Hasan Bülent KAHRAMAN
Son zamanlarda Türkiye'de yeni bir tutum belirdi. Herkes birbirine, basın halka, köşe yazarları okurlarına, Avrupa'nın sonunun geldiğini, Avrupa'nın battığını belirtiyor. Doğrudur, 2008 krizi, Yunanistan ve İspanya'nın çöküşü, şimdi Avrupa ekonomisinin lokomotifi olan Almanya'nın ekonomik sıkıntıyla yüz yüze gelmesi böyle bir duyguyu insanların içine yerleştirdi. Ama bunların hiçbiri Avrupa'nın yok olduğu, bittiği anlamına gelmez. Ayrıca da bitmeli mi Avrupa ve hangi Avrupa?..
Bu sorulara cevap arayarak 'Avrupa' konusu dünyanın her yerinde, en çok da Avrupa'da tartışılıyor. Aslında 'icat edilmiş' bir kavramdır Avrupa. Kendisine ait bir tarihi vardır bu kavramın. Kendi 'ideallerini' oluşturmuş, bütün 'idea'lar gibi daima iyi, doğru ve güzel yüzünü göstermiştir. Oysa Avrupa'nın bir de karanlık yanı var. Tarihçi Mark Mazower yazdığı çok güzel kitapta onu Karanlık Kıta diye nitelendiriyordu. Sömürgeci geçmişidir, onu bu şekilde nitelendirmemize yol açan. Bir de Faşizm tarihi. Soykırımı gerçekleştiren kıtadır Avrupa.
Bunların hepsi doğrudur. Ama aynı Avrupa'nın demokrasi, özgürlük, eşitlik, kardeşlik, sosyal devlet ve barış düşüncesinin sistemli bir şekilde mayalandığı kıta olduğunu da unutmamak gerekir. Şu belirttiğim kavramların başka toplumlarda da bulunduğu Avrupa'nın onlarla kurduğu çok farklı ilişkiyi değiştirmez.
Nitekim Weber'in saptaması da o minval üzereydi: başka kıtalar ve topraklar Avrupa'nın bugün kendisine adeta temel edindiği her türden kavramı, uygulamayı buldu. Ama Avrupa onları sistemleştirdi. Nitekim, pazartesi günü Ankara'da yapılan ve 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari ile Fin ve Türk Dışişleri bakanlarıyla birlikte katıldığı toplantıda da bu konu ele alındı.
Hatta daha da ileri gidilerek ele alındı. Türk-Fin işbirliğinin 90. yılı nedeniyle düzenlenen toplantı çok önemli ve değerliydi. Çünkü bütün katılımcılar 'Yeni Avrupa' düşüncesini ele alıp irdelediler. Konuşma 'daha gelişmiş ve istikrarlı' bir Avrupa konusunu işliyordu. Fakat ortaya çıktı ki, yapılan konuşmalardan sonra, bugün sadece 'Avrupa'ya değil, belki de o ağır ve karanlık yükünü sırtlanmış Avrupa'ya değil, 'yumuşak güç' olarak tanımlanan 'yeni Avrupa'ya ihtiyaç var.
Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşması bu bakımdan çok önemli vurgular içeriyordu. Gül, 'yumuşak güç' kavramını hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi, dayanışma, kozmopolitizm, çoğulculuk, farklılıkların kabulü ile tanımlıyordu. Hâlâ bu nitelikleri taşıyan bir Avrupa'ya ihtiyacımız vardı. Çünkü doğrudan Avrupa'nın kendisi bir 'barış projesi'ydi. Savaşlardan sonra 'sınırları kaldırmış' bir Avrupa'nın gerçekleştirilmesinden dünyanın öğreneceği çok şey bulunuyordu. Bu kazanımları sağlayan Avrupa düşüncesi korunmalıydı.
Nitekim Ahtisaari de bir 'adil toplum' modeli olarak Avrupa'yı istikrar kaynağı olarak işaret etti. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise Avrupa düşüncesinin 'evrensel' çekiciliğini vurguladı.
Gerçekten çok önemli bir paneldi bu. Çünkü ideallerin Avrupa'sı bugün dışlayıcı, yabancı düşmanlığını benimseyen, aşırı, ırkçı sağın yükselişine tanıklık eden, kısacası köklerindeki 'karanlık' genleri harekete geçiren bir Avrupa'dır.
Hiç ihtiyacımız yok; öteki Avrupa'yı arıyor ve istiyoruz...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Türkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti
20.06.2025 - ‘Radikal şıklar’, Kürtler ve Sırrı Süreyya ‘gerçeği’
13.05.2025 - Şark kültürü ve Sırrı Süreyya Önder: Küçük bir değini
5.05.2025 - ‘Demokrasi sosyal’ ve ‘ilk insan’
6.03.2025 - Avrupa, Avrupa’ya düşman
26.02.2025 - Muhalefetsiz toplum üstüne düşünceler ya da muhalefetin boğduğu muhalefet*
13.02.2025 - CHP’de sosyal demokratik bir dönüşümün zorunlulukları ve olanakları
6.01.2025 - Trump’a bakıp Türkiye’yi görmek
18.11.2024 - Türkiye’nin 100 yıllık Cumhuriyeti: ikili yapının esrarı...
31.10.2024 - Açık Radyo’nun kesilen sözü
23.10.2024
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
bir kadın
ben de bir kadınım. ve evet, ben de erkekleri kadınlar için (bilhassa kendim için) bir gıda olarak görürüm. mesela bana: "erkekler senin için hangi gıdadır?" diye sorulsa, cevabım: muzdur onlar, muz!