Ferdan ERGUT
Özgürlükçü solun yıllardan beri istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü AKP muhalefeti, önemli bir siyasal zemin üzerinde yükseldi; yaptığı (ve yapmadığı vurgularla) diğer muhalefet biçimlerinden kendini ayırdı. Bu eleştiri tarzının ve zemininin hala özgünlüğünü koruduğunu düşünüyorum. Böyle olmakla birlikte, hayat akıyor; akarken değiştiriyor! Değişeni görüp, eleştirimizin vurgularını tekrar gözden geçirmek durumundayız. Tarih, sürekliliklerin ve süreksizliklerin toplamıdır. Eleştirimizin de süreklilikleri ve süreksizlikleri olacaktır, hayatiyetini devam ettiren her fikirde olduğu gibi… Aşağıdaki yazı, Türkiye siyasetinin son üç yılındaki değişimleri göz önüne alarak, özgürlükçü sol eleştirinin tarzı ve içeriğini güncelleme çağrısıdır. Bu eleştirinin ana doğrultusu geçmişte ne kadar doğruysa bugün de o kadar doğrudur. “Güncelleme”, esas olarak vurgular bahsinde… Vurgu deyip geçmeyelim, zira siyasetin önemlice bir bölümü sözümüzü nasıl söylediğimizle, söylediğimizin toplum tarafından nasıl algılandığıyla ve o algıyı yönetebilmekle ilgili. Diyeceğim o ki, olan –ve olmayan- vurgular başlı başına önemlidir. Yazının ilk bölümü bu eleştirinin hala devam etmesi gereken yönlerine (“süreklilik”), ikinci kısmı ise güncellenmesi gereken yönüne dair olacak.
Süreklilikler
Özgürlükçü solu, diğerlerinden ayıran önemli unsurlardan biri, geliştirdiği AKP eleştirisinin içeriği ve düzeyiydi. Mahalle baskısına aldırışı etmedi ve kategorik AKP karşıtlığı tuzağına hiçbir zaman düşmedi. Türkiye’nin temel sorunlarının sadece hükümetten ibaret olmadığını; Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye’ye dayatılan rejimin esas olarak demokratik bir rejim olmadığını, halkın iradesini daima belirli sınırlar içinde tutmaya çalışan bir vesayet rejimiolduğunu tespit etti. Cumhuriyet rejimi de boşlukta doğmamıştı: Gerisinde İttihat ve Terakki; onun da gerisinde Osmanlı modernleşmesinin tepeden inmeci geleneği vardı. Osmanlı-Türkiye modernleşme tarihinde, iktidara gelenlerin kendi meşreplerince yukardan aşağı toplumu tasarlamayı merkeze alan zihniyetleri, süreklilik gösteren en belirgin temaydı. İktidara gelenlerin ideolojileri değişiyordu; ama zihniyetleri aynı kalıyordu.
Özgürlükçü sol muhalefetin merkezinde basit bir hükümet karşıtlığından ziyade düzenin bizatihi kendisi vardı; zira çok kültürlü, çok dilli, çok dinli, çok inançlı bir toplumdan tek kimlikli bir ulus-devlet projesi yaratma fikrinin tarihi AKP hükümetinin tarihinden çok daha eskiye gidiyordu. Kemalist rejiminin tanımladığı “ulus”un dışına düşen bütün toplum kesimleri, bu düzenin mağduru olmuşlardı. Bu tarihsel mağduriyetler, rejim tarafından başarıyla birbirlerinden yalıtılmış oldukları için birbirlerinin hakikatlerine erişememişlerdi. En vahimi ise, rejimin kurucu unsuru olan Türk çoğunluğun hafızası eğitim ve devletin diğer ideolojik aygıtları aracılığıyla silinmeye çalışılmıştı. Türkiye toplumu, yeni rejim tarafından hafızasızlaştırılmış, rejimin kurucu suçlarının üzerine perde çekilmişti. Çok kültürlü ve çatışmalı bir tarihten, tek kültürlü bir toplumyaratmak ve onun içinde huzur bulacağı bir tarih inşa etme projesi o kadar gerçek dışıydı ki ancak böylesi kapsamlı bir hafızasızlaştırma operasyonuyla kendine bir şans bulabilirdi. İttihatçı/Kemalist projenin dışına düşenlerin maruz kaldıkları soykırımlar, etnik temizlikler, çatışmalar, ayaklanmalar, asimilasyon, tehcir ve inkar siyasetleri unutulmak zorundaydı.
