Halil BERKTAY
[14 Mayıs 2021] Alper Görmüş, “Soylu’nun daveti, Ağar’ın davete icabeti ya da ‘sürç-i lisan’daki gizli hakikat” analizinde (Serbestiyet, 13 Mayıs 2021) bu noktaya değinmemiş. Eksik demeyeyim de, daha büyük bir resim çizmek açısından ben ekleyeyim. Şu veya bu semtte, yeni türeyen şu veya bu çete ne der, ne yapar, esnaftan haraç toplarken? “Ben seni başkalarından koruyorum, onun için bu parayı bana vereceksin.”
Vermezlerse ne olur? Umacı gösterilen o “başkaları”nın yapabileceği her şey gelir başlarına. Sergio Leone’nin Once Upon a Time in America (1984; Bir Zamanlar Amerika’da) filmini görmüş müydünüz? David “Noodles” Aaronson rolünü Robert De Niro, Maximilian “Max” Bercovicz rolünü de James Woods oynuyordu. Manhattan’ın Lower East Side’ında, Doğu Kıyısı’nın güney kesiminde, bir grup kafadar daha küçük yaştan dalıyordu suç âlemine. Tepedeki resim, ilk adımlarıyla ilgili. Bir büfe var, dergi gazete satan. “Akıllı ol” demeye getiriyorlar (Hrant’a veya Orhan Pamuk’a dendiği gibi). Adam küçümsüyor bu veletleri. Aralarında konuşuyorlar: That schmuck at the newsstand didn’t pay. “Schmuck” New York Yahudi argosunda hıyar, aptal, salak demek. Şu büfedeki hıyar reddetti ödemeyi. Diziliyorlar büfenin önüne. Boyları kısa olduğu için görülmüyor da ne yaptıkları. Önce işiyor, sonra ateşe veriyorlar. Büfeci alıyor dersini. — İyi de, o “başkaları” gelseydi ne olacaktı? Şimdikilere vermeyi kabul ettiğini ötekilere verecekti. Kâh İtalyan, kâh İrlandalı, kâh (Batı kıyısında) Çinli mafyasına. Şiddete dayalı sızdırma, tırtıklama (extortion) oranı değişecek miydi?
Geleneksel tarım ve köylü toplumlarının realitesi de buna benzer bir bakıma. Türkiye’nin Omanlı tarihçiliğinin üç büyük klasiği Fuat Köprülü, Ömer Lütfi Barkan, Halil İnalcık. Köprülü ediptir, İnalcık ise sade, basit, kuru bilimsel. Barkan’dır, içlerinde en kötü ve gerçekten çok kötü yazanı. Bir cümle içinde oradan oraya sıçrayıp habire vurgu değiştirerek uzatır da uzatır ve sözünü neredeyse anlaşılmaz hale getirir. İşte bir örnek, tek bir cümle, 1937-1938’de Ülkü Mecmuası’nda birkaç bölüm halinde yayınlanan “Osmanlı İmparatorluğu’nda Çiftçi Sınıfların Hukukî Statüsü” makalesinden (Gözlem Yayınları’nın 1980’de bastığı, arkası gelmeyen Toplu Eserler 1. Türkiye’de Toprak Meselesi, s. 729):
“İhtimal o zaman dahilî ve haricî emniyet ve asayiş meselesinin, ekonomik ve sosyal her türlü beşer faaliyetini tâyin ve icap ettiği bir devirde, köylü sınıfları için müthiş ve tahripkâr bir tahakküm kuvveti temsil eden küffar teşkilâtına, onların çok daha geri nizamlarına karşı mücadeleeden imparatorluğun ve erbabı seyfinin, o kadar kolay olmayan bu harb vazifelerimukabilinde, köylünün mahsulüne, henüz para ekonomisinin inkişaf etmediği bir muhitte olduğu için, vergi şeklinde aynen iştirak etmesini tabii görmek, belki mümkün olacaktır.”
