İbrahim Karagül
Önce Irak’ın kuzeyinde Türkiye’ye karşı cephe açtılar. Sonra Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye karşı cephe açtılar. Ardından bu iki cepheyi birleştirip “Terör Koridoru” planları hazırladılar. Bir harita çizmeye ve bu haritayı Türkiye içlerine genişletmeye kalkıştılar.
Sinsi sinsi, gizli gizli bu “koridor” için örgütler kurdular, örgütleri birleştirdiler. Bu amaca yönelik Türkiye içinde kamuoyu araçlarını harekete geçirdiler, Kobani benzeri psikolojik operasyonlar yaptılar. Türkiye’yi güneyden “çevreliyor”lardı.
Türkiye’yi sadece Türkiye sandılar. O siyasi genetiği hesaplamadılar.
Biz “çözüm süreci”ni gerçekten barış sanıyorduk oysa bu cephenin “içerideki ayağı” olarak planlanmış. Irak işgali ile, Suriye savaşı ile çözüm süreci aynı planmış. Irak’ta, Suriye’de, içeride ortamın olgunlaştığını düşündükleri an FETÖ üzerinden müdahale ettiler, bu ülkeye 15 Temmuz’u yaşattılar.
Onlara göre plan tıkır tıkır işliyordu. Türkiye’nin bu planın önünde durmasına artık imkan yoktu. Çünkü onlar bu ülkeyi sadece Türkiye Cumhuriyeti sanıyorlardı. Selçuklu’yu, Osmanlı’yı, yüzlerce yıllık siyasi birikimi hesaba katmamışlardı.
İran sınırından Akdeniz’e kalın duvarlar öreceklerdi Ne oldu, hepsi suya düştü.
İşte o genetik harekete geçti. Fırat Kalkanı ile başlayan müdahaleler zinciri, “Terör Koridoru” planlarını tamamen dağıttı. İran sınırından Akdeniz’e uzanan tampon bölge planları suya düştü.
Onlar Türkiye ile Arap dünyası arasına kalın bir duvar öreceklerdi, bu sadece güvenlik duvarı olmayacak aynı zamanda demografik de bir duvar olacaktı. Hepsi suya düştü. Bölgenin ana dinamik gücünün Türkiye olduğunu, artık denklemin bunun üzerine kurulacağını görememişlerdi.
Çevreleme Planı: Karadan olmadı denizden yapalım. Akdeniz’de boğulursunuz!
Ama durmadılar. Hemen Doğu Akdeniz’de toplanmaya başladılar. Donanmalarını Akdeniz’in doğusuna taşımaya, Türkiye’yi buradan tehdit etmeye başladılar. Bu sefer “çevreleme” karadan değil denizden yapılıyordu.
Doğu Akdeniz’den Ege’ye kadar, bir çok ülkenin içinde bulunduğu bir “Türkiye karşıtı blok” oluşturmaya kalkıştılar. İsrail’in doğalgaz kaynakları keşfi üzerinden Akdeniz’i paylaşmaya, Türkiye’yi dışarıda tutmaya kalkıştılar. Bu sefer “Deniz Koridoru, Tampon Bölgesi” kuruyorlardı.
Türkiye sadece donanmasıyla değil, sondaj gemileriyle de her alanda bu konsorsiyuma müdahil oldu. Bu müdahaleye kadar yaptıkları bütün anlaşma boşa çıkarıldı.
Onlar vurdukça Türkiye daha da uzaklara gitti.
Akdeniz’in asıl gücünün Türkiye olduğu ortaya çıktı. Türkiye’siz hiçbir hesabın yapılamayacağı bir kez daha tescil edildi. İsrail, Mısır, Rum Yönetimi, Yunanistan ve daha birçok ülke, “Türkiye’ye rağmen” hiçbir şey yapamayacaktı.
Akdeniz’de, Ege Adaları çevresinde gözdağı vermeler, tatbikatlar da boşa gidecekti. Atina’yı cesaretlendirip Türkiye’nin üzerine saldırtmalardan çıkacak tek sonuç Yunanistan’ın zararı olacaktı.
Onlar Türkiye’yi çevrelemeye, durdurmaya çalıştıkça Türkiye çok daha uzağa gitti. Savunma hatlarını oralarda kurdu. Bu, Irak’ta böyle oldu. Suriye’de böyle oldu, Akdeniz’de böyle oluyor. Yarın Ege Denizi’nde de böyle olacak.
