Hasan CEMAL
NEW YORK
Paris katliamı sonrası... (1)
Soho’da bir kahve, sabah vakti erken.
Etrafta kimsecikler yok.
En köşedeki masaya oturuyorum.
Kendi başıma, yapayalnız.
Patti Smith gibi...
Kahve onun kahvesi, 12 Chairs.
Bu mekânı bir zamanlar stüdyo olarak kullanmış, zaten evi de sokağın karşı kıyısında...
Mis gibi kahve, iyi geliyor.
M Train, Patti Smith’in son kitabı.
Sayfayı çeviriyorum, daha ilk cümle aklıma takılıyor:
It is not so easy writing about nothing.
Peki ya Türkçesi?..
“Hiç hakkında yazmak kolay değildir” olabilir mi?
Ya da şöyle:
Hiç hakkında yazmak, hiç de kolay değildir.
Peki hiç nedir?
Bir şey eğer hiç ise hakkında ne yazılabilir?
Sabah sabah aklıma takılıyor.
Hiç nedir, nasıl yazılır?..
Ben yazar ya da filozof değilim ki.
Gazeteciyim.
Patti Smith değilim ki, her sabah aynı kahvenin aynı köşesine yapayalnız çöküp, kopkoyu bir fincan kahve eşliğinde hiçhakkında düşüncelere dalayım.
Oysa ne güzel olurdu, dünyanın hâllerinden kopmak...
Paris Katliamı beni Boston’da yakaladı.
Kaç gündür katliamla, katliam sonrası dünyasının, Türkiye’sinin hâlleriyle uğraşıyor kafam...
Ve yıllar önce güvenli, özgür Paris’e kapağı atmış Faslı romancının New York Times’da okuduğum o cümlesi içimi acıtmaya devam ediyor:
“Yolun sonuna geldik galiba... Bundan sonra nerede yaşayacağız ki?..”
Rengi, inancı, hayat tarzı farklı biri için artık Paris de sığınılacak bir yer olmaktan çıkıyorsa...
Gerçekten hazin.
Keşke her sabah bu kahve köşesinde hiç hakkında düşünüp yazsaydım.
Zaman beni hiç dürtmeseydi.
İlle de filmin sonunu göreceğim duygusundan kurtulsaydım.
Keşke hiç yazarı olsaydım.
Kendime bir hiç dünyası yaratsaydım.
Paris bir şenlikti...
Hemingway’a sormuş biri:
“Yazar olmaya karar verdiğin kesin bir an var mı, hatırlıyor musun?”
Yanıt:
“Hayır, ben her zaman yazar olmak istedim.”
Morgan Library’deki Hemingway sergisinde, yazar olmak isteyenlere Hemingway’in ilk tavsiyesine gelince:
Kısa cümle...
Sergiyi gezerken gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçip gidiyor, Hemingway’in Paris’i ya da Sol Kanat Paris’i...
Closerie des Lilas...
Shakespeare and Co...
Cafe de Flore...
Brasserie Lipp...
Les Deux Magots kahvesi...
Ben de bir zamanlar galiba bir şeylere özenmiş ve Les Deux Magots’nun Hemingway adıyla fotoğrafının çakılı olduğu köşesine oturup, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım isimli kitabımın girişini yazmıştım.
Paris de kana bulandı.
Hemingway’e diyor ki Gertrude Stein:
“Bizler için Paris, yirminci yüzyıl sanat ve edebiyatını yaratmak için en ideal yerdir.”
Hemingway de yirminci yüzyılın başlarında öyle yazmıştı, Paris Bir Şenliktir diye...
Ama gel gör ki, ‘yaşama sevinci’nden nefret edenler kana buladı Paris’i...
Farklı, renkli hayat tarzlarından nefret edenler insanlığa karşı suçişlediler Paris’te...
Paris’e sığınmış Faslı yazarın o cümlesi yüreğimi burkmaya devam ediyor:
“Yolun sonuna geldik galiba... Bundan sonra nerede yaşayacağız ki?..”
