Halil BERKTAY
[13-14 Temmuz 2020] Mitoloji ve biyolojiyle birlikte matematiğe de başvuracağım. Çok basit biraz matematik, daha doğrusu hafif matematik kokan görseller kullanacağım. Kümeler teorisinin (set theory) Venn diyagramlarından ve sonra eşitsizlik (inequality) işaretlerinden yararlanacağım. Peşinen özür diliyorum.
Mitolojiden başlayalım. Eski Yunan’ın tarihöncesinde, uygarlığa ve krallıklara geçişi kapsayan karanlık çağlarda, Attika ovası ve çevresine haydutlar egemendir. Bunlardan biri de ismi “geren, çekip uzatan” anlamına gelen Prokrustes’tir. Rivayete göre, Elefsis’ten Atina’ya uzanan kutsal yol üzerindeki Korydallos dağını mekân tutmuştur. Yolunu kestiklerini, demirden yapılma özel yatağına yatırır. Kısa gelirlerse (Ortaçağın rack [çark] işkencesini çağrıştıran bir tarzda) zorla çekip uzatarak öldürür. Uzun gelirlerse, (yukarıda solda gördüğünüz, bilimciliği ve bu arada sosyalizmi hedef alan 19. yüzyıl karikatüründeki gibi) bacaklarını keserek öldürür. Derken Aegeus oğlu Theseus çıkagelir. Prokrustes’i yener; (yukarıda sağdaki siyah-zemin-üzerine-kırmızı-figürlü krater tipi Atina çömleğinde gördüğünüz gibi), kendi yatağına yatırarak öldürür.
Bu hikâye niçin önemli? Çünkü Batı kültüründe yüzyıllar boyu, gerçek hayatı mevcut (eski) teori veya paradigmanın icaplarına göre kesip biçmeye kalkmanın metaforunu sunuyor.
Konumuzla ilgisine geleceğiz. Nerede kaldığımızı hatırlayalım. Daha gerilerden başlayıp 19. yüzyıla uzanan bir süreçte, Batı Ortaçağ tarihçilerinin elinde oluşan bir Feodalizm kavramı var. Bu öyle bir cins (genus) ki, içinde tek bir tür (species) yer alıyor. Bunu, aşağıda soldaki küçük diyagramla gösterelim. Bu bir küme (set). Adı Feodalizm. İçinde tek bir eleman var: gene Feodalizm. Başlangıçta ve uzun süre, içine başka hiçbir şey almıyor. Sokulamıyor.

Sonra zaman içinde, dün uzun uzadıya anlattığım gibi, Avrupa dışı fiyef sistemleri ve bunlardan kaynaklanan iktidar konfigürasyonlarına ilişkin bilgilerimiz çoğalıyor. Bir yığın “benzer” eleman doğuyor. Hattâ o kadar ki, insanın derhal işte Japon feodalizmi, Çin feodalizmi, Hint feodalizmi, Bizans feodalizmi, Arap-İslâm feodalizmi, Selçuklu feodalizmi, Osmanlı feodalizmi diyesi geliyor. Nitekim diyenler de var; Ortaçağ tarihçileri kadar dışlayıcı (exclusivist ve exclusionist) olmayan bazı Şarkiyatçılar da bu kanıda; aynı geleneğin devamında, Gibb ve Bowen da (bkz H. A. R. Gibb and Harold Bowen, Islamic Society and the West. Vol I: Islamic Society in the Eighteenth Century, Part I (Oxford University Press, 1950)), Türkiye’de erken Cumhuriyet döneminin, 1930’ların Vasfi Raşid Sevig gibi toprak hukukçuları da. Nedenleri ayrı mesele. Fakat uluslararası tarihçiliğin otorite hiyerarşisinde en tepede yer alan Avrupa Ortaçağcıları tam tersi kanıda. Dolayısıyla söz konusu yeni elemanlar, en azından ilk başta ve uzun süre, Feodalizm kümesine dahil edilmiyor. Âdetâ henüz başlamamış bir zoom toplantısının bekleme odasında tutulmaya devam ediyor. Bunları aşağıda sağdaki büyük diyagramla gösterelim. Bu da başka bir küme (set). Adına geçici olarak “diğer fiyef sistemleri ve fiyefe dayalı devlet örnekleri” diyorum. Çin, Hint, Bizans… ve Osmanlı; hepsi ilk ağızda burada yer alıyor.

