Hilâl KAPLAN
Onur Ünlü'nün beşinci uzun metrajlı filmi olan "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi" bugün vizyona giriyor. Filmi Çarşamba günü gerçekleştirilen galada izleme fırsatı bulduğumdan vakit kaybetmeden üzerine yazmak istedim.
Film, Sheakespeare'den bir alıntıyla, "İnsan, insandır" diyerek başlıyor. Ünlü'nün bu söz tercihi bana ister istemez Tarkovsky'nin şu tavsiyesini hatırlattı: "İnsanlara insan olduklarını daha çok hatırlatmalıyız." Bunu, seyirciye aile kavramı üzerinden kendi öznelliğini, daha doğrusu "insanlığını" sorgulamaya davet ederek yapıyor.
Her ne kadar film, aile kavramını merkeze alsa da, bugüne kadar izlediğiniz çoğu aile filmlerinden oldukça farklı olduğunu belirtmek gerek; çünkü aileyi normalleştiren, olağanlaştıran, sağduyunun kaçınılmaz bir gereği olarak sunan aile filmlerinden birisi değil karşımızdaki. Malumunuz aile filmlerinde genelde ortada oldukça işlevsiz, dağılmaya yüz tutmuş, birbirinden kopuk bireylerden oluşan bir aile vardır. Hani şu "işlevsiz / dysfunctional" diye tabir edilenden... Seyirci, olay örgüsü ilerledikçe bu işlevsiz ailenin adım adım bir amaç uğrunda kenetlendiğine, aile bireylerinin birbirlerinin kıymetini anladığına, aile içindeki rollerin yeniden anlam kazandığına şahit olur. Sonunda aile bahtiyar olur, katarsis hasıl olur, seyirci de mutlu mesut kendi hayatına döner.
"Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi"nde yukarıda saydıklarımın hiçbiri yok, iyi ki yok. Aile üzerine esaslı bir sorgulamaya davet bu 'acıklı' hikâye. Ancak bence bu hikâyeyi esas acıklı kılan "Celal Tan ve ailesi"nin başına gelenlerden ziyade; bu ailenin başına gelenler üzerinden izleyicilerin her birinin hikâyesinin aşırı acıklılıkta olması ihtimali... Zira filmin merkez kavramı aile olsa da aslında temelde hep aynı çıkmaz dillendiriliyor: Hakikati olmayan gerçek olabilir mi?
Mevzu ister ailemiz, ister insanlığımız, ister kadın veya erkekliğimiz, ister zengin veya fakirliğimiz olsun bu soru her defasında kendini hatırlatıyor. Bir insanın bedeniyle, aile ve akrabalarıyla, işiyle, cinsiyetiyle, mülküyle, kılık kıyafetiyle, toplumla, doğayla; kısaca hayata dair her şeyle kurduğu ilişki sadece kurulu düzenin (yasalar, toplumsal normlar, Öteki'nin nazarı, vb.) dikte ettiği normlar çerçevesinde yaşandığı müddetçe bu norm ve ilişkiler bütününün "gerçek"ten bir anlamı var mıdır?
Filmde Cumhuriyet rejiminin kurmaya çalıştığı teolojik-siyasal kültüre pek çok gönderme yapılmasını da sanırım seyirciye bu soruyu sordurma çabasına borçluyuz. Atatürk büstlerinin sık sık kadraja alınması, marşlar, çocuklar gibi şen bayrak sallayan "devrimlerin ışığında" yaşamış ihtiyar hukukçular... Ve filmin içinde bu steril, muntazam ve yerli yerindeliğin aslında ne kadar kırılgan, hakikatsiz ve yalan olduğunu görüyoruz; "alt üst" oluyoruz. Kurmaca olan bizi kendi hakikatimize çağırıyor.
18. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde "En İyi Film", "En İyi Senaryo" ve "Jüri Özel Oyunculuk Toplu Performans" ödüllerini alan "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi" yolculuğuna daha yeni başlıyor; naçizane bunun bir parçası olma fırsatını kaçırmayın derim çünkü anlatılan aslında bizim aşırı acıklı hikâyemiz...
Son bir not: Böyle 'ağır' bir eseri seyrettikten sonra fikri sorulan altı sinema eleştirmeninden üçünün filmdeki küfür sayısına odaklanması, bana filmin defaatle vurguladığı bir cümleyi anımsattı: Bakmak ile görmek aynı değildir.
Uğur Kantar davası
Genelkurmay zabıtlarında "zayiat" diye gösterilen gencecik çocuğun davası yarın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde başlıyor. Saatlerce güneş altında elleri kelepçeli bir şekilde bırakılıp, ölesiye dövülerek öldürülen Uğur'un davası hepimizin davası olmalıdır. Mazlum-Der'den Asker Hakları İnisiyatifine pek çok sivil toplum kuruluşu bu davanın takipçisi olacak, yeğeni Kıbrıs'ta askerlik yapmakta olan ben de bu davanın peşini bırakmayacağımı buradan ilan ediyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019