Hasan CEMAL
"Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" zihniyetinin cumhuriyet tarihindeki en içler acısı örneği, 1937 ve 1938 yıllarında Dersim’de yaşanan kıyımdır.
Resmi tarih Dersim’den, “Tunceli’de eşkıya isyan etti, bastırıldı”diye bahseder.
Gerçek bu değildir.
Dersim’de isyan olmadı.
Dersim’de, Dersimlilerin Tertele dedikleri bir kıyım yaşandı.
Devrin hükümetleri tarafından planlı programlı olarak önceden hazırlanmış ve acımasızca uygulanmış olan, eski deyişle birtenkil harekâtı, bir katliam...
Yıl 1926.
Mülkiye müfettişi Hamdi Bey raporunu yazar İçişleri Bakanlığı'na:
"Dersim gittikçe Kürtleşiyor.
Tehlike büyüyor.
Dersim, Cumhuriyet için bir çıbandır.
Bu çıban üzerinde kesin bir ameliyat yapılarak acı sonuç ihtimali önlenmelidir."
Yıl 1931.
Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, hükümete verdiği raporunda,
"Dersimli okşanmakla kazanılmaz" dedikten sonra askerin tavsiyelerini şöyle sıralar: “Dersim cahildir.
Zorunlu iskân uygulanmalıdır.
Yüksek memurlara koloni (sömürge) yetkiler verilmeli.
Türklük telkini yapılmalı. Kürt kökenli yerli memurlar tümüyle bölgeden çıkarılmalı.
Dersimli okşanmakla kazanılmaz.
Silahlı kuvvetlerin müdahalesi, Dersimliye daha çok tesir eder ve iyileştirmenin esasını oluşturur.
Türk toplumu içinde Kürtlük eritilmelidir."
Yıl 1932.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın hükümete verdiği rapor:
"Kuzey Dersim halkı batıya göç ettirilmelidir.
Askeri harekât başlamadan önce tüm silahlar toplanmalıdır.
Yerli memurlar casustur.
Dersimlilere kendilerinin aslen Türk oldukları öğretilmelidir.
Uçakların talim uçuşları Dersim üzerinde yapılmalıdır."
(Alıntılar, SETA tarafından yayımlanan Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası isimli kitaptan).
'Kimseye Alevi olduğunu söyleme,
kimseyle Zazaca konuşma'
Ne olmuştu Dersim 1937/38’de?
Ailesi Kürt ve Alevi’ydi.
Tunceli’den, yani esas adıyla Dersim’dendi.
"Okula ilk gittiğimde bana sıkı sıkıya tembih ettiler. Kimselere Alevi olduğunu söylemeyeceksin ve hiç kimseyle de Zazaca konuşmayacaksın” dediler.
Sema Kaygusuz, Yüzünde Bir Yer isimli romanında Dersim’i şöyle anlatır:
Zülfü üst üste birkaç sigara içti.
Türkçesi, zaman zaman kayıp Zazacanın içinde kayboluyor, sonra tekrar yüzeye çıkıyordu. Bir köprü olmasaydı eğer’ diyordu, ‘Munzur’un üstünden geçenHarput Köprüsü olmasaydı, Dersim cehennem olurdu.’
Meğerki köprü sayesinde kaçabilenler kıyımdan kurtulmuştu.
Köye varıncaya kadar jandarmalar defalarca yolunu keserek insanı sindiren anlamsız bir öfkeyle her keresinde kimliğini istemiş, yanındaki fotoğraf makinesi yüzünden gazeteci misin nesin, kime geldin, niye geldin diye biteviye sorgulamışlardı seni.
Kayalara çizilmiş devasa komando figürlerinin verdiği tedirginlikten başka, buzlanmış bir tinsellikle örtülüydü orası.
Çığın altında kalan insanlar, otuz sekiz yılında çoluk çocuk katledilenler, meçhul bir sesin peşinden gidip geri dönmeyenler sanki dipdiri bir kederle etrafta dolaşıyorlardı.
Yarı Türkçe yarı Zazaca konuştukları için onları doğru dürüst anlayamıyordun.
Babaannenin anlatmaya koyulup belli belirsiz bir ağlayışla yarıda kestiği trajik olayları niçin tamamıyla anlatmadığını, anlatamadığını köylülerin yüzüne bakar bakmaz anladın.
