Ferhat KENTEL
İlginç tesadüfler yaşıyoruz. 12 Mart'ın yıldönümüne yakışır bir şekilde darbecilerimiz, milli katillerimiz falan serbest bırakıldı.
Bütün dillerin darbeci makamdan şakıdığı, bütün sokak performanslarının, silah, külah, pala, akrep, gaz, boya vs. teknolojilerinin darbe ritminde tınladığı, şakırdadığı günümüz Türkiye'si gerildikçe geriliyor; herkes bir heves ve panik içinde siperlerine atıyor kendisini.
"Milli iradeye saygı", "çoğunluk" vs. konularında en bir "sivil" dile sahip olduğunu iddia edenler başta olmak üzere, darbenin dili yankılanıyor sağda solda. "Milli irade" olduğuna hükmeden bir parti -ne hikmetse- savaş diliyle varlığını garantiye almaya çalışıyor.
Hikmetinden sual etme imkanı pek kalmayan hükümetimizin dili Ergenekon'dan dışarı çıkan "eski Türkiye"nin elemanlarıyla tam bir uyum içinde tempo tutuyor. Perinçek: "Kınından çıkmış bir kılıç gibiyiz, görevlere hazırız, Türkiye'yi bölenlerin hükümetini yıkacağız, cemaatin kökünü kazıyacağız" derken, hafızasını kaybetmiş ve anlaşılan mükemmel bir şekilde yeniden bulmuş olan İbrahim Şahin: "Mühim olan devletin yaşaması... Mücadeleye kaldığımız yerden devam edeceğiz" demiş.
Herhalde onların klasik mücadelesi de "İstiklal mücadelesi" gibi bir şey olması lazım. Yani mükemmel bir uyum var "eski Türkiye" ve "yeni" olduğunu iddia edip eskiyle yeniden evlenen Türkiye arasında...
Her şeyin tek adamı Başbakan Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün kurucu seçkinlerinin ve darbecilerinin kullandığı taktiği kullanıyor; gerilim arıyor, yaratıyor ve başarıyor. Giderek daha çok korkan toplumsal kesimler, korkularını gidermek üzere, en çok korkutanın koltuğunun altına kapağı atmaya çalışıyor.
Ve artık galiba "muhafazakar demokrat", "AK Parti" gibi isimlerle tanımladığımız partiyi "Erdoğan'ın Partisi" olarak ve onun otoritesine, karizmasına bağlanmış arka arkaya sıralanmış, onun ne kadar haklı olduğu konusunda habire kafa sallayan halkalar olarak tanımlamakta hiçbir beis yok. Fakat daha da önemlisi onu İslamcı hareketle özdeşleştirmenin artık bir alemi yok. AKP artık başka bir şey.Devletçi, Türk sağının sıradan bir versiyonu... Bir yandan kalkınmacı, köprüler, yollar yapan, hizmet getiren; diğer yandan devletten korkan, korktukça devletleşen, bazı versiyonlarıyla darbe karşısında şapkasını bırakıp kaçan ya da bugünkü versiyonuyla düne kadar sarmaş dolaş olduğu cemaatle köprüleri atan, onu baş düşman ilan eden ve başına gelebilecek belaya karşı darbecileri dışarı salıveren, onlarla ittifak yapan bir sağ... Sıradan bir sağ...
Ve tabii bir zamanların İslamcı hareketinden beslenen bu partinin yeni kitlesi de hazır: asla ve asla "dindar-emekçi" sınıflar diye tanımlanamayacak; biraz dindar, biraz seküler, fakat esas olarak dayükselmeyi hedefleyen orta sınıfların bir partisi... Çıkarlarını maksimize etmeye çalışan, "lâfa (yani demokrasiye, çoğulculuğa falan) değil, icraata bakan" yeni devletçi, hatta "devletimiz aleyhinde oynan uluslararası komplolar" korkusuyla beslenen ve "yeniden İstiklal Savaşı" peşinde koşan Kemalist muhafazakarları da dahil eden, orta sınıfların partisi...
