Ferdan ERGUT
Erdoğan’ın kurma yolunda her gün yeni hamleler yaptığı tek adam yönetimi ile 100 yıllık barışımızı konuştuğumuz Çözüm Süreci birlikte yürüyebilir mi? Bir yandan Kürtlerle barışırken bir yandan da ancak halkıyla savaşmak isteyen bir hükümetin çıkarabileceği İç Güvenlik Yasası aynı anda gündemimizde olabilir mi?
Herkesin kafasında benzer sorular var. Türkiye kadar toplumsal değişimin çok katmanlı olduğu bir ülkede yarın bunlar yerine başka konuları da tartışıyor olabiliriz. Oysa konular değişse de aynı şeyi tartışıyor olacağız; yıllardan beri öyle yapıyoruz! Bir arada var olamayağını düşündüğümüz çelişkili süreçler arasında yolumuzu bulamıyoruz. Zihni kalıplarımız şöyle işliyor: “A söz konusuyken, aynı anda nasıl B de olabilir? Demek ki, ikisinden biri sahte!”
Tartıştığımız somut meselede bu zihni kalıp, birçok insanı Kürt Hareketine cephe almaya itiyor. Bu süreçler bir arada olamayacaklarına göre, diyorlar, Kürtler (ve HDP) AKP rejiminin payandalığını yapıyorlar olsa gerek!
Acaba farklı bir bakış geliştirebilsek, siyaseti tarihle birlikte düşünsek anlaşılmaz olanı daha anlaşılır kılabilir miyiz? Bunu derken sadece tarihsel bir bilgiyle siyasete bakmaktan, geçmişten bugüne tevarüs ettiğimiz meselelerin, zihniyetlerin bizi nasıl sınırladığının ayırdında olmaktan bahsetmiyorum. Bunlar elbette sahici ve sonuç alıcı bir siyasetin olmazsa olmazlarıdır. Üzerinizdeki sınırları bilmek, o sınırları genişletebilmenin birincil koşuludur. Kapalı ve dar bir mekandasınız ve yaşam alanınızı genişletmek için duvarı yıkmak istiyorsunuz (özgürleşmek diyelim); kirişin, kolonun nereden geçtiğini bilmezseniz, başka bir deyişle yanlış duvara yüklenirseniz özgürleşmek bir yana, kirişi kırıp binanın altında kalmak da var!
Bunun ötesinde, “siyaseti tarihle birlikte düşünme” derken yönteme dair bir şeyden de bahsediyorum. Tarih bilgisini üretirken kullandığımız yöntemle siyasal alana bakmak, belki de hakikati karmaşasıyla birlikte idrak etmemizi kolaylaştıracak ve sonrasında da bu karmaşaya uygun bir siysasi pozisyon geliştirebileceğiz.
Kimileri “son tahlilde” diyerek basitleştirmeye çalışsalar da tarihte hiçbir olgunun tek nedeni yok. Tarihsel düşünüşün temeli, çoklu nedenselliklerin kabulüdür. Dahası, bu nedensellikler farklı yönlere doğru hareket edebilirler: Bazı nedenler o olgunun oluşması yönünde hareket ederken, bazıları o olguyu engelleyecek yönde ilerleyebilir. Nedenselliklerden hangisi daha güçlüyse sonucu o belirler. Nedenlerin de tahterevallisi var! Güneşli bir havada kuru otların üzerinde bırakılmış bir camın belirli bir açıyla güneş ışığını aldığında yangın üretme gücü vardır. Yangının çıkacağı kesindir ama devam edeceği ya da yayılacağı kesin midir? Ya yağmur yağarsa? O camın nasıl yangın üretme gücü varsa, yağmurun da yangın söndürme gücü var. Sonucun ne olacağını belirleyecek olan bu iki nedensel faktörün kuvvetleri olacaktır.
Bütün olguların ardında –yukardaki örnekten elbette daha karmaşık; ama benzer dinamikleri barındıran- böyle nedensellik halkaları var. Biz tarihçiler her şey olup bittikten sonra geriye döneriz. Sanki sonucu bilmiyormuş gibi en başından hikayeyi kurgular ve o sonucun neden öyle olmak zorunda olduğunu okura gösteririz! “Oluş halinin” bütün karmaşasını, kaosunu bir kenara bırakırız. (İpucu: Tarihçinin anlattığı hikayenin parçaları birbirine ne kadar uyumluysa, çizdiği çerçeve ne kadar netse o kadar hakikatten uzak demektir!) Tarihçinin hikayesini okuyan, sanki kazananın elbette kazanacağını, kaybedenin elbette kaybedeceğini düşünür. Bunlar tarihçi hilesidir; kanmayın derim!
