Ferdan ERGUT
Ekim’i yorumlamak
8.11.2012
2984
Bundan tam 95 yıl önce “dünyayı sarsan on gün” yaşandı. İşçiler dünya tarihinde ilk kez bir devlet kurucusu olarak tarih sahnesine çıktılar. Solda siyaset yapanlar için Ekim Devriminin özel bir anlamı vardır. Bu öncelikle devrimin kendisinin dünya tarihini değiştirecek kertede önemli olmasından kaynaklanır. Ama bunun dışında, dünyada ilk kez bir işçi devletinin mümkün olduğunu göstermesi sol siyasette Ekim’i özel bir yere oturttu. Bu ise üç temel sorun yarattı: Birincisi, belirli tarihsel ve mekânsal koşulların ürünü olan bir devrim evrenselleştirildi ve neredeyse devrimlerin genel yasası olarak sunuldu. Bununla bağlantılı ikincisi, başka coğrafyalarda ve başka zamanlarda farklı haksızlıklara karşı farklı biçimlerde mücadeleler vermiş milyonların tarihsel tecrübesine göreli bir duyarsızlık peyda oldu. Ve nihayet üçüncüsü, kendi mücadelelerimizde bu anlatı, bize doğru bir rehberlik yapmadı. Oysa başka bir anlatı mümkündü ve bu satırların yazarına göre o anlatı hakikate daha yakındı. Aşağıda yazacaklarım, satır başlarıyla o alternatif anlatıya dairdir. (Okurun, bu yazının Birikim’de yayınlanacak daha uzun bir yazının kısaltılmış hali olduğunu bilmesini isterim. Argümanlarımı desteklediğim tarihsel malzeme o yazıda yer alacak)
Öncelikle soğuk savaş döneminde anti-komünist tarihçilerin eline düştü Ekim Devrimi. ABD’nin en prestijli üniversitelerinin Rusya uzmanı tarihçi profesörlerinin tek hedefleri Ekim Devrimi’nigayrı-meşru göstermekti. Bu önemliydi; zira Sovyetler Birliği’nin doğum anı olan Ekim Devrimi bir kez gayrı meşru gösterilebilirse, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin kendisi de gayrı meşru olacaktı. Soğuk savaşın “saygın tarihçilerinin” tarihsel hakikatle başkaca bir ilgileri yoktu. Harvard tarihçisi Richard Pipes şöyle yazıyordu örneğin: “Sovyet Rusya’yı yöneten elit, hakiki bir otorite iddiasında bulunamaz. Lenin, Troçki ve beraberindekiler zorla iktidarı ele geçirmişler ve etkin olamayan ama demokratik bir hükümeti yıkmışlardır [1905’de kurulan meşruti monarşiden bahsediyor. F.E] Başka bir deyişle, kurdukları hükümet küçük bir azınlığın şiddetinden doğmuştur.”
Batı’nın anti-komünist tarihçiliği iktidar hırsıyla yanıp tutuşan maceracı bir Lenin portresi çizerken, Sovyetlerin resmi tarihçileri bu algıyı tersinden yeniden üretiyordu. Bu grup için de sonuçta Ekim Devrimi, Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin dahiyane stratejileri üzerinden açıklanıyordu. Her iki tarihçiliğin görmezden geldiği kısım, Ekim Devrimi’nin “aşağıdan yukarı”tarihiydi.
Ekim’e giden yol, 19. yüzyılın ikinci yarısında birçok genç ve kentli devrimcinin köylüye giderek devrimi ateşleme hayalleriyle başladı. Çeşitli başarısızlıklardan sonra nihayet çarpık Rus modernleşmesinin yarattığı devasa işçi sınıfı, devrimcilerin dikkatini çekti ve devrimin temel öznesinin işçiler olabileceği düşüncesi yerleşti. Ekim Devrimi’nin, Bolşevikleri merkeze alan “yukardan aşağı” anlatılarında pek de vurgulanmayan o işçiler, 1905’deki kitlesel grevleriyle nelere kadir olduklarını hem Çara hem de devrimcilere gösteriyorlardı. O bir yıl içinde tam 3 milyon işçi greve gitti. Bir yıl içinde bu sayıda işçinin grevde olduğu başka bir ülke yoktur! O yıl, grevleri koordine etmek için kendi aralarında “Sovyetler” (meclisler) kurdular. Sovyet delegasyonu fabrikaları dolaşarak işçileri greve ikna ediyordu. Ekim Devrimi işte tam da bu işçilerin devrimiydi. Dahası, bu devrim Marx’ın devrim teorisini doğrulayan belki de tek devrimdi. Sanayi proleteryası devrimin öncüsüydü. Birçok Batı ülkesinde proleterya böylesi devrimci bir radikallik sergilemedi. Birçok Batı-dışı ülkedeki devrimlerde ise işçi sınıfının rolü ikincil olmuştu. Bolşevik Devrimi bu açıdan da benzersizdi.