Bu parti için kazanmak, ne pahasına olursa olsun kazanmak o kadar hayati bir öneme sahip ki, ve bu "kazanmak" o kadar çok gerilime ve savaş diline bağlı ki, savaşta zayıflık belirtisi olarak zannedilebilecek hiçbir işarete prim tanınmıyor.
Savaş dilinin efendileri
Bu yüzden partinin şefinden HDP'ye yapılan saldırılar hakkında tek bir üzüntü kelimesi duymak mümkün olmuyor. Partinin içindeki duyarlı ve insani hasletlerini inatla sürdürmeye çalışanların vermeye çalıştığı utangaç mesajlar dışında, şeften tık çıkmıyor.
Şef, Mısır'da darbeci Sisi'nin faşist güvenlikçileri tarafından canına kıyılan Esma için ağlarken,Berkin için gıkı çıkmıyor. Zalimler, zulme uğrayanlar "senin" ya da "benim" aidiyetlerine bağlı olarak sahip çıkılıyor ya da yok sayılıyor. Şefin etrafındaki koruyucu halkalar da yok "provokatörler", yok "ölüseviciler", yok "solcular Berkin hastanedeyken kıllarını kıpırdatmadılar", yok "Berkin sapanla taş atıyordu", yok "üzerinden bomba çıktığına dair tutanak var" türünden söylemleriyle Berkin için üzüntü dışında her şeyden bahsediyorlar.
Ve bu savaş dilinin efendileri, başta Gezi'ye karşı olmak üzere, düne kadar her türlü öfkeyi ve nefreti ortalığa boca ettiler... Devlet içinde suçu temizlemek için düşman yaratmak zorunda olunmadığını, yolsuzlukları saklamak gerekmediğini söyleyen bizim gibi insanların "pek saf" (!) olduğunu iddia edip, "Paralel yapı", "istiklal savaşı" söylemleriyle, toplumu güvensizliğe hatta düşmanlığa ittiler. Bugün ise "dünyanın en sağduyulu insanları" havalarında "Hay Allah, çok kutuplaştık, kamplaştık, aman dikkat!" diye masumları oynuyorlar.
Ve bugün itibariyle Ergenekon'dan çıkanlar ve Burak Can Karamanoğlu'nu öldürüp, buna övüne övüne sahip çıkan DHKP-C adlı bir örgütün de sahneye çıkmasıyla savaş dilini hakim kılacak aktörlerin oluşturduğu manzara büyük ölçüde tamamlanıyor.
Bir zamanlar TSK'nın PKK'ya ihtiyacı vardı. Karşısında dövüşecek bir "düşman ordu" olursa, sivil siyasete müdahale etmesi de o kadar meşru olacaktı. Bu Diyarbakır'da tarifsiz işkencelerden geçirilen insanlar sayesinde sağlandı. E, herhalde "sınır boylarımızda hain düşmana karşı kahramanca savaşan ordumuzun" siyasete müdahalesi, en ukala ve kibirli tavırlarla ahkam kesmesi, 28 Şubatları yapıp, muhtıralar yağdırması, parmak sallaması anormal sayılamazdı, değil mi? Şimdi de "darbelere karşı kahramanca savaşan" hükümetin karşısında somutdüşmanlar lazım. Önce "Gezici çapulcular", "faiz lobisi" derken, mükemmel bir "cemaat" bulundu ve "paralel yapı" her türlü kamp / kutup kurma çabasında mükemmel bir işlev kazandı. Şimdi de o hain ve de düşman ötekilerle örtüşecek bir DHKP-C hükümetin gazabını yağdırmak için iyi bir vesile olacak. Geziciler=paralel yapı=faiz lobisi=uluslararası odaklar= ateistler= Zerdüştler=Pensilvanya=DHKP-C vs. gibi bir denklem muhteşem bir "öteki" figürü inşa edecek.