Çözüm Sürecinin çelişkili hallerine bir de buradan bakmayı öneriyorum. Öcalan, Kürt Hareketi, HDP, Erdoğan ve farklı fraksiyonlarıyla AKP’nin doğrudan özneleri olduğu, CHP’den MHP’ye, ordudan uğursuz şebekelere ve uluslararası güçlere kadar bir dizi aktif gözlemcisi olduğu karmaşık bir süreçten konuşuyoruz. Üstelik bu öznelerin tek meselesi de Çözüm Süreci değil. Bu süreçle ilişkili ya da ilişkisiz birçok başka gündemleri de var. Şu anda bir “oluş”un içindeyiz. Çelişkili süreçleri aynı anda yaşıyoruz.
Erdoğan’ın aklındaki belli: Kararları sadece kendisinin alacağı, denge ve denetleme mekanizmalarının sıfırlandığı bir rejim... İç Güvenlik Paketi'yle yaratılmak istenen polis örgütü, hazırlanmakta olduğu tek adam yönetiminin polis örgütüdür. Yetkileri arttırılmış, denetlenebilirliği azaltılmış bir örgüt! Öte yandan, uzun bir süredir polisin toplum üzerindeki gücünü arttırdığına tanıklık ediyoruz. Yani polisin güç biriktirmesinin -Çözüm Süreci’yle doğrudan ilişkili olmayan- ayrı bir tarihselliği var. Paket’le birlikte, denetlenebilirliği zaten az olan polis, artık neredeyse başına buyruk hale geliyor ve kendine hep bir ayakbağı olarak gördüğü adalet mekanizmasını da devre dışı bırakıyor.
İç Güvenlik Yasası çıktığı gün artık bir Polis Partisi olacak. Kendi siyasetini geliştirebilen ve hatta örgütsel çıkarları söz konusu olduğunda bu yasayı çıkartan hükümeti dahi köşeye sıkıştırabilecek bir Polis Partisi!
Bu Paketin elbette Çözüm Süreci üzerine etkisi olacaktır; ama bunu doğrudan o süreçle ilişkilendirmek başka şey... Elbette şu ihtimal var: Eğer Çözüm Süreci çöker ve mücadele sokağa taşarsa Erdoğan’ın vurucu güce ihtiyacı olacak. Fakat bundan daha önemli yapısal bir neden var Paket’in arkasında: Toplumda uzlaşma yaratacak siyasetleri geliştirebilme kapasitesini çoktan yitirmiş bir iktidar artık ancak baskı mekanizmalarını “mükemmelleştirerek” yönetebileceğini düşünüyor. Ordu’ya güvenemediğinden onu dışarda bırakıyor ve ağırlığını polise veriyor. İç Güvenlik Paketi’nin arkasında Gezi’nin Hayaleti var! Erdoğan’ın mutlak ve meşru bir hegemonya kurduğunu düşündüğü dönemde geldi Gezi ve bütün Türkiye’ye yayılarak O’na hayatı boyunca unut(a)mayacağı bir travma yaşattı. Otoriter Erdoğan’ın despotlaşma süreci böyle başladı. Erdoğan, toplumdaki meşruluk düzeyini biliyordu; Gezi’yle birlikte gayrı meşruluk düzeyini de öğrendi! Kendine hayran birisinin dönüp kendini sorgulaması elbette mümkün değildi. Kendince mümkün olan, işte İç Güvenlik Paketidir!
Fakat bir de Müzakere Süreci var! Kürt Hareketinin uzun yıllara dayanan mücadelesi sonucunda önemli adımların atılmaya başlandığı ve doğal olarak AKP Hükümetinin de kendisine politik bir kazanç beklediği Müzakere Süreci... Bu iki süreç elbette birbirine değiyor. Lakin her ikisini de anlayabilmek için bunları analitik olarak ayırmak gerekiyor. Polisin iktidarını arttırmasının ayrı bir tarihi ve dinamiği var. Bu tarihin içinde Ergenekon/Balyoz süreçlerinden sonra Ordu’nun değişen konumundan Erdoğan’ın kişisel iktidarına, Gülen Cemaatinden Gezi olaylarına ve hepsinden bağımsız olarak Polis örgütünün bütün bu süreçleri manipüle edebilme becerisi v.s sayılabilir. Müzakere Sürecinin tarihi ve dinamiği ise bunlardan bağımsız: Öncelikle Kürt siyasal hareketinin 40 yıllık mücadele tarihi, buna parlamenter mücadeleyi ekledikleri ve HDP ile birlikte niteliksel olarak da farklı bir düzleme sıçrattıkları paralel bir tarih, politik önderleri Öcalan’ın kişisel tarihi, sivil toplumunun demokratikleşme talepleri, Ortadoğu’daki gelişmeler, uluslararası güç dengeleri v.s.
