Gülay GÖKTÜRK
ODTÜ geleneği
24.12.2012
5176
ODTÜ'lü gençlere kızmaya hakkımız yok.
Onlar ODTÜ geleneğinin esiri. Okullarının geçmişinin baskısı altında, o geleneğe layık olmaya çalışıyorlar...
Asıl suçlu bizleriz; o geleneği onların başına biz musallat ettik. Aradan geçen 45 yılda başka hiçbir kimlik edinemeyip hâlâ 68'li kimliğiyle idare etmeye çalışan bir grup başta olmak üzere, bunca yıldır o geleneği pohpohlaya pohpohlaya göklere çıkaran herkes...
Unutmayalım ki, çocukluklarını 68 masalları dinleyerek geçiren bir kuşak okuyor bugün ODTÜ'de. Ehh, 68 gençliğini yıllardır bu kadar kahramanlaştırır, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının İstanbul Üniversitesi işgalini efsanelere dönüştürüp anlatır, ODTÜ işgali üzerine bir külliyat oluşturur, bu da yetmezmiş gibi her Allah'ın günü bugünkü gençlerin ne kadar "apolitik" ve "sümsük" olduklarını başlarına kakar durursak, olacağı budur işte.
Onlar da, Mc Commer'in arabasının yakıldığı yerde, araba yakamıyorlarsa araba lastiği yakarak hem şanlı geçmişlerine gönderme yapmaya hem de yarın kendi çocuklarına anlatacak bir efsaneye sahip olmaya çalışırlar. Solcu gençler bu şekilde rüştlerini ispatlamaya çalışırken arka plandaki kimi terörist örgütler de bu kargaşada güç toplamaya koyulur.
68'in resmi tarihi
Kurtuluş Tayiz, pazar günü ODTÜ olayları ilgili olarak güzel bir yazı yazmıştı Taraf'taki köşesinde.
"Tarihe şöyle bir göz atınca yaşadığı toplumu etkileyen kuşakların genellikle kendi hayallerini yarattığını fark ederiz. Bir önceki kuşağın hayalleriyle yola çıkanlar aydınlık bir geleceği muştulayamaz; zira sımsıkı sarıldıkları hayaller çoktan birer dogmaya dönüşmüştür" diyor ve hemen arkasından şöyle devam ediyordu:
"... Dünün üniversiteleri dünyayı değiştirme tutkusuyla yola çıkan öğrencilerin eylemleriyle hayatımızı etkiledi. O gençler büyük hayaller kurdular, yeni bir dünya düşlediler. Bu ruh taşkınlığı içinde korkunç eylemlere de imza attılar. Ama ateşli ve heyecanlıydılar; tam olması gerektiği gibi. Bugünün üniversiteleri ise yolunu bir türlü bulamıyor. Hâlâ enerjisini tüketmiş hayallerden medet umuyor. Sözleri, eylemleri ruh çağırma seanslarına benziyor. Yardıma çağırdıkları geçmişin hayaletleri. Oysa o hayaletlerin ne yapıcı ne yıkıcı bir gücü kaldı artık."
Gördüğünüz gibi en cesaretlilerimiz bile, o geleneğe laf söylemeye cesaret edemeyip "O gün yapılanlar o günün şartlarında doğruydu, şanlı ve ihtişamlıydı ama artık doğru değil" noktasına kadar gelebiliyor.
Kimse ortaya çıkıp da 68 için yazılan resmi tarihi(!) sorgulamaya cesaret edemiyor. Oysa birilerinin şimdiye kadar çoktan bugünün gençlerini karşısına alıp 68'in alternatif tarihini anlatması gerekirdi.
68'in -en azından Türkiye'de yaşanan 68'in- ilk yıllarda daha az olmakla birlikte, en başından itibaren şiddetle iç içe olduğunu; hiçbir zaman toplumsal bir dönüşümü hedeflemediğini; Türkiye'deki 68'in derdinin farklı bir üniversite yaratmak ya da başka şey değil, mevcut iktidara karşı "devrim" adı altında siyasi bir darbe gerçekleştirmek olduğunu; bu darbeyi kendi gücüyle gerçekleştirmesinin imkansızlığı ortada olduğu için de, gençlik hareketinin ordu içindeki darbeci kliklerle ilişkiye yöneldiğini; "Ordu gençlik el ele, milli cephede" gibi sloganların, "asker sivil aydın zümre" gibi terimlerin, geçen gün bir milletvekilinin Meclis'te söylediği "Jandarma biz sosyalistiz/Biziz yalnız dost sana" gibi marşların da bu ittifakın ürünü olduğunu; 68'in liderleri sırtlarını orduya dayayıp "devrim" yapmayı hayal ederken, ordu içindeki darbeci kliklerin de gençlik hareketlerini ülkede kaos çıkarıp darbeye zemin hazırlamak için kullandığını(...) anlatması gerekirdi.
Bu yapılamayınca, 68'in resmi tarihi -tıpkı Cumhuriyet'in resmi tarihi gibi- güçlü bir koruma altında, gittikçe pekişerek, kendi simgelerini oluşturarak, kültürünü üreterek bugünlere kadar geldi.
