Hasan Bülent KAHRAMAN
Referandum sonuçlarını önemsiyorum ama referandum seçim değildir.
Seçim olsaydı bu sonuca benzer bir sonuç doğabilirdi. Kabul ederim. Gene de davranış kiplerinin farklı olacağını düşünüyorum.
Seçimle referandum arasındaki fark birisinin, seçimin, büyük ve stratejik koalisyonlarıgerektirmesi diğerinin, referandumun, daha taktik ve kısa dönemli koalisyonlarlaişlemesi.
Neticede 16 Nisan referandumunda bu şart işledi. Bu koşulun devreye girmesinin olumlu ve olumsuz sonuçları var, evet cephesi açısından.
Örneğin Kürtlerin pozisyonu bu bakımdan üstünde uzun uzun düşünmeyi gerektiriyor. Ak Parti'nin Kürt bölgesinde oylarını artırdığı yerler de var eksilttiği yerler de.
Kabaca yapılan hesaplara göre yaklaşık 400 bin oy geldi Kürtlerden Ak Parti'ye. Öte yandan İstanbul'dan 'hayır' çıktı ve bu kentteki, dünyanın en büyük Kürt nüfusuna sahip bu kentteki, Kürt oylarının yönünü iyi değerlendirmek gerekir.
Bu durum bize başka bir şey düşündürüyor.
Ak Parti'nin 2017 referandumunda elde ettiği sonuç onu bugüne getiren dinamiklerden önemli farklar gösteriyor. Bu farklar içinde Kürtler ne kadar dikkat çekici ise doğrudan doğruya Ak Parti tabanının oy davranışı da bir o kadar ilginç. Hatta daha da çarpıcı.
Bu konu henüz yeterince aydınlanmadı.
Ama 1990'lardan bu yana alırsanız yaklaşık 25 yıllık bir siyaset-iktidar ilişkisi içinde ortaya çıkmış yeni kuşakların, yeni sosyolojilerin Ak Parti'yle kurduğu ilişki başlı başına bir olgu şeklinde irdelenmelidir. Hele 2019 seçimlerine giderken bu daha da önemlidir.
'Evet' cephesinin bir başka gerçeğine değinelim.
Türkiye'de Ak Parti'nin son on beş yıllık deneyimi 'sosyoloji için/den iktidar' mantığını yansıtıyordu. Siyasal katılım, toplumsal ve siyasal alanın genişlemesi, göçle gelen yeni kitlelerin önce büyük kent çevrelerinde sonra merkezlerinde yer alması bu dönüşüm ve destek ilişkisinin belkemiğini oluşturuyordu.
Aradan geçen sürede bu yapının, yukarıda saptadığım nedenlerle, yani 25-15 yıllık iki iktidar katmanı içinde dönüşmediğini söylemek her türlü gerçeğin inkarı olur. Ama nereye ve nasıl dönüşüyor, işte onu iyi irdelemek gerekir. 'Hayır' diyen 'büyük kentler' konusuna bu açıdan bakılmalıdır.
Türkiye hükümet sistemi halk eliyle değiştirildi. Marjinal bir oyla sağlandı bu değişim.
Haddinden fazla önemli, üstünde daha çok durulması gereken bir sistem değişikliğidir bu. Onun bu sosyolojik gerçeklerle bütünleşmesi 2019 güzergahını belirleyecektir.
Hatta Türkiye'nin siyasal ortamı da bu bileşenlerle oluşacaktır.
Türkiye bugün değil, epey bir zamandır üç cepheye ayrılmış durumda. Kürtlerin kendilerine özgü durumları bir yana alınırsa, muhafazakar kesim bu cephe içinde kendisini konsolide ediyor. Ak Parti-MHP koalisyonu bu bakımdan önemlidir.
Netice olarak 2002 sonrasında önümüze gelen üç parçalı Türkiye'nin yeni sistemdeki siyasal reflekslerinin ne olacağı, onların nasıl biçimleneceği önümüzdeki dönemin, 2019'a giden yolun, en ciddi sorusudur. Siyasal tolerans ve diyalog mu yoksa kutuplaşma, kanatların birbirinden kesinlikle ayrılması mı bundan sonra hakim durum olacaktır, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu planda nasıl bir rol oynayacaktır, oynayabilir sorularını bu referandum cevaplamıştır ama kapalı biçimde cevaplamıştır.
Cuma günü onları ele alayım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024