Hasan CEMAL
Nilüfer Göle diyor ki: “Aydınlara yönelik her baskı, küçümseme, entelektüellik küçümsemesi demokrasinin atardamarını kesip atmaya kalkışmaktır. Resmi iktidar söylemlerinin sorgulanmasına karşı olan yasakçı zihniyet ve eleştiriye tahammülsüzlük demokrasiyle bağdaşmaz.”
Nilüfer Göle’yle(*) her yıl olduğu gibi yine bir yazsohbeti yapıyoruz.
“Türkiye göz önünde bir ülke” diye söze başlıyor, “Sadece Avrupa’da değil, Arap baharını yaşayan ülkelerde de öyle... Hatalarıyla sevaplarıyla öyle... Mercek altında bir ülke. Arap ülkelerindeki reformcu laik aydınlar da, Müslüman Kardeşler hareketi de Türkiye’yi çok yakından takip ediyor.”
Nedeni malum.
Türkiye İslam’la, Müslümanlık’la demokrasinin işleyebileceğini gösteren bir ülke. Bu yüzden de, askeri rejimlerle İslamileşmek arasındaki kısır döngüden kurtulmaya çalışan Ortadoğu için, Arap dünyası için bir referans kaynağı, bir örnek sayılıyor.
Nilüfer Göle, bu ilginin arkasında Türkiye’nin ekonomik başarı öyküsü ve siyasi istikrarıyla birlikte Ortadoğu’daki bölgesel ağırlığının yattığına da işaret ediyor.
Bunda gerçek payı var.
Avrupa’daki ağır krize rağmen Türkiye ekonomik büyümesini sürdürüyor çünkü. Arap dünyasındaki çalkantılar da Türkiye’nin ekonomik ve siyasal istikrarını bozmuyor.
Bugün için durum böyle.
Bu dalgaların dışında kalabildi Türkiye. Bu ‘başarı öyküsü’ Türkiye’nin göz önünde tutulmasını sağlıyor ama, aynı zamanda bu öyküye gölge düşüren yanlışları, gelişmeleri de dünya gündemine taşıyor.
Nilüfer Göle’nin deyişiyle:
“Türkiye’nin göz önünde olması demek, günahlarıyla sevaplarıyla takip altında olması demek...”
Bu açıdan ilginç bir örnek bu yakınlarda Fransa’da yaşandı. Aralarında Nilüfer Göle’nin de bulunduğu Türk ve Fransız birçok aydın, akademisyen ve gazetecinin altına imza koydukları bir bildiri Le Monde gazetesinde yayımlandı.
Bu çağrının da gösterdiği gibi, demokrasi konusunda kaygı duyanlar, Türkiye kamuoyuyla sınırlı değil, kamuoyları artık küreselleşmiş durumda.
Nilüfer Göle, “Hele Türkiye gibi Avrupa’yla, Ortadoğu’yla yakın ilişkiler içindeki bir ülke için sınırlar, duvarlar artık yok” diyor, “Ayrıca Türkiye’nin göçmenleriyle, ikinci nesil gençleriyle, mültecileriyle, girişimcileriyle, öğrencileriyle, diasporasıyla güçlü bir varlığı var Avrupa’da...”
Sevil Sevimli...
Bir Türk ve Fransız vatandaşı.
Erasmus Avrupa programıyla Türkiye’ye geliyor ve ailesinin memleketi olan EskişehirÜniversitesi’nde eğitime başlıyor. 1 Mayıs gösterilerine katılıyor, Grup Yorum konserine gidiyor, birkaç kitap alıyor ve teröristlik iddiasıyla tutuklanıyor.
Bu olay, Le Monde’un birinci sayfasına eleştirel bir tarzda, “Sayın Erdoğan, Sevil Sevimli hangi suçu işledi?” başlığıyla oturuyor. Ve makalede, Sevil Sevimli olayının Türkiye’de tekil bir olay olmadığı, başka özgürlük ihlallerinin yaşandığına da işaret ediliyor.
