Hilâl KAPLAN
Mustafa Kemâl, Nutuk'un kapanış metni olan ve bir nevi "vasiyeti" sayılan Gençliğe Hitabe'de, kendisini takip etmesi için yetiştirdiği nesillere ve onlardan sonra geleceklere şöyle seslenir: "Birinci vazifen, Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti'ni, sonsuza dekkorumak ve savunmaktır."
ABD'ye bağlılıkları herkesin malumu olan bir grup, 15 Temmuz günü sadece millî iradeye,Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve/ veya devlete saldırmadılar.
Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun bağımsızlığına saldırdılar. Türkiye Cumhuriyeti'ni, ABD'ye göbekten bağlı bir FETÖ Cumhuriyeti yapmak için saldırdılar ve kaybettiler. En çok da bazı Kemalistlerin 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı veya Anadolu çomarı" şeklinde aşağıladığı halk kesimleri sayesinde kaybettiler.
Peki, cumhuriyetin kendilerinin "mülkü" olduğunu düşünecek kadar onu sahiplenenlerin çoğu, başkalarına "biatçı" derken ve kendileri "Bağımsızlık benim karakterimdir" sözleriyle sosyal medya hesaplarını süslerken, o gece neden ATM kuyruklarında ya da evlerinde televizyon başında oturmaktaydı?
Millet, o gün "bağımsızlığı ve cumhuriyeti savunma mecburiyetine" düştü ve vazifeye atılmak için, içinde bulunduğu vaziyetin imkân ve şartlarını düşünmedi. F-16'lardan bombalar da yağdı, otomatik silahların ateş yağmuru altında da kaldı. Tonluk tanklarınpaletleri arasında gövdesi ikiye de ayrıldı. Ama millet geri adım atmadı. "Aziz millet" ifadesindeki sıfata ne kadar lâyık bir millet olduğunu bir kez daha kanıtladı.
O yüzden bu seneki 29 Ekim, diğerlerinden daha farklıydı. Cumhuriyetin, artık geniş halk yığınlarını ezip dışlayan bir kavram olarak değil, bilakis milletin tüm kesimlerini içleyen ve hatta bunu canı pahasına yapanlara artık lâyık olmak zorunda olan bir Cumhuriyet imkânı ve ihtimali daha da kanlı canlı biçimde karşımızda duruyor.
29 Ekim akşamı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ben öyle bir Cumhuriyeti arzulayanların birlikteliğini gördüm. Özgüvenli, bağımsız ve gücünü geçmişiyle kavga etmeden istikbâle uzanmasından alan bir Cumhuriyetin düşünü görenlerin birlikteliğini gördüm. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun bir araya gelmenin yollarını bulmak zorundayız. Aksi takdirde ödeyeceğimiz pahanın sandığımızdan da büyük olduğunu 15 Temmuz'da yaşadık. Külliye'deki Cumhuriyet resepsiyonunda, yüzlerce şehit ve binlerce gazimizin hatrına bunu başarmamız gerektiğini düşündüm. Çünkü o gece, onların fedakârlıkları sayesinde ayakta kalabilmiş bir Cumhuriyet vardı.
"Rencide oldum"
Resepsiyonda, Cumhurbaşkanımız ile kısa bir ayaküstü röportaj yapma imkânımız oldu. Kendisine, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, "Beyefendi Marmaris'te tatil yaparken, Meclis'e bombalar yağıyordu" sözü sorulduğunda üzüldüğünü ve hatta "rencide olduğunu" ifade etti. "O zat herhalde hangi şartlarda İstanbul'a hareket ettiğimin farkında değil" diyerek, kendisini ve ailesini hedef alan bir ölüm timi karadan yaklaşırken oteli terk ettiğini ve havada aralıksız bir F-16 tehdidi sürerken havalimanına vardığını ve krizi oradan yönettiğini hatırlattı.
"Ben, başka yere kaçanlar gibi kaçmadım" derken ya darbe gecesi Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine sığındığı söylenen Kılıçdaroğlu'nu ve/ veya başka güvenli ev arayışında olanları kast ederek, "Lider taşın arkasına saklanırsa, millet dağın arkasına saklanır" sözünü yineledi. "Ben milletimin yanında ve önünde olmak durumundaydım. Krizi de havaalanından yürüttüm. Sormak lazım, siz nerdeydiniz? Demek ki akıl hocaları yanlış yönlendiriyor" diyerek noktayı koydu.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019