Özgürlükçü sol, işte bu hafızasızlaştırılan çoğunluk kesimlerine seslenen, onları yaşanmış olanlara karşı duyarlı kılmaya çalışan bir siyaset izledi. O çoğunluk, yaşananları ve yaşananlar nedeniyle mağdur olanların hallerini idrak etmedikçe sorunlarımızı çözemeyecektik. İşte herşeyden önce bu nedenle bütün ufkunu AKP eleştirisiyle sınırlamış, AKP ile yatıp AKP ile kalkan bir muhalefet, -kitlelerin akıllarına değil, duygularına seslenmesi nedeniyle- kısa dönemde bir getiri elde edebilirse de orta ve uzun dönemde bir karşılık bulamayacaktı. Ve özgürlükçü sol için önemli olan orta/uzun vadeydi. Öyleydi; zira AKP rejimi Türkiye’nin en hegemonik rejimiydi. Kemalist dönemden bile daha hegemonikti. Bu rejim, sadece siyasal değil; aynı zamanda kültürel bir hegemonya sağlamıştı. Hegemonyasını, vesayet kurumlarına değil, halkın büyük kesimlerinin desteğine dayandırıyordu. Tahakküm düzeyi yüksekti; ama rızayı da harekete geçirebiliyordu. AKP ile ancak bir karşı-hegemonya stratejisi geliştirilerek mücadele edilebilirdi ve bu da doğası gereği, kısa vadeyle oyalanarak, kısa vadenin kazançlarıyla tatmin olarak yapılacak iş değildi.
Güncelleme
Özgürlükçü solun bu muhalefet hattı doğruydu ve hala doğrudur. Fakat 2011’den sonra işler değişmeye başladı. AKP, arkasındaki büyük halk desteğini de alarak askeri ve bürokratik vesayet kurumlarını yenilgiye uğratmış ve kendi rejimini kurmaya başlamıştı. Vesayet rejiminin geriletilmesinde üç dinamik bir araya gelmişti: İktidar partisinin kendi çıkarı, demokrasi güçlerinin 12 Eylül rejimine karşı 30 yıldır yürüttükleri mücadelenin kazanımları ve nihayet Avrupa Birliği’nden kaynaklanan nesnel fırsat yapısı…
Askeri ve bürokratik vesayet rejiminin geriletilmesi başlı başına önemlidir; ama geçerken belirtmeliyim ki, bir daha canlanmamacasına kazanılmış bir mücadele de değildir. Askeri rejimin kurumlarının hukuksal temelleri hala yerindedir. AKP’nin hiçbir zaman militarizmle derdi olmadı. Bütün mücadelesi, kendi rejimine bağlı bir ordu yaratmaktı. Ordu içinde darbeci eğilimlere dirsek gösterildi, geri kalanları biat etti ve AKP için militarizm sorunu bitti! Militarizmle, militarist zihniyetle mücadele meselesi elbette bizlerin meselesi olmaya devam edecek.