Utanç aranıza gerilen bir perde gibiydi.
Kardan yansıyan ışınlarla kırış kırış olmuş bu yüzlerde berrak bir hafızanın derinleştirdiği başka çizgiler de vardı.
Acı bilginin yerleştiği derin çizgiler...
Bu topraklarda olup bitenleri saymaya gücü yoktu hiçbirinin.
Üstelik hâlâ korkuyorlardı.
Bedel 'mübalağa katliam, mübalağa sürgün' oldu
Devlet adım adım kuşattı ve fethetti Dersim’i...
Ne olmuştu Dersim 1937/38 sorusunu, ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden Mesut Yeğen şöyle yanıtlar:
“1930’lara gelindiğinde Cumhuriyet, Tanzimat’tan beri boyun eğdirilemeyen Dersim’i, önce İskan Kanunu (1934), ardından daTunceli Kanunu’yla adım adım kuşattı, 1937 ve 38’deki harekâtla da ‘fethetti.’
Dersim’in Alevi-Kürtleri fiziki ve kültürel habitatlarına kasteden bu fetih harekâtına, rehberleri Seyyid Rıza’nın önderliğinde direndi direnmesine, lakin sonuç hüsran oldu.
Hülasa:
1937-38’de ne bir anda patlayıp da bastırılan bir isyan vardı ortada, ne de örgütlü, planlı bir ayaklanma. Olan biten, Dersimlilerin ‘hayat alanlarını’, ‘hali’ korumak için gösterdikleri ve bedelini ‘mübalağa katliam, mübalağa sürgün’ ödedikleri kararlı ve fakat ‘nafile’ bir direnişten ibaretti.” (Prof. Dr. Mesut Yeğen, Dersim Kürtleşiyor, Star, 27 Aralık 2009)
Tarih, 17 Haziran 1937.
Son Posta gazetesi manşet atar:
"Dersim meselesi tarihe karıştı!"
Haberin devamı:
"Asiler sıkı bir çember içine alındılar.
Tunceli’de kahraman kuvvetlerimiz vaziyete hâkimdir.
Asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar."
'Ayıptır, zulümdür, cinayettir...'
Berlin, 26 Kasım 2010.
Hayatımda ilk kez Dersim üzerine bir konferans izliyorum.
1937/1938 Dersim:
Bir Soykırımın Tanınması.
“Tertele’yi, kıyımı konuşmak istiyorum,” diye başlıyorum, “acıların üstüne, unutturulmak ve bastırılmak istenen acılar üstüne...”
Şöyle devam ediyorum:
“Acıların kaynağında inkâr edilen kimlikler var, hayat tarzları var. İnkâr edilen kökler var. Yine acıların temelinde yatan dinî kimlikler, mezhepler üstüne konuşmak istiyorum. Kimlikler, kökler kaybolmuyor. Acılar unutulmuyor.”
New York’ta, Manhattan’daki Dervish Restourant’ın barında bu yakınlarda bir öğle vakti Galatasaray’ın yenildiği bir maçı seyrederken tesadüfen tanıştığım ‘Bingöllü pizzacı’ Kasım’ı anlatıyorum.
1990’larda iki kız kardeşi dağda ölen Kasım’ın “Ben onlar kadar cesur değildim, dağa gitmedim” derken yüzünden akan hüznü tarif etmeye çalışıyorum.
Yedi kardeşlermiş, iki kız, beş erkek.
Kız kardeşlerinden biri 1969 doğumlu, işletme okumuşDiyarbakır’da; diğeri 1972 doğumlu, liseyi bitirip İstanbul’da çalışmaya gitmiş.
Biri, 1993’ün Eylül’ünde, öteki 1994’ün Ağustos’unda dağa gitmiş...
Kız kardeşlerinden birinin ölüm haberini 1995’te Anneler Günü’nde almış, diğerininkini 1998 Haziran’ında...
Soruyorum:
Acı dokunmayan aile kaldı mı?
Geçmişle, gerçekle yüzleşmeden barış ve huzuru yakalamak da, özgürlükler düzenini yakalamak da çok uzak ihtimaldir, diyorum.