Şimdi de, aşağıdaki gibi yanyana koyalım bu iki Venn diyagramını. Bunları nasıl ilişkilendireceğiz birbiriyle? Böyle ayrı mı tutacağız? Yoksa birini (yenisini, sağdakini) diğerinin (öncekinin, soldakinin) içine akıtmayı mı deneyeceğiz?

Prokrustes yatağı meselesi bu noktada karşımıza çıkıyor. Günlük lisandaki “doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyor” meselesi. Çünkü soldaki küçük kümenin içindeki tek eleman ile sağdaki daha büyük kümenin içindeki elemanlar tamı tamına aynı değil. Benzerlikleri olduğu gibi farkları da var. Dolayısıyla Avrupa anlamında, Avrupa’ya göre tanımlanmış bir Feodalizm kavramının içine zorlayarak tıkıştırılmaları bazı bakımlardan tatmin edici değil. Çünkü ikincil (bana göre ikincil) farklarını karşılamıyor. Öte yandan, tamamen ayrı tutulmaları da hiç tatmin edici değil. Çünkü bu sefer birincil (bana göre birincil) benzerlikleri hiç hesaba katılmamış; hepsinin alt tarafı fiyef sistemleri ve fiyefe dayalı devletler olduğu gerçeği hiçe sayılmış oluyor. Şunlar şunlar “feodal değil” deniyor. Ama ne oldukları söylenmiyor. Klasik tezgâhlardan geçmiş Ortaçağ tarihçilerinin hiç umurunda değil. Bilim bütüncüllük (completeness) arar. Ama Avrupa-merkezci Ortaçağ tarihçileri eksikli, nâ-tamam (incomplete) bir sözde-çözümle yaşayabiliyor. Şarkiyat ve Marksist Şarkiyat geleneğine yakın duranlar ise, “feodal değil” önermesine ikinci bir “işte şu” önermesini de ekliyor. “Feodal değil Asya Üretim Tarzı” diyorlar. Âdetâ, aşağıdaki üçlü çizimde görüldüğü gibi, en sağda bir diğer küme yaratmış oluyorlar. Ortadaki, haklarında zamanla bilgi edindiğimiz bütün Avrupa-dışı fiyef sistemleri, iktidar konfigürasyonları ve bağımlı köylülükleri, en soldaki Feodalizm kümesine değil, Avrupa-merkezcilikten kaçınmak adına en sağdaki Asya Üretim Tarzı kümesine sokmaya kalkıyorlar.

Yukarıda, hayli soyut ve zaman-dışı bir anlatım tutturdum; sürekli geniş zaman kipini kullandım. Şimdi dı-lı geçmişe dönüyorum. 1960’ların ve 70’lerin “azgelişmişlik, emperyalizm ve üretim tarzları” tartışmalarının önemli bir bölümü maalesef bununla geçti. Batı dışı toplumların sosyo-ekonomik “geri kalmış”lığının monist, kestirme, sihirli, tek faktörlü bir açıklaması aranıyordu. Batının kendi gelişmesi; W. W. Rostow’un ifadesiyle “kalkışa” (takeoff) geçebilmesi; “feodalizmden kapitalizme geçiş”i (transition from feudalism to capitalism) gerçekleştirebilmiş olması değildi problematize edilen. Orada bir sorun yoktu; olması gerekendi. İnsanlığın evrimine ve evrim şemasına uygundu. Mesele diğerlerinin, ötekilerin neden geçemediğiydi. Tartışmanın genel bağlamı Marksistimsiydi ya. Ve bu çerçevede, toplumların temel yapısını ekonominin, “üretim tarzı”nın meydana getirdiği kabul ediliyordu. Öyleyse (ister kalkışa, ister kapitalizme deyin) bu “geçemeyiş” kusuru “üretim tarzı”yla ilgili bir sakatlıktan kaynaklanmalıydı. Bir yanda adı Marx tarafından konduğu için meşru kabul edilen Asya Üretim Tarzı vardı, diğer yanda ise nereden geldiği hiç sorgulanmayan Feodalizm — ya da, nefret ettiğim bir 1960’lar ve 70’ler kısaltmasıyla FÜT: Feodal Üretim Tarzı. Herhangi bir pre-kapitalist sosyal formasyonu alalım. Batıdan dışarı yayılan kapitalizm ve emperyalizmle karşılaşmadan önce FÜT mü, AÜT mü olduğunu saptayabilirsek, tarihsel kaderi toptan açıklığa kavuşacaktı.
