Hilâl KAPLAN
'Banyas, hainlerin denize açılmasını sağlayacak tek geçiş noktası. Mutlaka en kısa sürede Banyas'ın kuşatılması ve temizliğe başlanması gerekir. Biz, Suriye Mukavemeti olarak desteğe gidiyoruz. Suriye Mukavemeti'nin misyonu kuşatma ve temizlik (...) Bu da bizim bu hafta içinde Banyas'ta vatanî görevimizi yerine getirmek için sahaya inmemizi gerektiriyor. Yakın uzak herkes Suriye Mukavemeti'nin ne yaptığını görecek. Planımız daima saldırı, sonra saldırı ve sonra yine saldırı şeklindedir.'
Ve öyle de oldu. Reyhanlı saldırısından yaklaşık bir hafta önce Banyas'ta büyük bir 'temizlik' yapıldı. Kadın-çocuk-ihtiyar demeden katlettiler, yakıp yıktılar, tecavüz ettiler.
Yukarıdaki sözlerin sahibi, Radikal'den İsmail Saymaz'a 'Ben barış insanıyım' diyerek kendi PR'ını yaptıran Mihraç Ural. Arapça yaptığı konuşmasında yanına dinî bir kanaat önderini de almış konuşuyor. Mücahidlerin sakalıyla uğraşanlar, bu katilin yanı başında oturanın sakalını görmez elbet. Geçelim.
Ural, 'Özgür Suriye Ordusu'na mesaj' başlıklı başka bir videoda da 'Erdoğan ve Yeni Osmanlılar' diye hitap ederek Türkiye'ye meydan okuyor. 'Yakacağız ve yok edeceğiz' vaadini veriyor. Anlaşılan Reyhanlı'da da olan bu...
Antakya doğumlu Ural, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'nin eksi liderlerinden. 80 darbesinden sonra Suriye'ye yerleşen Ural, Esed ailesinden evlenerek diktatöre içgüveysi de olmuş. Adını arattığınız her siteden karanlık fışkırıyor: İspiyonlama, cinayet, taşeronluk, vb.
Şimdi de 'Suriye Mukavemeti' adını verdiği örgütle gayri resmî bir şebbiha grubunu mobilize ediyor. Saldırganlara yardım ve yataklık yaptığı düşünülen şüphelilerin Türkiye vatandaşı olmasından yola çıkarak, ne yazık ki ülkemizde de 'yerli şebbiha' bulmakta zorlanmadıkları ve Reyhanlı'daki katliamda parmakları olduğu görülüyor. Ancak bombaların kapasitesi ve eylemin 'başarısı' göz önüne alınırsa, bunu devlet desteği olmadan yapmış olmaları da imkânsıza yakın.
Ural, saldırı sonrası yaptığı açıklamada 'Reyhanlı'yı katleden el, Şam'ı da Halep'i de katleden elin kendisidir' demiş. Bir bakıma haklı. Çünkü Reyhanlı'yı katleden el, Esed rejimine ait ve Banyas'ı katleden elle işbirliği içinde olduğu anlaşılıyor.
'Türkiye, bu Suriye işine hiç girmeseydi' diyenler, en uzun sınır komşumuzda binlerce Reyhanlı olurken aslında 'Sırtımızı dönmeliydik' demek istiyorlar. Yahudiler toplu katliama uğrarken, rahat evlerinde oturan Almanların zihnî kuzeni olanlara diyecek pek fazla bir şey yok. İşin acı yanlarından birisi de, memleketin iki muhalefet partisi liderinin ağzından dökülen cümlelerle, Esed rejimi yetkililerinin kurdukları cümlelerin nerdeyse birbirinin aynısı olması... Allah muhafaza, Türkiye tek başına Esed rejimine askerî bir misillemede bulunsa, korkarım yine Esed'le saf tutacaklar gibi görünüyor.
Hükümete muhalefet edeceğim derken, gariban Suriyeli mültecileri 'memlekete doldurdular' diyerek hedefe koyan Hüseyin Aygün'e de 'Birkaç kuşak önce bombalanan akrabalarınızı diğer şehir halklarının kovması mı gerekirdi?' diye sormak lazım sanırım. Böyle cümleleri Avrupa'da sadece 'aşırı sağ' gruplar kurabilirken, mülteci nefretinin bayraktarlığını 'sol'un yapması sefilliğin dip noktası. Dün, Suriyeli mültecilerin sırtlarında yalnızca bir döşekle, iç savaşın göbeği olan ülkelerine geri dönmek zorunda bırakıldıklarını görüp insanlığından utanmamak zor. Bu olan bitenden sonra, Erdoğan'a 'diktatör' deyip Esed'le hatıra fotoğrafı çektirmek için sıraya giren CHP'li kalmış mıdır acaba?
MHP'ye gelince... Açıklaması Suriye Enformasyon Bakanı'yla 'pişti' olan Devlet Bahçeli, zulümden ülkemize sığınmış insanların, yaralı bir kadın vatandaşımızı sırtında taşıyarak hastaneye götürmeye çalışan mültecinin bile üzerine bozkurt işaretleriyle yürüyen ve en az bir kişiyi linç edenlere de bir cümle olsun bir şeyler der mi merak içindeyim. Ülkücünün kitabında yazdığı söylenen mertlik, delikanlılık bu mudur? Sizin Türk misafirperverliğinden anladığınız bu mudur? Banyas'taki bebeklerin Reyhanlı'daki bebekle aynı değerde olduğunu görememek nasıl bir vicdan tutulmasıdır?
Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırılarından birisini yaşadık. 51 kişi vefat etti, yaklaşık 200 kişiyse yaralı. Kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum. Başımız sağolsun.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Her şey güzel olur tabii!
17.06.2019 - Mazlum Başbakanım
27.05.2019 - Sağa sola T.C. yazmakla olsaydı...
6.05.2019 - Kılıçdaroğlu’na YPG için ‘terörist’ dedirttik
1.05.2019 - Havalimanı canavarı, metrobüs sapığı ve diğerleri
29.04.2019 - Papa ve 1915
24.04.2019 - Mundar seçim!
16.04.2019 - Assange’a karakol, Dündar’a saraylar
15.04.2019 - Akdeniz’den geliyorlar
12.04.2019 - Belediyelerde yeni dönem: Koalisyon yönetimi
8.02.2019
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
faruk tuncay
Ayasofya’nın kilise haline dönmek hem olanaksız, hem arzu edilir değil; bunu savunmak absürd ve savunan da yok. demek fazalaca iddialı. Ben kendi payıma Ayasofyanın kilise olmasını savunurum. M. Belge de bir ara ... ille de ibadethane olacaksa kilise olması konunun tabiatına daha uygundur mealinde bir laf etmişti yanlış hatırlamıyorsam. Nüfusu yarım milyara yakın Ortodoks Hristiyanları ve duygularını da hesaba katmak gerek. İlle de Bizansa dönmeğe de gerek yok bu iş için. Biraz enternasyonalist diğerkâmlık kâfi.