Ferhat KENTEL

Ferhat KENTEL
Ferhat KENTEL
Tüm Yazıları
Anaforlar zamanında sessizce barış
29.12.2012
3877

 Ne ilginç bir durum... Göz göre göre şiddetin dili üretiliyor, yeniden üretiliyor, sonra bir daha üretiliyor, katlanarak üretiliyor. Kimin haklı olduğunun hiçbir anlam taşımadığı bir aşamadayız artık.


“Devrim”e gidiyoruz!
 “Devrim” lâfın gelişi... “Ya o taraftasın ya bu taraftasın”ın ikili keskinliğine doğru gidiyoruz.

Başbakan uyguladığı “çok özel” politikalarla “ara renk” diye bir durumun sesinin kısılmasına ve yavaş yavaş ortadan kalkmasına tam gaz olanak sağlıyor. Yani artık “Başbakan’ın tarafı” ve “karşı taraf” var.

Hızlı ve radikal dönüşüm zamanlarında, bu dönüşüm zihinlerde kaotik sonuçlar yaratmaya başladığı zamanlarda, eş zamanlı olarak insanların kendilerini bağlı ve güvende hissedecekleri aidiyet aileleri de ortaya çıkar. Çok kutuplu toplumsal gerilimler sayıca azalır, netleşir. Toplumsal hareketler bireranafor gibi, tam örtüşmese de yakınlarda duran hissiyatları, hassasiyetleri kendi içlerine çekerler.

İçinde kafanıza yatan düşünceler, tutumlar ve tavırlar olsa da, tam olarak kafanıza yatmayan bir grupla örtüşmemekten kaynaklanan ve “aslında...” diye başladığınız cümleleri bir kenara bırakırsınız; “evet bunlar haklı” dersiniz...

“Aslında...” diye başlayan cümleleri öbür tarafa saklarsınız. İçinde kafanıza yatan düşünceler, tutumlar ve tavırlar olsa da, “aslında...” diyerek “onların neden haksız olduğunu” kendinize de anlatıp ikna olursunuz. Sayıları azalan ve ikiye düşen anaforlardan birinin içine hızla dalmaya başlarınız.

Şimdi olduğu gibi...

Artık bir yanda “Erdoğancılar” var. Onlar, “Aslında Erdoğan, keskin üslûbuyla, kibriyle bu zemini hazırladı, 3500 polisle üniversiteye geldi!” gibi argümanları bir kenara bırakıp, “aslında üniversitede öğrenciler bilim yapmak yerine sadece şiddet tezgâhlıyorlar; öyleyse vurun öğrencilere!” demenin dilini inşa ediyorlar.

Diğer yanda “anti-Erdoğancılar” var. “Aslında başörtülülerin bir türlü giremediği bir ‘kale-üniversite’ olarak ODTÜ’de kemalizm esintili ‘solcu’ öğrenciler sadece AKP’nin dindarlığına takıntılı kalmış eylemler yapıyorlar!” gibi argümanları bir kenara bırakıp, “aslında Erdoğan herkese savaş açtı; öyleyse vurun Erdoğan’ın polisine!” demenin dilini inşa ediyorlar.

Herkes kendi sorularını, şüphelerini bir kenara bırakıyor; sesindeki çatlakları, yamuklukları düzeltiyor; çıkıntılarını zımparalıyor ve girdiği anaforun anafikrinde nesneleşiyor.

Adeta 70’li yılların ruh hâline benzer bir durum yükseliyor. Bir tarafta “sağcı” Milliyetçi Cephehükümetleri ve onların nesneleştirdiği slogan atan taraftarlar, diğer yandan “devrimci halk cephesi” (ya da cepheleri) ve onların sloganları.

İnsanın bu durumda “Bravo... bravo... Başardınız; hepinizi, bütün anaforlarınızı tebrik ederim” diyesi geliyor...

Ama ben iflah olmaz bir iyimserim... Bu memleket bu yazıyı böyle bitirmemek için yeterli miktarda veri ve yaratıcılık sunuyor. Bu yaratıcı insanlar ve hareketler sayesinde başka bir zihniyetin mümkün olduğunu hepimize gösteriyorlar.

İzmir’de “Yeni Anayasa için Barış Girişimi”(http://yenianayasaicinbaris.blogspot.com/) bir yıldır her cumartesi Alsancak’ta barış için sessiz eylem yapıyor.

Gürültüden patırtıdan, boş sloganlardan, hamaset üslûplarından geçilmeyen anaforlar dünyasında İzmir'deki bu insanlar “barış olmadan makul bir anayasa yapılamaz” diyorlar.

Girişimin aktivistleri, Barış Nöbeti eylemini geçtiğimiz haftalarda da, Roboski katliamınınfaillerinin ortaya çıkarılmamasını protesto ederek yaptılar.


“Acıyı değil, barışı paylaşalım”
 derken, pankartlarında çok basit bir şeyi dile getirdiler: “Belki kızacaksınız ama bir çift sözüm var: Eğer beni öldüren bombalar adaleti de öldürmediyse, adalet talep ediyorum. Yoksa o kocaman pahalı bombalarını beni öldürmekte harcadığı için devletten özür dilemeli, hedefi şaşırmayıp beni öldürdüğü için Genelkurmaya teşekkür etmeli miyim?”

Bu vesileyle, bir yerlerde “vur patlasın çal oynasın yılbaşı” ile “yok hayır yılbaşı günahtır, haramdır” gürültüleri de koparılırken, Hıristiyan âlemi Noel bayramlarını kutluyor. Ben de onların Noellerini kutluyorum ve 2013’ün herkese biraz olsun tevazu gelmesine vesile olmasını; tam bir yıldır kanayan Roboski yarasının iyileşmesi için özür dileme büyüklüğü getirmesini diliyorum.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Ad Soyad Giriniz...

    Ad Soyad Giriniz...

    12.12.2011 13:32

    işte bu topraklarda. dini de aynı Diyarbakırlı amcanın dediği gibi kuruttular, budadılar ve bu süreçte budala, asalak şeyhler (bijek) gibi kök saldılar. mürütler edindiler. hikaye ve menkıbe yazdılar. Din budur dediler. ve iş bade-leme ye kadar gitti. Diyanetin gıkı bile çıkmıyor...

Yazarlar