Ferdan ERGUT
CHP’nin, MHP’nin seçim yenilgisinden ne sonuç çıkartacakları onları ilgilendirir. Beni HDP ilgilendiriyor. Fakat ortada seçim başarısızlığından daha ciddi bir sorun var: Sol olarak eleştirel düşünceyle olan ilişkimizi kaybetmeye başladık sanki… Eleştirel düşünce olmadan da hiçbir şeyden önümüzü açacak hiçbir sonuç çıkarmamız mümkün olmayacak.
“Eleştirel düşünce” ise tek kişinin ya da “yetkililerin” oluşturacağı bir düşünce biçimi değil; olamaz. Açık ve özgür bir kamusal alan gerektirir. Oysa eleştirel düşünceyle karşı karşıya kaldığımızda çok savunmacı bir pozisyon alıyoruz. İlk akla gelen argüman, en rahatsız edici olanı: “Partinin yetkili kurulları var; onlar gerekeni yaparlar”! Bundan daha sağcı bir argüman düşünmek zor!
Eleştirel düşünce solu sol yapan en önemli değerlerdendir. Bu kadar değersizleştirilmesi, ayağımıza vurduğumuz bir pranga… Tekrar edeyim: Bizi ilerletecek olan gönül ferahlığı ile herkesin fikrini ve eleştirisini yapacağı kamusal alanı kurmaktır. Her ne gerekçe ile olursa olsun bu alanı daraltmaya çalışan -ya da o sonucu doğuracak- her tavır solu geriletir. Eleştirel düşünceyi sadece “yetkili kurullara” havale ederek değil; şu şekillerde de boğmaya çalışıyoruz: i) “sorunları kendi aramızda konuşuruz; kamuya faş ederek olmaz”, ii) “bu eleştirinin arkasında acaba nasıl gizli bir gündem var?”, iii) “çetin bir mücadelenin içindeyken şimdi sırası değil”.
Bu ve buna benzer tavırların kötü niyetten kaynaklandığını düşünmüyorum. Tam tersine bütünüyle iyi niyetli; ve sorunun esas kaynağı da bu! Çok kıymet verdiğimiz örgütlerimizi canımız gibi koruyoruz, onları pamuklara sarıp sarmalıyoruz, onları her türlü eleştiriden muaf tutmak istiyoruz. Bu büyük bir sorun; zira tam da yukarıda söylediğim eleştirel düşünceye bakışımızı ele veriyor. Eleştirinin zarar verici bir faaliyet olduğunu düşünüyoruz çünkü. Eleştirinin ilerletici değil, geriletici olduğunu; yapıcı değil yıkıcı olduğunu düşünüyoruz. Eleştirel düşünceye bu kadar mesafeli durmak, sola uymaz! Eskilerin deyimiyle “sağ sapma” budur.
Oysa birbirimizin eleştirilerine ihtiyacımız var. Hiçbirimiz hakikatin anahtarını elinde tutmuyor. Birbirimizin sözlerine muhtacız. Fikirler, eleştiriler dolaşıma çıktıkça kendi söylediklerimize geri döneceğiz, onları değiştireceğiz. Belki yeni bir duruma evrileceğiz. Demokratik bir kamusal alan olmadan hiçbirimiz bunu gerçekleştiremeyiz. Böyle bir alana ise en çok örgütlerimizin ihtiyacı var. “Örgüt aklı” örgüte bırakılamaz; bırakıldığında kadük olur. Örgüt aklı, kamusal akıldan süzülüp gelmelidir. Özgür bir kamusal alanda, tartışmaların sonucunda –neredeyse kendiliğinden- ortaya çıkacak, kimlere ait olduğu bile belli olmayacak fikirler manzumesinin örgüte taşınmasını sağlayacak mekanizmalara ihtiyacımız var. En başta da hakikatin tekeline sahip olmadığını bilen, kamusal alana kıymet veren ve orada oluşacak fikirlerden öğrenmeye kararlı bir zihniyete ihtiyacımız var.
Aslında bu sürecin zor da olsa pratikte işlediğini de gördük: PKK’nin şiddete son vermesi, AKP’yi kendi yarattığı şiddetle baş başa bırakması gerektiğine dair eleştiriler yükselmeye başladığında bunun ne kadar etkili olduğu bizzat KCK’nin yaptığı saldırmazlık açıklamasında görüldü. O açıklamada “çevremizden gelen eleştirileri de dikkate alarak” bu kararı aldıkları yazıyordu. Elbette çok geç bir açıklamaydı; önce olsaydı etkisi çok daha fazla olacaktı. Ama tartıştığımız konu bağlamında iki şeyi gösteriyordu: i) kamusal alanda dile getirilen fikirler, belirli bir birikim oluşturuyor ve bu birikim bir noktadan sonra hiçbir özneye indirgenemeyecek yapısal bir hal alıyor. Politik öznelerin yararlanabileceği, fırsata dönüştürebileceği –ya da görmezden gelebileceği elbette!- bir kaynak haline geliyor ve ii) eğer bu alanı çok daha önceden kurabilseydik ve alan kurulmaya başladığında yukarda söylediğim gerekçelerle eleştiriden geri duranlar da böyle yapmayıp sürece katılsaydı daha erken sonuç almak da mümkün olabilirdi.
Eleştirel düşünceyi, pratik sonuçlarıyla savunmak istemem. Böyle bir sonuç doğurmasaydı da değerli bir faaliyettir! Eleştirinin “içeriden” mi “dışarıdan” mı yapıldığını; “ötekileştirmeye” dönük olup olmadığını anlayacak ferasete hepimiz sahibiz. Sözün özü, sol siyasetin ölçüsü eleştiri zemininin genişliğidir. Ferasetimize güvenelim ve o zemini genişletebildiğimiz kadar genişletelim. Ön yargılarımızdan başka kaybedecek bir şeyimiz yok!
https://yesilgazete.org/blog/2015/11/04/elestirel-dusunce-ve-sol-ferdan-ergut/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2015
28.07.2015
30.05.2015
5.02.2015
27.10.2014
21.06.2014
3.06.2014
26.04.2014
4.04.2014
20.02.2014