Vesayet kurumlarının geriletilmesiyle birlikte artık yeni bir Türkiye var. Bu Türkiye ufukta belirmeye başladığından itibaren AKP, tek bir adamın otoritesi altında birleşmeye (ezilmeye?)başladı. 10 yıl boyunca Türkiye’yi yönetecek bir ortak aklı üretebilmiş olan AKP, 2011’le birlikte Tayyip Erdoğan’ın bütünüyle “kişiselci” iktidarının sultasına girdi. AKP içi bütün eleştiriler seçim başarılarının altında ezildi. Parti içinde bağımsız davranma potansiyeli olanlar tasfiye edildi. Kalanlar, seslerini çıkartacak cesareti gösteremedi. Gösterenler, otokrat Erdoğan’dan hadlerini öğrendiler.
Referandum sırasında da söylüyorduk: askeri vesayetin gerilemesi ve üzerindeki baskının kalkması durumunda Erdoğan’ın kendi meşrebine uygun otoriter bir rejim kurmaya çalışma ihtimali yüksekti. Fakat bu olasılık dahilinde bile “seçilmemişlerin” 100 yıllık iktidarından kurtulmak önemliydi. Geri kalanı bizlerin siyasal mücadelesine, halkı ne derece ikna edeceğimize bağlı olarak şekillenecekti. Dahası, vesayet günlerinde ne zaman köşeye sıkışsa“yapacağım ama ordu ve bürokrasi izin vermiyor” diye kendini savunan Erdoğan’ın elindeki en önemli kozun alınması ve artık çıplak gücüyle halkın karşısına çıkacak olması muhalif siyasete yeni imkanlar da sunacaktı.
Vesayet kurumlarını gerilettikten sonra istediği her şeyi yapmaya muktedir olduğunu sanan Erdoğan, gücünün zirvesinde olduğunu düşündüğü bir anda Gezi’ye çarptı! Daha önce Kürtlerden“etnisite, Orta Doğu, çoğulculuk ve ulus devletin sorunları” dersini alan Erdoğan, bu kez Gezi’yi dolduranlardan “kent sosyolojisi” dersi aldı. Ama otokrat öğrenmemekte kararlıydı. Çılgına döndü ve ayrımsız bir polis şiddetini devreye soktu. Gezi sonrası Erdoğan, kutuplaşma siyasetini deneyen –ve Gezi’ye eklemlenenlerin bir bölümünün de katkısıyla- bunda başarıya ulaşan liderdi. Kutuplaşma, şeytanlaştırma işe yarıyordu! (Muhafazakar camiada bu stratejinin neden bu kadar başarılı olabildiği meselesi, çok önemli ama ayrı bir bahis… Konuyu dağıtmamak için, Kemalist zihniyetten duydukları endişenin bu kesimlerde hala canlı olmasını, başka bir deyişle iktidarın manipülasyonuna açık olan henüz küllenmemiş hafızalarını not ederek geçiyorum)
Gezi sırasında AKP içinde Erdoğan’a “ne yapıyorsun(uz)” diyenler de, kutuplaştırma stratejisininbaşarısı karşısında tekrar sustular. Strateji başarılıydı: Ama sadece AKP’nin çevresinde toplanmış ve kendi dışındaki herkese şüpheyle bakan insanların gözünde başarılıydı. Bu insanlar –pek de haksız sayılmayacak gerekçelerle- “bunlar iktidara geldiğinde bizi kesecekler”diyordu. (“Kesecekler” korkusu, laikler kadar İslamcılar için geçerliydi.) Tekrar imam hatipler yasaklanacaktı, başörtülü kızlar üniversiteye giremeyecekti v.s.
Sözün özü, Erdoğan’ın Gezi sonrası bütün siyaseti bu korkuyu ayakta tutmaya ayarlandı. Muhafazakar kesimin neredeyse bütün entelektüelleri –çok küçük bir azınlık dışında- Erdoğan’a teslim oldular. En eleştirel olmaları gereken anda teslim oldular! Türkiye’de özgürlükçü sol, demokrat kesimlerle İslamın demokratik bir yorumunu öne çıkartan insanlar arasında 30 yıldır devam eden diyaloğu böylece sonlandıran da onlar oldu. Başbakan’ın yalanları ortadaydı; ama onlar inanmayı seçtiler. Derdim muhasebe çıkarmak değil: Demokrasi yolculuğumuz ciddi bir biçimde zedelendi; ve hepimiz yara aldık!
