İbrahim Tığlı
Birkaç ay önce dünya medyasında Türkiye ile ilgili genellikle olumsuz bir hava vardı. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin etkisi ile Türkiye’ye karşı negatif yaklaşımlar özellikle medyada ön plandaydı. Küresel ekonomik saldırganlığının da yansımasıyla çaresiz ve bitkin gösterilen Türkiye’ye karşı değişik çevreler eteklerindeki taşı dökerek başta insan hakları, ekonomik gidişat olmak üzere her açıdan eleştiri bombardımanına tuttular.
Oysaki Türkiye son on altı yıldır, bölgenin en güçlü devletlerinden biri haline gelmiş, ekonomik ve siyasi istikrarı ile adından söz ettirmeye başlamıştı. 20 yıl kadar önce dünyanın sessiz devletlerinden biri olan ülkemiz, Latin Amerika, Afrika ve Uzakdoğu dahil birçok bölgede görünür olmaya başlamıştı.
NATO’nun sadık bir müttefiki ve yıllardır gelişen ekonomisine rağmen Avrupa’nın sınır kapılarında bekletilmişti. İtalya, Hollanda gibi ülkelerde yaşanan siyasi istikrarsızlık, ya da İspanya, İngiltere ve Yunanistan’daki ekonomik çöküntü Türkiye’yi “es” geçmişti. Türkiye’nin her daim Avrupa’ya karşı iyi niyeti karşılık bulmamış, bir türlü girmek istediği Avrupa Birliği kapısından her defasında geri döndürülmüştü.
Türkiye basın ve insan hakları özgürlüğü gibi konularda eleştirilmesine rağmen Fransa ve ABD’den daha iyi bir sınav vermişti. Terör örgütü destekçisi olmakla gazeteci kimliğini karıştıran Batılı ülkeler, Türkiye’nin hassasiyetleri noktasında hep farklı bir yol izlemeyi tercih etmişlerdi.
Türkiye bazılarının iddia ettiği gibi yönünü Avrupa’nın bu tezat yaklaşımına binaen, Ortadoğu ülkelerine çevirmedi. Ortadoğu devletleri ile kurulan ilişki daha çok tarihi ve coğrafi birikimin hatırlanmasına yönelikti. Uzun yıllar geri plana atılan ilişkiler, AK Parti’nin iktidarı ile normalleşmeye başlamış, tarihsel ve coğrafi hatırlanma, gerçeklik kazanmıştı.
Arap Baharı başladığında en yapıcı politikalardan biri Türkiye’den geliyor ve siyasi değişimlerden önce insan merkezli bir değişim çağrısı yapılıyordu. Bu yüzden Libya’ya karşı Fransa’nın öncülüğünde başlatılan operasyona Güney Afrika ile birlikte yalnız Türkiye karşı çıkıyordu. Mısır’daki darbeye karşı en büyük direnç yine Türkiye’den geliyor, Alman Şansölyesi Angela Merkel, darbeci Sisi’yle poz verme heyecanı yaşarken, Recep Tayyip Erdoğan ABD’de aynı masada oturmaya dahi karşı çıkıyordu.
Türkiye’nin dış politikasında günü birlik çıkarlardan ziyade tarihsel birikimin verdiği gerekliliklerin ön planda olduğu anlaşılmaya başlandı artık. Bu gerekliliğin temelinde de insan merkezli bir politikanın olduğu gerçeği var. Türkiye’nin Suriye politikasında en önemli değişmezliğin de sürdürülebilir bir insani politika olduğu görülmekte.
