Hakan TAHMAZ
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, hafta içinde CNN TÜRK'te Doğan TV Ankara Temsilcisi Hakan Çelik'e verdiği röportajda AB yetkililerine terör ile mücadele nedeniyle “tutuklu gazeteci ve akademisyenler konusunda her dosyaya tek tek bakmak gerekir” önerisi yaptığını ifade etti.Çelik, aynı söyleşide “tüm dünyada reform iradesinin” kapatıldığı tespitinde bulunarak, Türkiye’nin terör ile mücadele yasası hariç, her alanda reformlara devam ettiğini iddia etti.
Ömer Çelik’in yapmaya çalıştığı “insan aklıyla alay etmektir”, ya da izleyiciyi ahmak yerine koymaktır. İyimser bir ihtimalde Türkiye’yi içine sürükledikleri karanlık dehlizi izah edememesinin çaresizliği olabilir. Bütün dünya âlem, Türkiye’de iktidar yanlısı olamayan gazeteci, siyasetçi, akademisyen, seçilmiş yerel yönetici, Kürd siyasetçisi olmanın ağır bedel ödemeyi göze almak anlamına geldiğini, cezaevlerinin iktidar muhalifi insanlarla dolu olduğunu biliyor. Bunu yalnızca iktidar yandaşları kabul etmiyor.
74 yaşındaki, kalbi pil ile çalışan, barış insanı, Kürd siyasetçisi Ahmet Türk’e, PKK ile örgütsel ilişkisi olduğu için değil, silahsız Kürd siyasetini cezalandırmak gayesiyle, memleketinden kilometrelerce uzak cezaevinde sürgün yaşatıldığının farkındalar. Bugün böyle cezaevinde sürgünde onlarca Kürd siyasetçisi var.
Keza Ahmet Şık’ın devlet/hükümet gazeteciliği yapmadığı için tutuklandığı biliniyor. Aylarca önce yaptığı röportajlar, gerekçe gösterilerek, PKK ve FETO örgütlerinin propagandası yapma ithamı ile tutuklandı. Bunları izah edememenin acizliği ve çaresizliği ile hükümet yetkilileri sık sık bu türden laflar ederek toplumsal algı operasyonu yapıyorlar.
Aysel Tuğluk ve 5 arkadaşının dosyasında olduğu gibi 2010-2012 yıllarında Fetöcülükle suçladıklarının hukuksuz dinlemeleriyle elde edilen sözde delillerle tutuklanması gibi ya da Sırrı Süreyya Önder’in hükümetin oluruyla Çözüm Süreci’nde üstlendiği görev dolayısıyla bugün suçlandığı ve yargılandığını görmek hiçbir hukuk bilgisine gerek olmadan yüzlerinin kızarması ve utanmaları gerekir.
Bunlar gibi yüzlerce vakanın olduğu, 11 Kürd milletvekilinin ve 72 belediye başkanını, binlerce kamu görevlisinin tutuklu olduğu ve yurttaşların her sabah yeni bir siyasi gözaltı haberiyle ve “terör eylemiyle” güne başladığı bir ülkede, reformlara devam ediyoruz diye konuşmak meselenin özünü bulanıklaştırmaktır.
Bu yaklaşım Cumhurbaşkanı’nın 15 Temmuz darbe girişimini neden “bu bir Allah’ın lütfüdür” sözleriyle tanımladığını da açıklıyor. Darbe girişimi, fırsata dönüştürülerek, devlet kurumları, yasalar, anayasa işlevsizleştirildi ve OHAL ve KHK ile “yeni bir Türkiye” inşa ediliyor.
Kendini Türk, Hanefi, Sünni Müslüman olarak tanımlamayanları, “Yeni Türkiye’nin” ötekisi yapma amacıyla insanlarımızı hukuksuzluğa, keyfiliğe, zorbalığa, yarattıkları korku imparatorluğuna alıştırmaya çalışıyorlar.
IŞİD, 21 Ağustos 2016 gecesi Gaziantep’te, düğün salonuna saldırdığında Hürriyet Gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi “terör ile yaşamaya alışmalıyız” dedi. Reina katliamı sonrasında Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş gazetecilerin bir sorusu üzerine, “vatandaşlarımızın günlük hayatlarını korkuyla, panikle yaşamalarını asla istemeyiz. İnsanlarımız bu anlamda tedbirli olsunlar evet ama kimse korkarak içine kapanarak yaşamasın” diye yanıt vermesi alıştırma hareketinin tamda kendisidir. Katliamlarla, savaşla birlikte yaşamaya bayatlamış sözcüklerle bizi alıştırmaya çalışıyorlar. Savaşa, katliamlara alışmak insanlığın ölüm sınırıdır.