1917 Şubat’ında çöken iktisadi, mali ve askeri yapı, işçi sınıfının eylemleri ve alternatif iktidar odaklarıyla birleştiğinde Çarlık devletinden geriye bir şey kalmamıştı. Ekim, bir devleti çökerten devrim değildir. Çökmüş bir devletin yerine yeni bir devlet kuran devrimdir. (Teorik bir not: Aslında eski rejimleri çökerten devrimcilerin faaliyetleri değildir. Buna inanmak oldukça idealist bir bakış olurdu. Materyalist bir analizin söyleyeceği üzere, devletleri çökerten yapısal nedenlerdir. Devrimler, devlet çöküşünün nedeni değil; sonucudur.)
Aslında Bolşevikleri ve Lenin’i diğerlerinden ayıran unsur, kitlelerin taleplerini çok iyi bir şekilde analiz edip o talepleri sahiplenmeleri olmuştu. Kent yoksulları ekmek istiyordu; işçiler daha faza ücret daha az çalışma saatleri istiyordu; toplumun yüzde 80’ini oluşturan köylüler toprakistiyordu. Hepsi birlikte ise savaşın bitmesini, yani barış istiyordu.
Bolşeviklerin sloganı “Ekmek, Barış, Toprak” bu dönemde müthiş bir kitleselleşme sağladı. Mart 1917’de birkaç binlik bir kadro olan Bolşevikler aynı yılın yaz aylarında 250.000’lik bir sayıya ulaşmıştı (Anti-komünist tarihçilerin tümüyle göz ardı ettikleri kitlesellik budur) Ama dikkat: Kitleselleşmeyi sağlayan bu sloganın hiçbir sözcüğü Bolşeviklerin icadı değildi. Lenin’in tek yaptığı kitleyi izlemekti. Hobsbawm’ın güzel deyişiyle Lenin “izleyerek önderlik yapmayı bilen” bir devrimciydi. Tam da bu nedenle sosyalist programa uymasa da toprakların, aile çiftlikleri arasında bölünmesini onaylamakta tereddüt göstermedi.
Devrimi doğuran ana dinamik Bolşevikler değildi belki; ama devrim sonrası devleti ve iktisadi sistemi kuran onlardı elbette. İktidarı almışlardı; ama iktidarda kalabileceklerinin hiçbir garantisi yoktu. Her şeyden önce tek ülkede sosyalizmi kurmak, sanayii kamusallaştırmak, büyük topraklara el koymak, 1. Dünya Savaşı’nın yükümlülüklerini ve dış borçları reddetmek gibi hedefler kapitalist sistemin hakim devletlerinde elitlerin tüylerini diken diken etmişti. İnanılması imkansız olan şuydu ki, “cahil-cühela” işçiler dünya tarihinde ilk kez devlet kuruyordu. Kapitalist devletler, devrimi boğmak için ellerinden geleni yapacaklardı ve yaptılar da… Ekim Devrimi’nin burjuvazinin tahayyül sınırlarını ne kadar zorladığını New York Times muhabirinin yaptığı “haber”e bakarak da anlayabiliriz. Gazeteye göre Lenin ve yoldaşları (“insan müsveddeleri” deniyordu haberde) Petrograd’da saatte 500 kafa koparan elektrikli bir giyotin icat etmişlerdi ve giyotin durmadan çalışıyordu!
Bu koşullarda, başta Lenin olmak üzere bütün Bolşeviklerin tek bir hedefi vardı: Dayanmak. Tek ülkede sosyalizm fikri hepsine yabancıydı. Dünya devriminin fitili, eli kulağında bekleyen Almanya’daki sosyalist devrimle ateşlenecekti. O zamana kadar Bolşevikler bütün gücüyle dayanacaklardı. Ve dayandılar!
Savaş belasından kurtulmak için Brest Litovsk’da Almanların kendisine dayattığı barış koşullarını dahi kabul etti Lenin. Parti içi muhalefet, infiale kapılmıştı. Neredeyse devrime ihanetlesuçlanıyordu. Lenin bu süreçte şaşırtıcı bir biçimde partiyi açık tuttu. Bütün muhalif gruplarla görüştü, müzakere etti ve onları ikna etmeye çalıştı. O dönemde Kremlin’de bulunan yabancı gözlemciler Lenin’in bu kadar kolay ulaşılabilir bir lider olmasına nasıl şaşırdıklarını anlatırlar.