Tayyip Erdoğan Gezi’nin travmasını henüz üstünden atamamıştı ki 17 Aralık geldi. Türkiye tarihinde görülmemiş bir yolsuzluk batağına batmış bir iktidar vardı karşımızda! “Tape”leri dinleyen herkes bunun farkındaydı. (AKP’ye oy vermiş insanlar da farkındaydı. Ama daha önceki bir yazımda söylediğim gibi onlar için meşruiyet meselesi, bir alternatif meselesiydi. Ve AKP’ye alternatif herhangi bir seçenek göremedikleri için 17 Aralık’tan çıkardıkları sonuç“öncekiler gibi bizimkiler de çalmış”la sınırlı oldu. (http://t24.com.tr/haber/mesruiyet-meselesi-alternatif-meselesidir,255035)
Gezi’de bütün Türkiye’yi saran, milyonların sokaklara indiği kitlesel hoşnutsuzluk gösterilerinden sonra gelen 17 Aralık şoku Erdoğan’daki beka kaygısını zirveye taşıdı. O tarihten sonra otokratın tek kaygısı hayatta kalmaktı. İktidardan düşmesi durumunda Yüce Divan yolunu açacak suçları ortaya dökülmüştü. Can havliyle hukuku ayaklar altına aldı, kendine bağlı bir yargı yaratmak için olmadık cambazlıklar yaptı ve Referandum’da değişmiş olan HSYK’nın yapısını tekrar değiştirecek adımlar attı. Referandumun bütün kazanımlarını geri almak için uğraşan Erdoğan artık bir neo-hayır’cıydı! Sokaklarda polis marifetiyle estirdiği terör yetmemiş, sosyal medyayı da susturmaya çalışıyordu: Twitter’ı, you tube’u yasakladı. Otokrat için artık geri dönüş imkansızdı. Anayasa Mahkemesi başkanından TBB Başkanına kadar önüne gelen herkesi siyaset ringine çağıran boksörün yumruktan başka bir varlığı, topluma önereceği birşey kalmamıştı. Yumruğunun hala kuvvetli olduğunu biliyordu. Olanca gücüyle kutuplaştırdı ülkeyi. “İç savaş çıkarmak istiyor” diyenlerden değilim; ama yapıp ettiklerinin nereye gideceğini düşünecek durumda değildi. Erdoğan için hayatta kalmak demek, artık iktidarda kalmak demekti. Gerisi ikincildi.
Özgürlükçü sol eleştirinin kendini güncellemesi gereken yer işte burasıdır. Artık Türkiye’nin devasa bir Tayyip Erdoğan problemi var. Solun diğer bileşenlerinden ayrışmış olan özgürlükçü sol eleştiri, bu noktadan sonra Tayyip Erdoğan söz konusu olduğu müddetçe diğerlerinden kendini ayrıştıramaz, ayrıştırmamalıdır da! Bu yöndeki her çaba beyhude olacak, dahası bu eleştirinin özgünlüğüne de zarar verecektir. Tayyip Erdoğan eleştirişi en keskin, en köşeli haliyle yapılmak durumundadır. Erdoğan’ın diktatörlük özlemleri her fırsatta açığa çıkartılmalı ve vurgulanmalıdır. Artık aklı selim hiç kimse Erdoğan eleştirisi üzerinden kendini ayrıştıramaz. Karşımızda bir diktatör özentisi var. (Elbette bunu gerçekleştiremeyecek. Çok istemediği için değil; istiyor! Ama Türkiye’nin tarihi ve sosyolojisi buna izin vermeyecek. ) Sonuçta CHP içindekilerden tutun bizlere kadar bütün kesimler Erdoğan’ın diktatörlük özlemleri üzerinden eleştiri yapıyor, yapacağız da! Özgürlükçü sol eleştiri ile diğerleri arasındaki farkı kapatan bizzat Erdoğan’ın performansı olmuştur.