Kritik yerleri ben italikledim ve kalınladım. Ne diyor bütün bu lâf kalabalığı içinde? Unsurlarına ayrıştırıyorum. (a) Küffar teşkilâtı korkunçtur (başlıbaşına tuhaf bir şey, akademik bir tarihçinin Avrupa Ortaçağından “küffar” diye söz etmesi). (b) Bizim köylü sınıflarımızı tehdit etmektedir. (c) Osmanlı devleti ve askerî sınıfları (erbabı seyfi: kılıç ehli) bu tehdide karşı köylüyü koruyor. (d) Bu, zor bir savaş görevidir. (e) Elbet bir karşılığı olmalıdır. (f) Dolayısıyla köylünün ürettiğinin bir bölümünü çekip almaları tabiidir. Bu sonuncu sözcük de metodolojik açıdan hayli tuhaf, sosyal olaylara “tabii,” yani “doğal” kavramını karıştırdığı için.
Tuhaf olmasına tuhaf da, Barkan’ın yapmak istediği tam da bu zaten: reayanın artı-ürününün timar sahipleri tarafından çekilip alınmasını doğallaştırmak; burada sınıfsal bir eşitsizlik ve tahakküm söz konusu olduğunu, toprak vergisi veya rantının mevcut sınıf ilişkilerinden türediğini gözardı etmek. Bunun için kullandığı gerekçe, himaye. Koruyor, dolayısıyla alabilir. İyi de, (1) Aynı çağlarda, dünyanın başka yerlerindeki fiyef sistemlerinin hâkim sınıfları farklı biçimlerde mi rasyonalize ediyordu tahakkümlerini? Bu himaye-ve-dolayısıyla-haraç ideolojisi evrensel değil miydi? Barkan’ın “müthiş ve tahripkâr” dediği Ortaçağ feodalizminin “Üç Sınıf” teorisi, toplumu (a) savaşçılar (bellatores, pugnatores); (b) rahipler, dua edenler (oratores); (c) çalışanlar, köylüler (laboratores) diye üçe ayırıyordu örneğin. Savaşçılar koruyor, papazlar ruhları kurtarıyor, köylüler de buna karşılık herkesi besliyordu. Hıristiyanlık açısından da pekâlâ denebilirdi ki, “imansız Müslüman teşkilâtına ve onların çok daha geri nizamlarına karşı” mücadele eden büyük soyluların ve küçük şövalyelerin bu “harb vazifeleri” karşısında “tabii”ydi, kendi bağımlı köylülerinin mahsulünün bir bölümüne el koymaları. Deniyordu da nitekim. Yani Barkan, çok farklı bir şey mi söylemiş oluyordu 1100’lerden, Yüksek Ortaçağdan sekiz yüzyıl sonra, 1937-38 makalesinde?
(2) Bir de şunu soralım: Ağar’ın marinası veya New York’un 1920’lerdeki Yahudi çocuk çetesi misali, o “küffar teşkilâtı” gelip çökse ne olacaktı Osmanlı reayasının üzerine? Çok mu değişecekti, ürün-rant veya aynî vergi oranı? 17. ve 18. yüzyılların Avusturya (Habsburg) savaşlarında, Orta Avrupa ve Kuzey Balkanların bazı bölümleri karşılıklı el değiştirmeye başladı nitekim. Faraza Belgrad ve havalisi kâh o tarafa, kâh bu tarafa geçiyordu. Savaş halinin yarattığı geçici tahribat bir yana; bu geçişlerin her birinde çok mu değişiyordu maddî varlık koşulları, ister Müslüman ister Hıristiyan köylüler açısından?
Hayatın çok farklı iki alanından da olsalar, Mehmet Ağar’ın mantığıyla Ömer Lütfi barkan’ın mantığı çakışıyor kafamda. Sabancı’da yirmi yıla yakın birlikte çalıştığımız, 2020’de kaybettiğimiz Metin Kunt’un kısa ve net bir deyimi vardı, bütün bu tür argümanlar için. Tam da mafya kültürü ve terminolojisinden aldığı. Hepsini kucaklayan. Kestirmeden protection racket (himaye dalaverası) derdi.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024