Hasan CEMAL
Bu devirde barış namlunun ucunda değildir, olamaz da. Uludere’de ölenler, Cudi Dağı’nda şehit düşenler, bütün bu derin acılar barışın artık namlunun ucunda olmadığını, olamayacağını gösteriyor. Ama şimdi yine sözün aşındığı bir döneme giriliyor. Ne yazık!
Bunca yıldır siyaseti izlemeye, yakın markajda tutmaya çalışıyorum.
Bazen sözün hükmü biter.
Hissedersin bunu.
Artık ne desen boştur.
Fark edersin, iş olacağına varacaktır.
Yazıların patinaj yapmaya başlar.
Hep aynı şeyleri evire çevire yazmak sıkıcı hale gelir. Ya da bir şeylerin bir türlü değişmediğini görmek hayal kırıklıklarına zemin hazırlar.
Yazarlık bunalımı da denebilir buna. Belki daha doğru deyişle, gazete yazarının bunalımı...
Nadir Nadi, hem 27 Mayıs, hem 12 Eylül askeri yönetimleri sırasında gazetesi Cumhuriyet aynı yazısından dolayı kapatılınca 1983’teki bir başyazısına, “Bu adam dünyaya boşuna gelmiş diyecekler” cümlesini koymuştu, benim o zaman yüreğimi burkan...
Çok uzun yıllar meslekte kalınca, ben bu filmi seyretmiştim duygusuna arada bir kapılmak kaçınılmaz oluyor.
Şimdi Kürt sorunu ile ilgili olarak böyle bir ruh hali içindeyim.
Hükümet ‘yeni strateji’den söz ediyor.
Bence yeni bir şey yok orta yerde.
Özünde eski olan, yeniymiş gibi sahneye çıkarılıyor. Ayrıca yeni olduğu söylenen strateji de zaten en az bir yıldır uygulanıyor.
Ve bunun da yeni değil eski olduğunu... Ana hatlarıyla 1990’larda uygulandığını... Ama PKK’yı ve dağı bitiremediğini... Tam tersine 1990’larda yaşanan büyük acılarla PKK’nın şehirlere yerleştiğini, sosyolojik tabanını genişlettiğini... Böylece Kürt sorunuyla PKK sorununun iç içe geçmeye başladığını... Bu yalın gerçeği görmeden Kürt sorununun şiddetle bağını koparmanın uzak ihtimal olduğunu... PKK ile, Kürt oylarının yarıya yakınını almış, yüzde 10 barajına rağmen 36 milletvekili çıkarmış ve 100 belediyeyi kazanmış bir BDP’nin birbirlerinden ayrılmayacağını... Ve devlet olarak sadece elde silah dağda PKK’yı kovalayarak sonuç alınamayacağını...
Hep söyledim yazdım.
Bugün de söylüyorum yazıyorum.
Kandil’e de, İmralı’ya da aynı şeyleri söyledim yazdım.
Silah ve şiddetin kullanım süresinin, eski deyişle miadının dolduğunu... Silahın değil siyasetin konuşacağı bir dönemi açmak gerektiğini... Bir ‘ateşkes’le birlikte parmakların tetikten çekildiği bir barış sürecinde PKK’nın ciddi bir inisiyatif kullanmasını ve BDP’nin de bu bakımdan ağırlık oluşturması gerektiğini... Böyle bir gelişmenin dağda silahların sustuğu, Oslo’daki gibi yeniden masaya dönüş yolunun açıldığı bir müzakere sürecini başlatabileceğini...
Bunları da PKK tarafına söyledim yazdım.
Her iki tarafa da demek istedim ki:
Dağdan daha çok ölüm haberi gelmesin, analar artık ağlamasın diyorsanız, önce parmaklarınızı tetikten çekin, ateş etmek yerine oturun konuşun.
Konuşmak mı, ölmek mi?
Hangisi?
Şunu iyi bilin:
Bu devirde barış namlunun ucunda değildir, olamaz da!
Uludere’de ölenler, Cudi Dağı’nda şehit düşenler, bütün bu derin acılar, barışın artık namlunun ucunda olmadığını, olamayacağını olanca çıplaklığıyla gösteriyor.
Öyle ama...
Bugün Türkiye yine sözün aşındığı ya da lafın hükmünün kalmadığı bir döneme giriyor.
Ne yazık!
İnşallah 1990’ların o cehennem çukuruna bir defa daha yuvarlanmayız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024