Aynı bir zamanlar masallarımızı süsleyen gerçeküstü yaratıklar gibi... bir dudağı yerde, bir dudağı gökte; yedi başlı, ateş püskürten, kanatlı, dev ayaklı... Yani biraz dinozor, biraz ejderha, biraz deve, biraz su aygırı yaratıklar... ne bulursan içine doldurabileceğin bir çuval...
Ama bu masal kendi kendine ortalıkta dolaşamaz. Ona ayaklı masal anlatıcılar, havariler, aparaçikler lazım. Önce onlar inanacaklar, inanmış gibi yapacaklar ve eyvah kutuplaşıyoruz derken, kutuba kapak atmamızın ne kadar akıllıca olacağını anlatacaklar... Anlatmayacaklar; anlatıyorlar zaten...
Eskiyen "yeni" Türkiye
Türk toplumunda herkes yer aldığı tarafın / kutubun bilgisine sahip ya da herkes kendi kutbunun farkında. Artık tek bir toplumdan bahsetmek de pek mümkün değil. Ya da örneğin yolsuzluğun farkında olsa bile, ortalama Türkiye insanı aslolanın kafasını sokacak bir kutup olduğunu düşünüyor.Bu yüzden mesela Erdoğan'ın desteklenmesinin bir ölüm kalım meselesi olduğuna inanıyor. Yani dibine kadar kutuplaşmanın bütün tezahürlerini yaşıyoruz.
Çok büyük riskler önümüzde duruyor. Ayrıca zaten şu anda Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-dindar gibi kutuplaşmadan kutuplaşmaya dörtnala giderken bugün Müslümanların Müslümanlara karşı kutuplaştığı bir aşamaya geçtik. Bu daha da derinleşirse, şu anda bile pek mümkün değil ama Başbakan kendini artık "Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümeti ya da başbakanı" gibi sunamayacak.
Bugün muhteşem bir denklemle aynı çuvala doldurulan "öteki düşman"a karşı verilen savaş daha da nefret ve şiddetle devam edecek gibi görünüyor. Bugün hükümetin devamının, AKP çevresinin diliyle söylersek, bunun, "eski Türkiye'nin" desteğine ihtiyaç duyularak ve eski Türkiye'nin talebiyle de sağlanacağı anlaşılıyor. Yani Ergenekon'a karşı savaş vermiş olan AKP hükümeti, "Ergenekon'un şantaj ve talimatıyla" savaşını sürdürürse artık "yeni Türkiye"den bahsetmenizin zerre kadar anlamı kalmamıştır demek olur.
Bu gerilimli günlerin nereye kadar varacağını kestirmek pek mümkün değil. Ama şu anda yaşadıklarımızın, uzun vadeli düşündüğümüzde, zaten travmatik olan bir topluma yeni travma katmanları eklediğini söyleyebiliriz.
Toplumun herhalde bittiği ya da en azından "yarısından" vazgeçildiği denildiği bir zaman diliminde, her "yarım" (ya da "çeyrek") kendi toplumunu, kendi referansları inşa ediyor. Herkes ne yapıp edip kendi kampının ne kadar mağdur ve haklı olduğunu ispatlamaya çalışıyor.
Bu nefret günlerinde yapılacak bir şey pek yok gibi görünüyor. Ya da var... ama nasıl bu "şey" güçlü bir sese dönüşebilir?
Galiba "nefret tohumları ekenlerin", nefretle konuşanların oyununa gelmemeyi karınca sabrıyla başarmak lazım herhalde.
Aynı Hz. İbrahim'in ateşine su taşıyan karınca gibi...
Ferhat Kentel
Not: 16 Mart Pazar günü saat 16:00'da Taksim Tünel Meydanı'nda buluşup "Yetti Artık! Hırsızları saklama, katilleri AK’lama!" diyoruz:
https://www.facebook.com/events/224061111117364/
http://marksist.org/yazarlar/ferhat-kentel/14289-yeryuzundeki-savas-tanrilarina-teslim-olmamak
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020