Fehmi KORU
Gençler ve sermaye sahipleri gözlerini yurtdışına dikmiş olabilirler mi sahiden?
Her ülke için vazgeçilmez iki temel unsuru teşkil eder bu iki kesim: Gençler geleceğini temsil eder ülkenin, paralılar da refahın habercisidir.
Eğer gerçekten bu iki kesim ülkeye küsme durumuna gelmiş ve gemisini kurtaran kaptan anlayışına savrulmuşsa, konu üzerinde düşünmek gerekir.
Kaçanlar olduğunu Cumhurbaşkanı’ndan öğrendik
Dün, ‘23 Nisan’ kutlamaları devam ederken, bu konu üzerinde kafa yordum.
Kulağıma geliyordu, ancak bu eğilimin yaygınlaşmaya yüz tuttuğunu bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme taşıması benim için ikna edici oldu.
Cumhurbaşkanı, kısa süre önce, bir ilçe kongresinde şu sözleri sarf etti:
“Bazılarının burayı yaşanmaz bulup yurtdışına gitmeyi istediğini duyuyorum. Eğer Türkiye’de yaşamayı kendine yük sayanlar varsa aradıkları dünya burası da değil; Türkiye’de yaşayamayan hele hele İstanbul’da yaşayamayan biri hiçbir yerde yaşayamaz. Türkiye’de, İstanbul’da yaşayamam diyenler ülkemize değil hayata küsmüş demektir. Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım. Çünkü bunlar ülkemize yük.”
Dikkat ederseniz, içinde ‘küsmek’ fiili de geçen cümleler bunlar ve Cumhurbaşkanı, gelişmeyle ilgili rahatsızlığını, “Bilet paralarını verip göndermek” tepkisiyle belli ediyor.
İşadamları arasında yurtdışına gözünü dikmiş olanlar bulunduğunu da yine Cumhurbaşkanı Erdoğan aylar önce haber vermişti.
Önce, Muş il kongresinde yaptığı konuşmada ve şu keskin sözlerle:
“Sinyaller alıyorum. Bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretleri olduğunu duyuyorum. Bunların hiçbirine kabinedeki arkadaşlarımız çıkış için asla izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihanet-i vataniyedir. Bu ülkede kazanıp ülke dışına kaçıranlara iyi nazarla bakmayız.”
Ardından, yalnızca bir gün sonra, ‘engelleri aşanlar buluşması’ sırasında, yanlış anlamalara karşı sözlerine açıklık getirdi Cumhurbaşkanı; ancak cümleleri içerisinde ‘hain’ sözcüğünü yine geçirerek…
Neden, neden, neden…
Türkiye genç bir nüfusa sahip ve gençlerine gerçekten büyük yatırımlar yapan bir ülke. Pek çok başka ülkenin nüfuslarından daha kalabalık gencimiz eğitim çağında ve büyük çoğunluğu devlet okullarında eğitim görüyor.
Eğitim için yurtdışına gönderilen öğrencilerimiz de var.
Özel okullarda çocuk okutan gelir düzeyi yetersiz ailelere bile eğitim desteği veriyor devlet.
İyi yetişen gençlerimizin sayısı hiç de az değil.
Yurtdışına bunlar gidiyorsa yazık.
Ülkemizin kaybı, başka ülkelerin kazancı demektir. Yetişmelerinde zerre kadar katkıları bulunmayan bu gençleri istihdam eden ülkeler bayram etseler yeridir.
Herhalde ediyorlardır da.
Benzer bir durum sermaye sahipleri için de söz konusu. Sonuçta ülkemizde kazanılan servetler yurtdışına hazır sermaye olarak gidiyor. Bazı ülkelerin Türkiye’den kaçan sermayeye cazip hale getirecek tedbirlerle kendilerini donatma çabası içine girdikleri duyuluyor.
Kimseyi kınamak gibi bir niyetim yok; bir insanın, bir ailenin doğup büyünülen ülkeyi terk etme kararı almasının hiç de kolay olmadığını bilirim. Para kazanmak için bizimkinden daha fazla fırsat sağlayan pek az ülke vardır zaten.
İnsanlar gidiyorlarsa bir sebebi olmalı.
Üzerinde düşünülmesi gereken de budur işte: Sebep…
İki büyük dalga
Türkiye, fazla uzak olmayan geçmişinde, tersine göçü başlatabilmiş bir ülkeydi.
Bu yolda iki büyük dalga yaşandığını hatırlamakta zorlanmayız.
İlki, Turgut Özal’ın başbakanlığı dönemindeydi bu dalgaların; çok sayıda gencimiz, yerleşip hayat kurdukları gelişmiş ülkeleri terk ederek kitleler halinde Türkiye’ye dönmüşlerdi; Özal onların içerisinden bazılarını devlette görevlere de getirmişti.
Diğer dalga ise, Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AK Parti iktidarı sayesinde sahillerimize vurmuştu. Gençler, iyi imkanlara sahip oldukları yurtdışı bağlantılarını koparıp ülkeye dönmeyi tercih ettiler.
Şimdi ise çoğunun geri gittiği, arkada kalanların da ilk fırsatta gitmeyi düşündüğü anlaşılıyor.
Ülkeye küsenlere küsüp “Biletlerini de biz verelim, defolsunlar” tepkisi ve servetlerini alıp yurtdışına gidenler için ‘vatan hainliği’ ithamı aşırı kaçıyor. Doğru olan, ülkemizi gençlerimiz ve ele güne muhtaç olmayanlarımız için yaşanılabilir hale getirmektir.
Seçimlere gidilen şu günlerde herkes bu yolda verilecek müjdelere muhtaç.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025