Bunun üzerine de, Ragıp Zarakolu, Büşra Ersanlı ve Ayşe Berktay’ın yanı sıra hapisteki gazeteciler ve KCK’lılar ile ilgili olarak Fransız basınında birçok yazı çıkıyor, demokrasi adına kaygı ifade ediliyor. Bu arada Türkiye’den Fransa’ya dönük siyasi göçmen dalgasının son zamanlarda ‘Kürt gazeteciler’le artış kaydettiğine de dikkat çekiliyor.
İşte Le Monde bildirisi de, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere ilişkin kaygıları ifade ediyor. Türk ve Fransız 50’yi aşkın aydının “Türkiye’de özgürlüklerin büyük hapsi” başlıklı çağrısında yargı baskısı kınanıyor ve şu vurgulanıyor:
“Türkiye’de özgürlüğün yolu gitgide daralmakta...”
Ak Parti’nin demokratikleşme yolundan son yıllarda saptığı da bildiride yer verilen bir başka tespit...
Ak Parti’ye yönelik olarak Le Monde’da çıkan bu çağrının, eleştiri ve uyarıların anlamı üzerine de Nilüfer Göle şöyle diyor:
“Her akademisyene yapılan bir haksızlığı ben kendime yapılan bir haksızlık, bir kısıtlama olarak alırım. Kendi vicdanımda bunun yarasını hissederim. Bu çağrıya koyduğum imza, reelpolitikanın ötesinde etik bir meseledir. Bu tür çağrılar ve aydınların çıkışları da siyasetin bir parçasıdır, muhalefetin bir parçasıdır. Aydınların görevi zaten toplumdaki eşitsizliklere, haksızlıklara, ayrımcılıklara, baskılara karşı kamuoyunu ve siyasetçileri uyarmaktır.”
Nilüfer Göle, demokrasinin bir süreç olduğunu belirtirken şunları da söylüyor:
“Demokrasi bu süreçte kendini eleştirir ve iyiye götürür. Aydınlara yönelik her baskı, küçümseme, entelektüellik küçümsemesi demokrasinin atardamarını kesip atmaya kalkışmaktır. Resmi iktidar söylemlerinin sorgulanmasına karşı olan yasakçı zihniyet, eleştiriye tahammülsüzlük demokrasiyle bağdaşmaz.”
Özgürlükler ülkesi...
Bu konuda Göle diyor ki:
“Türkiye özgürlükler ülkesi olmaktan çıktığı ölçüde, hem Batı’da saygınlığını, hem de Müslüman dünyada model olma özelliğini kaybedecektir. Tek başına siyasi istikrar ve ekonomik başarı yetmez, çünkü Türkiye Çin değil. Otoriter rejimlerle ultraliberal ekonomi politikalarını birleştiren bir ülke değildir Türkiye, olmamalıdır da...
Türkiye’yi arzulanan ülke konumuna getiren ve dünyada göz önünde tutan, aynı zamanda Türkiye’nin kültürel alandaki zenginliği ve dinamizmidir. Festivalleriyle, üniversiteleriyle, müzeleriyle, filmleriyle, edebiyatıyla ‘yumuşak gücü’dür.
Özgürlüklerden yoksun, açık toplum olmayan bir yerde kültürel yaratıcılık gelişemez. Yurttaşlık kavramını sadece tüketiciye, tüccara ve çoğunluğa indirgeyemeyiz.”
Nilüfer Göle’nin son sözü de şu:
“Aykırılığa ve farklı seslere yaşam hakkı tanımayan devlet ve toplum düzenleri, kültürel modernizmi de, demokrasiyi de yakalayamaz.”
Katılıyorum.
———————
* Nilüfer Göle, Paris’te EHESS’de profesör. Metis Yayınları’ndan yeni çıkan kitabı, Dinsel ve Seküler: Aşınan Sınırlar. Nilüfer Göle’ye iki hafta önce de Almanya’da Lüneburg Üniversitesi’nde, Batı modernliğine ilişkin eleştirel yapıtları ve Doğu-Batı, Avrupa-İslam arasındaki ilişkiler konusundaki çalışmalarıyla fahri doktor unvanı verildi.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024