Amerika da ‘utanç duvarı örecek mi?’
Eyy Patti Smith!
Söyle bakalım.
New York’ta, Soho’nun 12 Chairs isimli kahvesinin bir köşesindehiç hakkında düşünüp yazarak bir ömür geçebilir mi?..
Hiç sanmıyorum.
Paris Katliamı sonrası bakıyorum da, farklılıklara, değişik renk ve inançlara hayır diyen damar buralarda, Amerika memleketinde de güçleniyor.
Kongre’den geçen kararlara, başkanlığa adaylığını ilan eden Cumhuriyetçilere kulak verdikçe, Avrupa’yla birlikte Amerika dazulümden kaçanlara karşı bir utanç duvarı örmeye mi hazırlanıyor sorusu büyüdükçe büyüyor.
Ne yazık.
Hudson Nehri usul usul akıyor.
Uzaktan Özgürlük Anıtı’nı seyrediyorum.
Bir zamanlar Avrupa’dan, baskının ve bağnazlığın her türlüsünden kaçanları kucaklamış ‘Amerikan rüyası’nın bir simgesi, Hürriyet Abidesi...
Sislerin içinden bir seçiliyor, bir kayboluyor.
Özgürlüğün özü...
Özgürlüğün sınırı..
Özgürlüğün sınırsızlığı... Hudson Nehri’nin kıyısındaki Whitney Müzesi’nin yeni mekânındaFrank Stella sergisini gezerken kafamın içini bir yandan hiç, diğer yandan özgürlük fikri burgaç gibi oyuyor.
Kendi memleketimde darbe üstüne darbe yiyen özgürlük sorunukafamdan hiç gitmiyor ki...
Frank Stella’nın heykelleri...
Şu sözünün altını çiziyorum:
“Özgürlüğün özü öyle bir şeydir ki, kendi çizdiği sınırları da aşar. Ya da sınırları tarif eden ama sınırlamayan bir şey vardır bu özde...”
Filmin sonu benim dünyama o kadar uzak ki...
İnsanoğlunun özgürlük alanını fütursuzca çiğneyen ‘düşman’lardan insanlık hiç kurtulamayacak mı?
Belki en iyisi hiç hakkında yazmak!
Belki en iyisi, Soho’daki bu kahve köşesinde, 12 Chairs’de her sabah kendi başına yapayalnız oturup bir fincan kahveyle bir hiç dünyası yaratmak...
Ama böyle bir dünyayı yaratmak ve hiç hakkında yazmak, hiç de kolay değil.
Bunun için Patti Smith olmak lazım.
Ben gazeteciyim, o kadar.
Dünyanın ve Türkiye’nin hâllerinden bir türlü kopamıyorum.
Sanki hep filmin sonunu görecekmişim gibi yaşamak benim hayat tarzım olmuş...
Filmin sonu ne mi?
Özgürlük, demokrasi, barış...
Şu günlerde benim dünyama o kadar uzak ki hepsi...
Bu satırları 12 Chairs’de noktalarken, cep telefonum çınlıyor:
Mali'nin başkenti Bamako'daki otel baskınında 27 ölü...
Nefes alamayacak mıyız?
Paris’e sığınmış Faslı yazar Abdellah Taia’nın Paris katliamı sonrasındaki o cümlesi aklımdan çıkmıyor, içimi acıtmaya devam ediyor:
“Yolun sonuna geldik galiba... Bundan sonra nerede yaşayacağız ki?..”
Evet, söyler misiniz nerede?..
İsteyenin hiç hakkında, isteyenin her şey hakkında özgürce düşünüp özgürce yaşayabileceği, farklı hayat tarzlarının saygı ve tahammül göreceği mekânlar gün geçtikçe yitip gidecekler mi?..
Kısacası:
Nefes alamayacak mıyız?
Boğacaklar mı hepimizi?..
Paris Katliamı sonrası birkaç gün daha devam edecek.
İyi pazarlar!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024