Suriye iç savaşından beri Türkiye’nin önceliği bölgede terör örgütlerin varlığının son bulmasıydı. Fakat yaklaşım başta ABD ve diğer küresel güçler tarafından anlaşılamadı. Uydurulmuş bir terör örgütü Batı ve Rusya için öncelik olurken, Türkiye terör örgütleri arasında bir ayrıma gitmedi. El Bab ve Afrin operasyonları bu gerçeklik politikasının en bariz örnekleridir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Almanya, Fransa ve Rusya taraflarının katıldığı dörtlü zirve, Suriye’de, Türkiye’nin başından beri izlediği insani politikanın, barış ve istikrar için en önemli çözüm olduğunun kanıtıdır. Zirveden sonra liderlerin yaptığı basın toplantısında öncelikli vurgu, Suriyelilerin kendi geleceklerini kendilerinin inşa etmeleridir.
Türkiye’nin üç buçuk milyondan fazla Suriyelilere kucak açmasının artık bir karşılığı olacak ve insani politika diğer tüm çıkar politikalarının önüne geçecektir. ABD’nin bu yeni duruma zirvede olduğu gibi ikna edilmesinden ziyade kabullenmesinin yolu açılacaktır. Çünkü Almanya, Fransa ve Rusya gibi ABD de, Türkiye’nin Suriye’deki varlık nedenini kavramak zorunda kalacaktır.
Türkiye’nin son günlerdeki ikinci önemli başarısı Kaşıkçı cinayetinde gösterdiği tavırdır. İnsan hayatını önemseyen bir tavır benimseyerek, Kaşıkçı cinayetine muhalefet liderinin iddia ettiği gibi ekonomik çıkarları hedefleyerek yaklaşmadı. İlk cinayet söylentileri çıktığında bile ABD, Suud yönetimi ile ekonomik çıkarlarını bozmayacaklarını belirtirken, Türkiye kararlı bir tutum sergileyerek oldukça şeffaf bir şekilde soruşturmanın ayrıntılarını paylaşmayı sürdürdü. Türkiye, cinayetin faillerinin Suudiler olabileceği gerçeğini dile getirerek, gerçeklerin ortaya çıkması için yoğun bir çaba harcadı. Türkiye’nin kuşkulularının, suçlamalarının ne kadar da haklı olduğu uzun süredir negatif bir bakışı barındıran bazı batılı medya kuruluşları tarafından da ancak anlaşılabildi.
Türkiye insan merkezli dış politikasını Suudi yönetimi ve onların ortakları Körfez ülkeleri ile ilişkileribozulacak olmasına rağmen sürdürüyor. Almanya ve Fransa, yıllardır en önemli silah satışlarının müşterisi olarak gördükleri Suudi Arabistan’la ilişkileri bozamamak adına yeni yeni sesler çıkarmaya başladıklarında, Türkiye’nin dik duruşu dünya kamuoyu tarafından da artık ayırt edilebiliyor.
Suudiler utanç verici bir cinayeti işlerken, ABD ve müttefikleri çıkarları adına sessiz kalmayı, bir şekilde yapılan vahşi cinayeti kapatmaya çalışırken, Türkiye ısrarla hakikatin ortaya çıkması için büyük çaba sarf ediyor. Cinayetten neredeyse 1 ay geçmesine rağmen ABD ve Suud’la iş çeviren diğer devletler, söyledikleri sözler dışında bir şey yapmadılar. Türkiye’nin gayreti ve çabası ise ortada. Artık şimdilerde dünya kamuoyu bu gerçeğin farkında.
Bölgenin insan hakları savunucusu tek ülkesi Türkiye, insanı merkeze koyan politikası ile gurur duyulabilecek hakikatleri söyleyen bir rol oynuyor. Fakat bu izlenen yol yeni riskleri de getirecektir. Türkiye’nin bu politikasından rahatsız olacak başta ABD olmak üzere bölge ülkeleriyle çıkar ilişkisinde olanlar, Türkiye’nin bu rolünden rahatsız olacak ve başarıya ulaşmasını önlemek ve durdurmak için her yolu deneyeceklerdir. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, kazanacak olan “insan” merkezli bir politika olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.02.2019
18.12.2018
13.11.2018
30.10.2018
16.10.2018
25.09.2018
18.09.2018
4.02.2018