Hilâl KAPLAN
İki gün önce, 63 kişilik Âkil İnsanlar Heyeti'nden 10 kişilik bir grup toplandı ve ortaya çıkan metne 20 âkil imza attı. Katılan pek çok arkadaşın iyi niyetinden eminim ama madem işin içine 'akil' sıfatı karıştı ve madem Cumhuriyet gazetesi dün ben, Yıldıray Oğur ve Can Paker'i 'barış istemeyen âkiller' diye hedef gösterdi, mecburen eleştirilerimi dile getirmek zorundayım.
Öncelikle söz konusu metin, on yıl önceki çatışma ortamında da, herhangi bir sivil toplum örgütünün yapmış olabileceği çağrının hemen hemen aynısıydı. 'Silahlar sussun, barış konuşsun' şeklinde özetlenebilecek metin, son 3 yıldaki paradigma değişikliği ve gelinen noktayı ıskalıyordu.
Sivillerin imzaladığı bir metnin, 'silahlı örgüt lideri' Öcalan'dan bile geride kalması esas sorundu. Zira yaşadığımız üç yıldan sonra PKK'ya 'sınır dışına çekil' çağrısında bile bulunamayan bir 'sivil' sözün, PKK'ya sınır dışına çekilmekten öte, silahsızlanma kongresini toplama çağrısında bulunan 'örgüt lideri' kadar bile olamaması kabul edilemez.
PKK'nın sınır dışına çekilmesi, herhangi bir barış girişiminin birinci hedefi olmalıdır. Çünkü PKK'nın sınır dışına çekilmesi, barış sürecinin tali bir adımı değildir, esasta sorun yaratan kısmıdır. Bu yüzden Öcalan, Mart 2013'te süreci bu çağrıyla başlatmıştır.
Metinde, "Basından kanaat önderlerine, siyasi iktidardan muhalefet partilerine kadar her anlamda siyasetin hareket alanını boğacak tüm önerilerden kaçınılmalı" deniyor. Güzel, peki esas siyasetin alanını boğan PKK'nın silahlı saldırılarına ilişkin neden bir kelime dahi yok? PKK'ya yakın duran gazeteciler bile PKK saldırılarının HDP'nin %13'lük seçim başarısını gölgelediğini söylerken, bu cümle içinde PKK, 'siyaset alanını boğan bir fail' olarak neden geçmez?
Ayrıca barışın öznesi olmak isteyenler, savaşın öznelerine karşı da cesur olmalılar. Hâlbuki savaşla ilgili tüm cümlelerde PKK özenle saklanmış.
Mesela şöyle deniyor: "Silah ve şiddet perdesi yeniden açılmış ve savaş kapımıza yeniden gelmiştir." Allah Allah, nasıl gelmiş savaş kapımıza acaba, leylekler mi bırakmış onu da?
Savaş kapımıza geldi çünkü ilk silahı PKK ateşledi. Savaş kapımıza geldi çünkü ateşkesin bittiğini ilk PKK açıkladı. Savaş kapımıza geldi çünkü ilk savaş çağrısını PKK yaptı.
Hatırlatalım, 11 Temmuz'da KCK Eş Başkanı Cemil Bayık, sulama baraj yapımını bahane ederek ateşkesin bittiğini açıkladı. 15 Temmuz'da KCK diğer Eş Başkanı Bese Hozat, 'artık devrimci halk savaşı zamanı' dedi. 20 Temmuz'da, DAEŞ'in canlı bomba saldırısıyla Suruç'ta 32 kişiyi katlettiği gün PKK da saldırdı ve önce bir askeri öldürdü. Ardından uykularında iki polisi ve aynı gün İstanbul ve Adana'da iki sivil, silahsız vatandaşı öldürdü. 'Savaş kapımıza geldi' deyip geçmek bu zulümleri görünmez kılmaktan başka neye yarıyor? Yarın öbür gün süreç başlarsa bu hatalardan ders alınmasını sağlayacak olan bu tutum mudur?
Cumhuriyet gazetesine gelince... Biz Âkil İnsanlar Heyeti olarak barıştan başka hiçbir karşılık beklemeden, binlerce kilometre yol kat edip, linç girişimlerine maruz kalırken ve istatistiklere göre halkın çözüme desteğini %20 artırmışken, Cumhuriyet'te de "Yandaşlar tayfası bir araya gelmiş. Dincisi, tarikatçısı, sözde liberalleri kucaklaşmış. Tetikçiler kadroda hazır ola geçmiş. Kimse kimseyi kandırmasın, kimse bunu yemez!" başyazıları yayınlanıyordu! "Dinci AkaPe'yle barış değil, tek adamlık rejimi geleceği" hemen hemen tüm köşe yazılarının ana ekseniydi.
63 âkilin içinden sadece 20'si imza vermişken, benim de dahil olduğum üç kişiyi Cumhuriyet'in seçip hedef göstermesi, söylemediğim gerekçeleri ağzıma tıkaması, en asgari gazetecilik gereği haberi doğrulatmak için beni aramamış olmaları da ahlaki düzeylerinin kanıtı.
İnsanlar bir imza kampanyasına imza verebilirler de vermeyebilirler de. Garip olan 'neden imza vermedin?' diye hedefe konmamızdır. Bu faşizan haberciliğin derdinin de barış olmadığı açıktır.
Barthes'ın dediği gibi "Faşizm, konuşma yasağı değil, söyleme mecburiyetidir."
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019