BAZI SONUÇLAR
Ekim’den çıkartılması gereken ilk sonuç “dünyayı sarsan on gün”ün aslında on günden ibaret olmadığını bilmektir. Uzun dönemde şekillenen yapısal sorunların çözülememesi (neden çözülemediği bu yazıda yer almıyor) sonucunda çöken eski rejim, bir devrim sonucunda yerini yeni ve sosyalist bir devlete bırakmıştır. Teoride çok kullandığımız “devrimci durumlar”,devrimcilerin yapıp ettikleriyle oluşmazlar. Devrimci durumların yapısal koşullarına dikkat etmeyenler onun var olup olmadığını bile gözleyemezler. Lenin, bütün yaptıklarını bunu gözleyerek yaptı. Gözleyemeyenler –yani Lenin’in yaptığını yapamayanlar- kısa sürede “madde”nin gücüyle karşı karşıya gelirler. Böylesi durumlarda son, trajiktir. Tarihte, örneği çoktur.
İkinci sonuç, devrimcilerin kitleyle kurduğu bağa ilişkindir. Tarihte çok az devrim Ekim kadar, çok az lider Lenin kadar suistimale uğramıştır! Öğrencilik yıllarımda, 1970’lerde çıkan sosyalist dergileri taramıştım. Hemen hemen bütün örgütler “hakiki öncü”nün kendileri olduğunu söylüyordu. Neredeyse öncü olmak için, telaffuz etmek yetiyordu. Yukarıdaki anlatı, umarım ki, Bolşeviklerin ve Lenin’in “öncülüğünün” nasıl bir öncülük olduğunu gösterebilmiştir.
Bununla bağlantılı üçüncü bir sonuç şudur: “Büyük devrimler” büyüktür; zira halkın kendisi yapmıştır devrimi. Milyonlarca devrimci, işleri kendi ellerine alıp yerleşik düzenleri yıkmışlardır. Elbette hepsinde “profesyonel devrimciler” vardır ve katkıları önemlidir. Ama o devrimlerin hiçbirini“profesyoneller” yapmamıştır! Fransız Devrimini Jakobenler üzerinden, Rus DevriminiBolşevikler üzerinden açıklamak o devrimleri azımsamaktan başka bir anlama gelmez. Fransa’nın her yerinde binlerce köylü 1789’da ayaklanarak, şatoları ve içlerindeki vergi ve borç kayıtlarını yakmak suretiyle feodalizmi fiilen ilga ederlerken Jakoben nedir, Jironden nedir zerre bilgileri yoktu. Çin’de hanedanlığın 1912’de çökmesiyle başlayan devrimci sürecin başlangıcında Mao daha çocuktu ve Çin Komünist Partisi mevcut değildi. Ve Ekim: Rusya’nın her yerinde yiyecek ayaklanmaları olduğunda, askerler bölüklerini terk edip sovyetlerini kurduklarında Lenin İsviçre sürgünündeydi ve Bolşevikler yer altındaydı. Sözün özü: Büyük Devrimler, halkların yaptıkları devrimlerdir.
Dördüncü sonuç: Ekim Devrimi tarihsel bir olaydı. Tarih! Yani belirli bir zaman ve belirli bir mekan… Yiyecek ayaklanmaları dünyanın her yerinde oluyordu. Ama 1917’de, Ekim’de, Rusya’da olunca Ekim Devrimi oldu! Dünyanın bu tek işçi devrimini incelerken dört unsuru gözden kaçırmayalım: i) bu devrimi yapanlara haklarını ve saygınlıklarını teslim edelim ve devrimin bütün onurunu “çelik çekirdeğe” vermeyelim; ii) zamana ve mekana bağlı (yani tarihsel!) bu olayı evrenselleştirip bağlamından kopartmayalım; iii) bağlam-bağımlı olmasına rağmen, Lenin ve Bolşeviklerin yapıyı gözleme ve yapıyı zorlama becerisine dair çıkarsamalarımızı bir kenara not edelim; ama iv) bunların hepsini kitleyle birlikte yapma kararlılığını ısrarla vurgulayalım; nihayetinde –ama maalesef- v) Bolşeviklerin iktidara geldikten kısa süre sonra görülmeye başlayan ve giderek kurumsallaşan olguyu –yani kitle ile kurulan organik bağın önemsizleşmesiyle birlikte Sovyetler Birliği’nde olanları- da asla akıldan çıkarmayalım.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2015
28.07.2015
30.05.2015
5.02.2015
27.10.2014
21.06.2014
3.06.2014
26.04.2014
4.04.2014
20.02.2014