Sert ve köşeli Erdoğan (ve onun sultasına girmiş AKP) eleştirisi, Kemalizm demek değildir. Bu yanılsama, özgürlükçü sol eleştirinin kitleselleşmesini engelleyebilir.
Özgürlükçü Solun Farkı
Peki Erdoğan’ın diktatörlük hevesiyle birlikte özgürlükçü sol eleştirinin kendini ayrıştıracağı alan kalmamış mıdır? Elbette hayır! Bu eleştiriyi diğerlerinden ayrıştıracak çok önemli iki alan var; ve bunlar yazının başında bahsettiğim “süreklilik” meselesine ilişkin. Özgürlükçü sol en başından beri AKP eleştirisinin yanına daima sistem eleştirisini koydu. Türkiye’nin kimlik eksenli tarihsel sorunları hala çözüm bekliyor. Özgürlükçü solun AKP eleştirisi, bu tarihin eleştirisiyle el ele gidecek. Başka bir deyişle, bu tarihin kurucusu ve henüz hiçbir özeleştiri getirmeyen CHP ve onun zihniyeti, elbette özgürlükçü sol eleştirinin ilgi alanında olacak.
Türkiye muhalefetini AKP’nin belirlediği bir dönemde özgürlükçü sol, AKP’den kurtulmanın başlı başına dertlerden kurtulmak demek olmadığını, aportta bekleyen güçlerin vad ettiği geleceğin AKP’ninkinden daha parlak olmadığını her fırsatta söyleyecektir.
AKP eleştirisi ile CHP eleştirisi el ele gidecektir. Elbette iktidarda olan ve bir diktatör heveslisinin sultasında olan partinin eleştiride önceliği olacaktır. Ama CHP’yi ıskalayan bir eleştiri zemininin bu topluma sunacağı bir alternatif yok demektir. Her CHP eleştirisinde Türkiye solunun bu partiyi pamuklara sarıp sarmalayarak “iktidar dururken, muhalefet eleştirilmez” ezberine karşı çıkmak; düzen karşıtı bir muhalefetin hem hükümeti hem de bu düzenin 100 yıllık mimarını birlikte eleştirmekle mümkün olacağını yüksek sesle söylemek gerekiyor. CHP’yi koruyup kollayan bir eleştiri yok hükmündedir!
Her AKP eleştirisinde “acaba CHP’nin kulvarına mı giriyoruz” diyenler, ya da –tam tersi- her CHP eleştirisinde “hükümet dururken muhalefet eleştirilmez” diyenler bence aynı yanılgının içindeler. AKP ve CHP eleştirilerinin birbirini nakzettiğini (geçersizleştirdiğini) düşünüyorlar. Bu yanlış düşünceye göre, bu eleştiriler aynı anda var olamaz, kafa karıştırır, birini seçmeli ve o hatta yürünmelidir. Özgürlükçü sol eleştirinin önündeki en büyük tehlikenin bu yanılgı olduğunu düşünüyorum. AKP ve CHP eleştirileri birbirini geçersizleştiren değil, kuvvetlendiren eleştiri düzeyleridir. Kendi payıma her AKP eleştirisi sonrası CHP’yi eleştirirken kendimi daha donanımlı hissettim. Tersi de doğru elbette: Her CHP eleştirisi sonrasında AKP’yi daha sağlam bir zeminde eleştirdiğimi düşündüm. İki alanın eleştirisini aynı anda sürdürmek, politik eleştiriyi derinleştirir.