Şu anda yaşadığımız bir kaos dönemi... Birbirinden farklı dinamiklere ve tarihlere sahip farklı faktörler Çözüm Sürecine etki ediyorlar. Tahteverallinin nereye hareket edeceğinin belli olmadığı bir dönemdeyiz. Üstelik iki uçlu değil; çok uçlu (çok özneli) garip bir tahteravalli bu: Hayat gibi! Maalesef zihni kalıplarımız fazlasıyla determinist ve Kaos üzerine düşünmemizi engelliyor. Olgular ortaya çıktıktan sonra geriye dönüyor ve her faktörü yerli yerine oturttuğumuzu düşünüyoruz. Oysa olgular ortaya çıkmazdan önce insanlar bir arayış, bir mücadele içindeydi. Fransız Devriminde de, Ekim’de de, başka yerlerde de... Her grubun farklı tercihleri vardı, öngörülebilir bir durum yoktu; ucu açık bir süreçti. Sürecin sonunda elbette bir “şey” oldu. Olan, olması gerektiği için olmadı; güçler dengesinin sonucuydu.
Müzakere Süreci, AKP iktidarı, “Başkanlık rejimi” üzerinden Erdoğan’ın kişisel iktidar hırsı, İç Güvenlik Paketi gibi süreçler de böyle işliyor. Bunlar elbette Çözüm Süreci üzerine etki ediyor. Ama sadece bunlar mı? Kültürel, iktisadi, uluslararası yapıların, 100 yıllk tarihle şekillenmiş zihniyetimizin etkileri ne olacak? Demem o ki, bütün bu süreçlerin sanki bir ana dinamiği varmış ve hepsini “son tahlilde” o belirliyormuş gibi bakamayız.
Nedenselliklerin tahteravallisi demiştim. Bütün yetkileri merkezde toplayan, hiçbir yetkiyi çevreye delege etmeyen AKP iktidarı, katı merkeziyetçi bir iktidardır. Kürtlerin temel talebi ise bunun tam tersi: Kürtler her alanda ademi merkeziyetçilik ve buna uygun bir Anayasa istiyor. İki öznenin siyasal mücadelesinin gerçekleştiği ve aralarında uzlaşmanın mümkün olmadığı ana zemin de budur.
Erdoğan’ın merkeziyetçiliği ile Kürtlerin ademi merkeziyetçiliği arasında uzlaşmanın mümkün olmadığını tesbit etmek önemlidir. Bu tesbitten sonrası ise karşılıklı kuvvetlerin ve her kuvvetin kendi programı çevresine ne kadar ek kuvvet yığabileceğinin sınanacağı alandır. Çok farklı değişkenler barındıran bu alana dair daha ötesi söylenemez. Ötesi, mücadele! Özneler arası etkileşimin, mücadelenin ve müzakerenin aynı anda var olduğu kaotik bir durumdan söz ediyoruz. Demirtaş, “AKP ile askeri ateşkes yapan PKK’dir; bizim siyasi ateşkesimiz yok” demesi böylesi bir hakikate işaret eder. Süreçler birbirinden göreli bağımsızlıkları içinde ilerliyor. Sonunda olacak olanı şu anda bilmiyoruz. Muhtemelen her iki özneyi de tümüyle tatmin etmeyen bir noktaya varacağız.
Yine de tahterevallideki kuvvet dengelerinin nereye doğru hareket ettiğini ortaya koyabiliriz: HDP’nin sürece yaptığı bütün müdahaleler Demokrasi ile Çözüm’ü ortaklaştıran müdahaleler. Bunlar güç kazandıkça, toplumsal desteğini arttırdıkça ulaşmak istediğimiz noktaya ulaşabileceğiz. Garantisi yok elbette: Dert iyi anlatılamazsa yenilgi de, geriye dönüşler de mümkün. Belki de Erdoğan’ın sürece eklemlediği kuvvetler daha baskın çıkacak ve geriye döneceğiz. Tarih düz bir çizgide ilerlemiyor: En ileri dediğimiz 20. yüzyıla iki dünya savaşı ve soykırımlar sığdırdık.
Ben iyimserim; ama tarihe baktığımda “artık silahlı mücadele geride kaldı” ezberini de tehlikeli bulurum. Geriye dönüş imkansızdır demek yerine, geriye dönüşü engelleyecek dinamikleri kuvvetlendirmemiz gerekiyor. An itibariyle bu dinamiklerin motorunu HDP ve onun çevresinde yer alan demokrasi güçleri oluşturuyor. Bu motor – AKP ve CHP içindekiler de dahil- ne kadar kuvveti harekete geçirebilirse demokratik bir çözüme doğru etki eden kuvvetler de o oranda artacaktır.
7 Haziran seçimleri bu yolda önemli bir işaret fişeği olsun!
http://kuyerel.org/yazarlarimizYaziGoster.aspx?id=2253&yazarId=106
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.01.2015
28.07.2015
30.05.2015
5.02.2015
27.10.2014
21.06.2014
3.06.2014
26.04.2014
4.04.2014
20.02.2014