İşte bugün ODTÜ'de molotofkokteylleriyle ve araba lastikleriyle ortalığı ateşe verenler o geleneğin temsilcileri. Yarın öbür gün bu ateş genişleyip diğer üniversitelere de yaygınlaşacak olsa, hiç kuşkunuz olmasın ki, Ergenekon kalıntıları tıpkı 12 Mart öncesinde yaptıkları gibi, yine gençlik kartını oynamaya kalkışacaktır.
Unutmayalım ki, çocukluklarını 68 masalları dinleyerek geçiren bir kuşak okuyor bugün ODTÜ'de. Ehh, 68 gençliğini yıllardır bu kadar kahramanlaştırır, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının İstanbul Üniversitesi işgalini efsanelere dönüştürüp anlatır, ODTÜ işgali üzerine bir külliyat oluşturur, bu da yetmezmiş gibi her Allah'ın günü bugünkü gençlerin ne kadar "apolitik" ve "sümsük" olduklarını başlarına kakar durursak, olacağı budur işte.
Onlar da, Mc Commer'in arabasının yakıldığı yerde, araba yakamıyorlarsa araba lastiği yakarak hem şanlı geçmişlerine gönderme yapmaya hem de yarın kendi çocuklarına anlatacak bir efsaneye sahip olmaya çalışırlar. Solcu gençler bu şekilde rüştlerini ispatlamaya çalışırken arka plandaki kimi terörist örgütler de bu kargaşada güç toplamaya koyulur.
68'in resmi tarihi
Kurtuluş Tayiz, pazar günü ODTÜ olayları ilgili olarak güzel bir yazı yazmıştı Taraf'taki köşesinde.
"Tarihe şöyle bir göz atınca yaşadığı toplumu etkileyen kuşakların genellikle kendi hayallerini yarattığını fark ederiz. Bir önceki kuşağın hayalleriyle yola çıkanlar aydınlık bir geleceği muştulayamaz; zira sımsıkı sarıldıkları hayaller çoktan birer dogmaya dönüşmüştür" diyor ve hemen arkasından şöyle devam ediyordu:
"... Dünün üniversiteleri dünyayı değiştirme tutkusuyla yola çıkan öğrencilerin eylemleriyle hayatımızı etkiledi. O gençler büyük hayaller kurdular, yeni bir dünya düşlediler. Bu ruh taşkınlığı içinde korkunç eylemlere de imza attılar. Ama ateşli ve heyecanlıydılar; tam olması gerektiği gibi. Bugünün üniversiteleri ise yolunu bir türlü bulamıyor. Hâlâ enerjisini tüketmiş hayallerden medet umuyor. Sözleri, eylemleri ruh çağırma seanslarına benziyor. Yardıma çağırdıkları geçmişin hayaletleri. Oysa o hayaletlerin ne yapıcı ne yıkıcı bir gücü kaldı artık."
Gördüğünüz gibi en cesaretlilerimiz bile, o geleneğe laf söylemeye cesaret edemeyip "O gün yapılanlar o günün şartlarında doğruydu, şanlı ve ihtişamlıydı ama artık doğru değil" noktasına kadar gelebiliyor.
Kimse ortaya çıkıp da 68 için yazılan resmi tarihi(!) sorgulamaya cesaret edemiyor. Oysa birilerinin şimdiye kadar çoktan bugünün gençlerini karşısına alıp 68'in alternatif tarihini anlatması gerekirdi.
68'in -en azından Türkiye'de yaşanan 68'in- ilk yıllarda daha az olmakla birlikte, en başından itibaren şiddetle iç içe olduğunu; hiçbir zaman toplumsal bir dönüşümü hedeflemediğini; Türkiye'deki 68'in derdinin farklı bir üniversite yaratmak ya da başka şey değil, mevcut iktidara karşı "devrim" adı altında siyasi bir darbe gerçekleştirmek olduğunu; bu darbeyi kendi gücüyle gerçekleştirmesinin imkansızlığı ortada olduğu için de, gençlik hareketinin ordu içindeki darbeci kliklerle ilişkiye yöneldiğini; "Ordu gençlik el ele, milli cephede" gibi sloganların, "asker sivil aydın zümre" gibi terimlerin, geçen gün bir milletvekilinin Meclis'te söylediği "Jandarma biz sosyalistiz/Biziz yalnız dost sana" gibi marşların da bu ittifakın ürünü olduğunu; 68'in liderleri sırtlarını orduya dayayıp "devrim" yapmayı hayal ederken, ordu içindeki darbeci kliklerin de gençlik hareketlerini ülkede kaos çıkarıp darbeye zemin hazırlamak için kullandığını(...) anlatması gerekirdi.
Bu yapılamayınca, 68'in resmi tarihi -tıpkı Cumhuriyet'in resmi tarihi gibi- güçlü bir koruma altında, gittikçe pekişerek, kendi simgelerini oluşturarak, kültürünü üreterek bugünlere kadar geldi.
İşte bugün ODTÜ'de molotofkokteylleriyle ve araba lastikleriyle ortalığı ateşe verenler o geleneğin temsilcileri. Yarın öbür gün bu ateş genişleyip diğer üniversitelere de yaygınlaşacak olsa, hiç kuşkunuz olmasın ki, Ergenekon kalıntıları tıpkı 12 Mart öncesinde yaptıkları gibi, yine gençlik kartını oynamaya kalkışacaktır.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015