Özgürlükçü sol eleştiri sadece CHP eleştirisiyle kendini ayrıştırmayacaktır elbette. Bu eleştiriyi farklılaştıran ikinci bir düzey daha var. En başından beri söylediğimiz gibi AKP muhalefeti, -sadece- negatif bir muhalefet olamaz. Sadece “direniş” üzerinden kendini var eden, önce AKP’yi bekleyen ve o eyledikten sonra ona tepki vermeye kendini ayarlamış bir muhalefetin gideceği yer yoktur. AKP muhalefeti, pozitif bir muhalefet olmak durumundadır. Kendi gündemini belirleyen, o gündemin gerektirdiği siyaseti başkalarını kollamadan uygulayabilen, o siyaseti kolaylaştıracak her türlü gelişmeden yararlanmaktan çekinmeyen, kısacası kendine güveni olan bir alternatif siyaset!
Alternatif siyasetin yapı taşları aslında yerel seçimlerde HDP üzerinden şekillenmişti: Katılımı merkeze alan, insanın doğanın bir parçası olduğu bilinciyle kurgulanmış yerel demokrasi fikri…Aslında fikir –onu çevrelemesi gereken diğer unsurlarla birlikte- en olgun halini iki partide almıştı: Barış ve Demokrasi Partisi ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi. (Meraklı okur, internetteki parti programlarında “yerel” ve “bölgesel” kelimelerini aratarak her partinin bu konulardaki görüşüne ulaşabilir). Fikri örgütleyecek parti formunu tartışmanın yeri burası değil; ama şunu net söylemeliyiz: Türkiye’de alternatif bir siyaset kurgulanacaksa (hem AKP’ye, hem CHP’ye alternatif!) mahalleden, bölgeye, oradan merkeze kadar her düzeyde yurttaş katılımını sağlayacak yerel demokrasi fikri üzerinden kurgulanacak. Türkiye gibi muazzam bir sosyolojik, kültürel ve coğrafi çeşitlilik barındıran bir ülke ancak -Cumhuriyetin de kuruluş paradigması olan- merkezin vesayetini geriletip, çevrenin inisiyatifini güçlendirerek yönetilebilir. İşte Türkiye’nin 150 yıllık demokrasi mücadelesini, bugünün AKP’ye karşı mücadelesiyle eklemleyecek pozitif siyaset buradan çıkacak.
Özgürlükçü sol eleştiri, i) bu ülkenin –ideolojileri farklı da olsa birçok siyasal grubun paylaştığı- tepeden inmeci ve her şeyi merkezden biçimlendirmeye dönük kadim siyasal zihniyetini ve ii) tarihin ürettiği –AKP ile başlamayan ve AKP ile de bitmeyecek- mağduriyetleri merkezine alan, iii) bu tarihin ve zihniyetin kurucu unsuru Kemalizm ve CHP zihniyeti ile hesaplaşmayı asla ıskalamayan, ama iv) bütün bu eleştirilerini dayandırdığı merkezi siyasal fikrinin, aslında negatif değil, pozitif bir siyasete tekabül ettiğini, ve v) bu fikrin de esas olarak insanların kendilerini ilgilendiren kararlara katılabildiği, kaderleri hakkında söz sahibi olduğu “yerel demokrasiye” ve dünyayı yok olmaya götüren kapitalizme karşı “ekolojik bir yaşam”a dayandığını söyleyecektir. Özgürlükçü sol eleştiri, bu alanlarda hala özgünlüğünü koruyor. Fakat bütün bu alanlarda söylenenlerin bir karşılığı olabilmesi için, öncelikle içinde bulunduğumuz ana dair söyleyeceğimiz sözün net olması gerekiyor. Yani vi) kişiselci bir iktidar kurma sevdasındaki Erdoğan’ın ve onun boyunduruğu altına giren AKP’nin çok net ve tavizsizeleştirisi...
Demem o ki, eleştirimizi (yani siyasetimizi) diğerlerinden ayrıştıracağımız ve ayrıştırmayacağımız yönleri iyi tespit edelim!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2015
28.07.2015
30.05.2015
5.02.2015
27.10.2014
21.06.2014
3.06.2014
26.04.2014
4.04.2014
20.02.2014