Atina birilerinin gazına gelirse, başkaları Adaları masaya sürer.
Eğer Yunanistan İsrail’in, AB’nin, Mısır’ın gazına gelip Türkiye ile boy ölçüşmeye kalkışırsa, bu ülkelerin kendisini bir terör örgütüne, bir araca, bir malzemeye dönüştürdüklerini görecektir.
Eğer Atina, bu ülkelerin gazına gelip adalar üzerinden Türkiye’yi sıkıştırmaya kalkışırsa çok geçmeden On İki Ada meselesi Atina’nın aleyhine şekilde masaya sürülecektir. İşte o zaman bu ülkelerin verdikleri “gaz” kadar Atina için yapacakları çok şeyleri olmayacağı görülecektir.
Doğru cevabı şimdi de Libya’da veriyoruz. Bu jeopolitik akıldır.
Türkiye, kendisini Akdeniz’de durdurmaya çalışanlara en doğru cevabı Libya’dan veriyor şimdi.
Türkiye’yle karşı önce Hafter’e oynadılar. Olmadı, Akile Salih’e oynadılar. Olmadı, Sisi’ye oynadılar. Olmadı, NATO’yu harekete geçirmeye kalktılar. Olmadı. Türkiye karşısına bir Arap Bloku çıkarmaya kalktılar. Olmadı, Arap Birliği’ni toplantıya çağırdılar.
Hiçbiri olmadı, hiçbiri de olamayacak.
Fransa da gelse olmayacak, Rusya da gelse olmayacak. Türkiye en büyük savunma hattını Libya’da kuracak, bu ülkenin bölünmesine, paramparça edilmesine izin vermeyecek.
Macron’un boş tehditleri:Yapabileceği bir şey yok.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un atıp tutmaları, “Türkiye tehlikeli oyun oynuyor, izin vermeyeceğiz” sözleri sadece blöf. Fransa sadece Akdeniz’de değil, Afrika’da da kaybedecek. Terör örgütlerinin arkasına sığınıp namuslu ülke rolü oynama dönemi geçti artık.
Cezayir’de yüzbinlerce insanın ölümüne imza atmış bir ülkenin, sömürgeci geleneği sorgulanacak. ABD ve Afrika’da ırkçı, köle taciri ve sömürgeci heykellerine yönelik saldırılar bir bilinç hareketidir. Fransa buradan da bir cevap alacak.
Türkiye coğrafya gücüdür.
Türkiye bir coğrafya gücüdür. Attığı her adım bu gücünü daha da pekiştiriyor. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde, Akdeniz’de, Kuzey Afrika’da, Ege’de attığı adımlar çok ciddi jeopolitik akıl içeriyor. Atacağı adımlar da öyle olacaktır.
Ve gün gelecek, Suudi Arabistan ve BAE’nin bugün Türkiye’ye yaptıklarına yönelik de bir şaşırtıcı çıkış olacaktır. Bir müdahale coğrafyası şekillenecektir.
Türklerin kardeşlik teklifini reddeden herkes kaybeder.
Bugünün ve yarının dünyasında, Türklerin kardeşlik teklifini reddeden kaybeder. Çünkü Türkler, Müslüman olduktan sonra, Müslüman bu coğrafyada kimin başı sıkışsa yardıma koşan tek millettir. Yüzyıllar boyunca Müslüman dünyayı birleştirip, hesaplaşmayı sadece Batı ile yapan tek millettir.
Gün gelecek, S.Arabistan da Türkiye’den yardım isteyecek.
Bugün Türkiye, bir coğrafya kardeşliğinin temellerini atmaya çalışıyor. Çünkü son yüz yılın, kendisi dahil, her ülkeye, her millete neler yaşattığını çok iyi bilir. Bu coğrafyada neler yaşandığını çok iyi bilir.
Batı’nın 21. yüzyılı belki 20. yüzyıldan daha da kötü yapmak istediğini de çok iyi bilir. Bunlar etnik değil, siyasi, tarihi, kimlik, aidiyet meseleleridir.
Şunu bir yere not edin: Gün gelecek Suudi Arabistan da Türkiye’den yardım isteyecek.
Yazarlar
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021