Dersim acısının, ‘Tertele’nin resmi tarih tarafından nasıl unutturulmak istendiğine işaret ediyorum.
Kürtlerin, Alevilerin acılarını yıllar yılı nasıl içlerine gömdüklerine, acılarını nasıl gizlice yaşadıklarına değiniyorum. Seyid Rıza’nın cenazesinin bile yok edildiğini, mezarının bile yok edildiğini söylüyorum.
Resmi tarih buyurdu ki:
Yalanda yaşayacaksın!
Bir süre yaşadık.
Ama sonra resmi tarihe burada olduğu gibi isyan ettik.
Seyid Rıza’nın idam sehpasına yürürken “Kerbela evladıyız! Hatasız, günahsısız. Bu ayıptır! Bu zulümdür, cinayettir!” çığlığına hiç olmazsa bu kadar yıl sonra kulağımızı açabildik.
İşte bakın, yetmiş yıl sonra bile olsa, Haydar Işık’ın deyişiyle:
"Dersim yattığı kış uykusundan uyanıyor artık..."
Cengiz Çandar’ın deyişiyle “Onur Öymen’in sakil bir cümlesi”yle Dersim, tarih sahnesine yeniden çıkımış oluyor.
'Ordu fare gibi zehirledi,
Dersim Kürtlerini kestiler'
Seyid Rıza’nın darağacına giderken attığı çığlığı bizzat duyan zamanın emniyet müdürlerinden (1960’larda Demirel hükümetlerinin Dışişleri Bakanı) İhsan Sabri Çağlayangil, kendisi de Dersimli olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun teybine 1986 yılında şöyle der:
"Mağaralara iltica etmişlerdi.
Ordu, zehirli gaz kullandı, mağaraların kapısının içinden.
Bunları fare gibi zehirledi.
Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler."
Eski Hava Kuvvetleri komutanlarından, 12 Mart Darbesi’nin altında imzası olan rahmetli Muhsin Batur Paşa anılarında, genç bir havacı subay olarak Dersim’deki ‘özel görevi’nden şöyle söz eder:
“Elazığ’ın biraz uzağında, Harput’un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk. Bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. Ve iki ayı aşkın süre özel görev yaptık. Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.”
Özel görev neydi?
Muhsin Paşa onca yıl sonra anlatmaktan niçin kaçınmıştı?
Aslında lafı uzatmak yersiz.
Demirel: Korkunç şeyler oldu
Demirel, 1991’in Şubat ayında, daha DYP’nin başında ana muhalefet lideriyken, bir akşam Ankara’da, Anadolu Kulübü’nde bana şöyle demişti:
“Asker 1980 öncesi benden ‘Dersim Kanunu’ istedi.
Vermedim.
Benden bunu istemeyin dedim.
Dersim’de korkunç şeyler olmuştur.
Renkli bir mozaiktir Anadolu.
Yirmi küsur dil vardır.
‘Ne mutlu Türküm diyene’ye gelinceye...
Bakmayın, ‘olana’ dememiş falan, biraz ırkçılık kokar.”
(Hasan Cemal, Kürtler kitabından)
'Yüzleşmezsek hiçbir şey geçmiş olmuyor'
Başbakan Erdoğan’ın daha yakın geçmişteki “Dersim’de 50 bin kişi katledildi” sözüyle birlikte, Çağlayangil’in tanıklığı ve Muhsin Paşa’nın söyledikleri bile kendi başına Dersim ‘37-38’in nasıl bir kıyım olduğu gerçeğinin altını çiziyor.
Aradan 70 küsur yıl geçmiş olmasına rağmen tarihimizin bu rezil sayfasının bugün bile hâlâ gizli tutulmaya, unutturulmaya çalışılması ve devlet arşivlerinin yasak olmamasına rağmen hâlâ açılmamış olması, yalnız acı değil, aynı zamanda acıklıdır.
Cafer Solgun’un dediği gibi, “Yüzleşmezsek, hiçbir şey geçmiş olmuyor.” (Cafer Solgun, Dersim Dersim, Timaş Yayınları, 2010)
İyi pazarlar!
_______________________________________________________
* Hasan Cemal, Barışa Emanet Olun, Everest Yayınları, sayfa 217-222, 2011
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024