Ne yazıkki bunda da başarılılar. Son iki yılda Türkiye’nin kin, öfke, katliam, savaş, linç, nefret söylemi ülkesine dönüşmüş olmasına karşın insanlarımız edilgen bir halde kınamayla sınırlı bir siyasal tutum almanın ötesine geçmekten ve sorumluluk almaktan kaçınıyorlar. Türkiye’yi IŞID saldırılarına açık haline getiren hükümetin Suriye politikasıyla ilgili Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, “Suriye politikamız baştan itibaren yanlıştı” açıklamasından sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyor olmaları bile çok şeyi gösteriyor.
Toplumun 15 yıldır ülkeyi yönetenlerden siyasi hesap sormaya cesaret edememesi, yaratılan korku imparatorluğuna alışmanın veya boyun eğmenin sonucudur. Bu sonuç nedeniyle toplumda “bu kör gidişata karşı yapılabilecek bir şey yok, Suriye konusunda bir netlik sağlanmadan barış görüşmeleri başlamaz, bir şey yapılamaz” gibi pesimist fikirler, çaresizlik içinde dillendirilip güç kazanıyor. İktidar ise bundan güç devşiriyor. Savaş, ölümler yıkımla meşrulaştırılıyor.
Bu pesimist düşünce bir taraftan toplumsal çürümeye diğer taraftan ise insanların kendisine yabancılaşmasına yol açıyor. Alışma, korku, görmeme, duymama davranışları toplumsal sorumluklarımızı yerine getirmekte geri durmaya dönüştürdüğünde insan olmanın sınırı aşınmaya başlamış oluyor. Toplumsal kazanımların yok edilmesine sessiz kalmahalı, korkuya yenilmeyi, onursuzluğu içe sindirmeyi getirme tehlikesini barındırıyor.
Bu tehlikeyi savuşturmak için insanlık bizleri onurlu ve cesaretli olmaya davet ediyor. Ahmet Türk’ün, barış karşıtı, terör örgütü yandaşı olarak yaftalamasına, Kürdlerin hakkından, hukukundan söz edenin bölücü olarak damgalanmasına, insanların yaşam tarzlarına müdahale edilmesine, trollerin keyfilerince sosyal medyada insanları suçlu ilan etmelerine ve hedef göstermelerine sessiz kalmak insan olmaktan çıkma yoluna girmektir. Onların “Yeni Türkiyeleri”nin ötekisi olmaya rıza göstermek ve alışmak Türkiye’nin ruhi bölünmesine rıza göstermek ve yarım Türkiye’ye onay vermek anlamına gelecektir. Herkes için evrensel insancıl hukuku savunmak, dünün mağdurları bugünün zalimlerinin zulmü karşısında insan kalmanın sınırıdır. Bugünlerde sıkça hatırlamakta yarar var: insanlar yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumludurlar.
Hakan Tahmaz: Barış aktivisti, yazar. BSP ve ÖDP Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. 2007 yılına kadar aktif siyasetle uğraştı. 96 yılından itibaren farklı yurttaş girişimlerinde aktivist. 2007 yılında kurulan Türkiye Barış Meclisi’nin yöneticisi ve sözcülüğünü yaptı. Halen kurucu ve yöneticilerinden olduğu Barış Vakfı’nda çalışma yürütüyor. 15 yıldır Kürd sorunu üzerine çalışıyor. “Şemdinli’den Ankara’ya Kürd Sorunu” (Agora Yayınları) , “Kürd Sorununda Çözüm Önerileri” (Kalkedon Yayınları) ve “Çözüm Süresinde Ne Oldu? Barış Açısını Savunmak” isimli (Metis Yayınları Necmiye Alpay ile ortak) üç kitabı bulunuyor. Çeşitli dergi, kitap ve gazetelerde Kürd Meselesi ile ilgili yayınlanmış makalesi bulunuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.04.2025
20.02.2025
1.02.2025
29.12.2024
26.10.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
6.12.2023
17.06.2023