Bu tartışmanın Türkiye ucunda, tabii Osmanlının nerede durduğu vardı. FÜT müydü, AÜT müydü, ya da apayrı, tamamen kendine özgü (sui generis) bir varlık mıydı? Başlıca üç grup veya kesim yer alıyordu bu tartışmada. Bir, dönemin akademik eğitim görmüş, Barkangil ortodoks yaklaşım içindeki profesyonel Osmanlı tarihçileri vardı (en saygınları ve en açık fikirlileri,sonradan bu konudaki fikrini değiştiren, ama değiştirdiğinin pek farkına varılmayan Halil İnalcık olmak üzere). (A) Osmanlı feodal değildir diyor, ya da feodalizmden farklıdır diyor, gerekçelerini de anlatıyor, ama ne olduğunu söylemiyorlardı. Genellikle tanımlardan yana olmayan, her teorileştirme demesini “tarih felsefesi”ne yamamaya yatkın 19. yüzyıl tarzı ultra-ampirisizmlerinin, fiilî (de facto) bir “biz bize benzeriz”ciliğe vardığı, dolaylı olarak çıkarsanabiliyordu.
İki, AÜT teorisyenleri vardı, başta Sencer Divitçioğlu ve İdris Küçükömer olmak üzere. Osmanlı tarihçisi değillerdi. Hattâ tarihçi de değillerdi; daha çok Marksizm ve iktisat kökenli, ekonominin aprioristik, tümden gelimci modelciliği içlerine sinmiş teorisist modelcilerdi. (A) önermesinde profesyonel Osmanlı tarihçileriyle birleşiyor — zaten bu gayri-feodal (non-feudal) tanımı ve tasnifini onlardan öğreniyor — ve sonra bir adım daha atıp (B) FÜT değil AÜT diyorlardı.
Her ikisinin karşısında, üç, gene tarihçi olmayan, belki daha ortodoks diye tarif edilebilecek diğer bir grup Marksist sosyal bilimci yer alıyordu. Dönemin siyasî mevzilenmelerine girmeyeceğim. Bir tarih/çilik tartışmasının ölçüleri içinde bunların farkı, (i) Batı ile Doğu arasında özsel bir fark görmemeleri; (ii) Asya Üretim Tarzı’nda ifade bulan Şarkiyatçılığı Marx’a yakıştıramamalarıydı. Bunun yerine, gerek Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın ünlü Önsöz’ündeki, gerekse Kapital’in birinci (ve üçüncü) cildindeki, “evrensel serflik ve/ya feodalizm” yaklaşımını tercih ediyorlardı.
Biraz da özeleştiri. 1960’lar, 70’ler ve 80’lerdeki pozisyonum itibariyle ben de bu kategoride yer alıyor; Osmanlının elbette feodal, düpedüz feodal, âşikâr ki feodal olduğu noktasından tartışmaya katılıyordum. 1983’te yazıp yayınladığım iki kitabıma — ilk ciddî tarihçilik denemelerim sayılabılacak Cumhuriyet İdeolojisi ve Fuat Köprülü ile, asıl Kabileden Feodalizme başlıklı, oldukça daha hacimli çalışmama — bu tasnifçi anlayış hâkimdi. Tasnifçi (classificatory) diyorum, çünkü ister Batı ister Doğu toplumlarına ilişkin mevcut cins (genus) ve tür (species) tanımlarını veri kabul edip, Osmanlının bunlardan hangisine sığdırılabileceğine bakıyordum. Historiyografik sorgulayıcılığım, ürünleri bırakıp düşünsel üretim sürecinin en başına dönme çabam ise daha emekleme aşamasındaydı. Asya Üretim Tarzı’nın Şarkiyatçı soykütüğünü görüyordum. Profesyonel Osmanlı tarihçilerinin “biz bize benzeriz”ciliğinin köklerini görüyordum. AÜT’çülerin söz konusu Osmanlı tarihçilerine bağımlılığını görüyordum. Her iki grubun feodalizme (veya Avrupa feodalizmine) ilişkin görüş ve bilgilerinin eskimişliğini (Marc Bloch ve sonrasından hemen hiç haberdar olmadıklarını) görüyordum.
Ama asıl o her şeyin merkezindeki Feodalizm kavramının nasıl oluştuğu ve ne kadar derin bir Avrupa-merkezcilik içerdiği meselesinin, 1985’e kadar daha yeni yeni farkına varıyordum. Bu duyarlılıklar 1985-1991 arasında Birmingham’da yazdığım doktora tezime dahi ancak kısmen yansıyacak; bu yazı dizisinde dile getirdiğim, temellendirmeye çalıştığım şimdiki yaklaşımım ancak ondan da sonra, son otuz yılda bugünkü şeklini alacaktı.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024