunda mı, yoksa bir koalisyon döneminde mi?
Cevap koalisyon ve CHP ile koalisyondur. Çünkü AKP’ye en uzak partner o… Dolayısıyla protokol iyi çalışılmak ve teknik olmak zorunda. İki partinin ‘birlikte’ yapabileceklerinin sınırının çok daha keskin ve iyi tanımlanmış olması zaten bir önkoşul. Bu durum parti için kendi üzerinde birlikte düşünme zemini oluşturabilir. Üstelik bu koalisyon yapısal değişim için ihtiyaç duyulan süreyi de sağlayabilir, çünkü kısa vadeli bir işbirliği CHP’ye de yaramıyor.
Bu ihtimalden huylananların düşünmesi gerekiyor: Ortada sadece anti-AKP bir dizayn yok… Düzeltilmesi gereken bir ‘anlaşılır’ kanaat ve bunu sağlamak üzere hayata geçmesi gereken bir iç dönüşüm hamlesi var.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Onur Dinçer
Aynı dönemlerde ve hemen takip eden dönemlerde anadil olarak Arapça konuşan Müslümanlarla anadil olarak Arapça konuşan Hristiyanlar arasında herhangi bir çatışma olmaması ve aksine Batı sömürgeciliğinin ve Yahudi yayılmacılığının onları daha çok birbirine yakınlaştırması, Arap kimliğinin Hristiyanları (özellikle de anadil olarak Arapça konuşanlarını) dışlamadan da gelişebilmesine yol açtı.
Onur Dinçer
Bugünkü Arap kimliği de, bugünkü Türk kimliği de 20. yüzyılın başlarında milliyetçilikle birlikte şekillendi. Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Ermeni Soykırımı, İstiklal Savaşı ve Mübadele, Türk kimliğinin Hristiyanları (anadil olarak Türkçe konuşanlarını dahil) dışlayıcı bir şekilde gelişmesine yol açtı.
Ad Soyad Giriniz...
Hristiyan Türk olsa Türkiyede de Hristiyan bürokrat olur. Fakat Arap ve Kürtün aksine bir Türkün Hristiyan, Başka bir tabirler Gavur/kafir olması, söz konusu olmamıştır tarih boyunca. İstisnaları kahredici şekilde ezen bu kaideden bi haber nasıl olunur anlamıyorum. Lewis okuyun en azından!
FATMA ÖZTÜRK
Arap ülkeleri veya müslüman ülkeler arasinda en demokrat en özgürlükçü, örnek ülke Türkiye zannederdim, müslüman ülkeler de hırıstiyan burokrat var bizde yok inanılır gibi değil .Demek daha çok bilmediklerimizi sayen de öğreneceğız.Yeni zelanda da depremle ilgili önlemler alınirken,halkın alinan kararlarda söz sahıbı olması umarım bizim yöneticilere örnek teşkil eder.Bizde de ilginç kostumler dikilip seyırciye çıksa hem eğlence hem ınsanların yaratıcılığını segilemesi için bir fırsat.Teşekküler.