Levent Gültekin
Mevcut siyasi aktörler, partiler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın rakibi değil.
Bu seçim sonucu bunu bize bir kez daha gösterdi.
Peki niçin olamıyorlar? Niçin olamazlar?
Bunun iki nedeni var.
Birincisi: Partilerin yapısı. Yani her birinin toplumun bir kesimini temsil ediyor olması.
Kimi Kürtlerin, kimi milliyetçilerin kimisi Atatürkçü/Alevilerin kimi de muhafazakar dindarların siyasi temsilcisi konumunda.
Türkiye’yi bütün gören, ona göre kadro kuran ona göre politika belirleyen bir siyasi parti yok ne yazık ki.
Söylemde hepsi demokrat, hepsi özgürlükçü, hepsi hukuktan, eşitlikten yana gibi gözükse de kadrolarını ve politikalarını temsil ettikleri toplum kesimi ve onların hassasiyeti belirliyor.
Böyle olunca de en geniş kesimi temsil eden parti/lider her seçimde bütün olumsuzluklara rağmen zaferle çıkıyor.
Partiler bu yapıda kaldığı sürece parti liderinin değişmesinin bir yararı olmuyor.
Bunu yıllardır görüyoruz.
Çünkü o kabın içine giren lider kabın seklini alıyor.
İnsanlar değişiyor, hassasiyetler, değerler, öncelikler değişiyor ama mevcut siyasi partiler bu değişimden hiç etkilenmiyor.
Ortaçağ’dan kalma siyaset anlayışıyla 21. yüz yıl insanına hitap etmeye çalışıyorlar.
Böyle olunca da toplum, bütün olumsuzluklara rağmen mecburen eskiler arasında kendine en yakın gördüğü en güçlü olanı tercih ediyor.
Yeni seçmen eski siyaset
Daha önce de yazdım, Türkiye’de artık iki türlü seçmen var.
Bir tarafta kimliği, inancı, mezhebi, ideolojiyi, yaşam tarzını öncelikli gören, siyasi tercihini bu değerler üzerinden belirleyen seçmenler var. Bunlar her partiye dağılmış durumda.
Diğer tarafta gerçek anlamda demokrasiyi, hukuku, özgürlüğü, eşitliği, saygınlığı, dürüstlüğü önemseyen bu değerleri gerçek anlamıyla benimsemiş zihninde ‘biz ve onlar’ ayrımı olmayan bir siyasi anlayışa sahip olanlar var. Bunlar da kendine en yakın gördüğü partiye/adaya oyunu kerhen veriyor.
Mevcut partilerin hepsi birinci gruptaki seçmenlere hitap ediyor.
İkinci grupta olan, ülkenin iyi eğitimli, üreten, düşünen farklı kesimlerdeki insanları bir araya toplayacak bir siyasi anlayış, bir aktör çıkmadığı sürece eskiler içinde en güçlü olan mevcut iktidar kazanmaya devam edecek.
Peki Muharrem İnce ikinci grubun ihtiyacını karşılayamaz mı?
Ne yazık ki hayır.
Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasında kullandığı kuşatıcı, birleştirici, demokrasi, eşitlik, özgürlük temalı konuşmaları dikkat çekmiş olsa da Muharrem İnce iki nedenle bu ihtiyacı karşılayacak bir siyasi profil değil.
Birinci nedeni parti kimliği.
Bir makama talipken seçim kampanyasında yapılan demokrasi, özgürlük, eşitlik temalı konuşmalar topluma inandırıcı gelmiyor.
Etkili de olmuyor. Olmadığını da gördük.
Yani hem parti hem de kişisel bagajı buna engel.
İkinci nedeni ise kişisel üslubu, tarzı, yaklaşımı.
Bu seçimde muhalefetin en büyük yanlışı ‘Erdoğan’ı ancak onun gibi biri yener’ yaklaşımıydı.
‘Onun gibi kavga eden, onun gibi bağıran, laf sokan, meydan okuyan, haddini bildiren bir lider olursa Erdoğan’la baş edebilir’düşüncesi, kanaatim odur ki bu seçimin en talihsiz stratejisiydi.
İnce bu tarzıyla Erdoğan’ın tuzağına düşüp seçimin horoz dövüşüne dönüşmesine neden oldu.
Sosyal medyanın zehirleyici gazıyla ‘Ağzının payını nasıl verdim ama’, ‘Nasıl da haddini bildirdim ama’, ‘Kavgaysa kavga’yaklaşımı insanların psikolojik olarak en yakın gördüğü adayın etrafında toplanmasına neden oldu.
Bu kavgacı tarz, Erdoğan’ın bu tarzından rahatsız olan yukarıda bahsettiğim ikinci gruba ait AK Partili seçmen kitlesini de yeniden Erdoğan’ın yanına itti.
Halbuki Erdoğan’ın rakibi olan adayın üslup, yaklaşım, tarz olarak Erdoğan’a da ders verecek bir bilgelikte, olgunlukta, saygınlıkta olması gerekiyordu.
Saygınlık, olgunluk, içtenlik, efendilik, ağırbaşlılık ama beraberinde kararlılık, cesaret, dirayet barındıran bir yaklaşım Erdoğan’ı da toplum nezdinde açığa çıkarabilirdi.
Yukarıda bahsettiğim, evrensel değerleri, saygınlığı, efendiliği, dürüstlüğü önemseyen ikinci gruptaki seçmen bu değerleri siyasetçinin sadece söylemlerinde değil kişiliğinde de görmek istiyor.
Daha iyi anlaşılması için bir anekdot aktarayım.
Seçimden birkaç gün önce bir taksiye bindim.
Taksici beni görür görmez “Yıllardır AK Parti’ye oy veriyorum, seni okudum, dinledim AK Parti’den koptum, şimdi söyle bakalım bana ben kime oy vereceğim?” deyince “Muharrem İnce’ye verebilirsin” dedim.
“Abi ben Erdoğan’dan kopup çakma Erdoğan’a oy vermem”deyip kestirip attı.
‘Çakma Erdoğan’ algısını yaratan, ne yazık ki sosyal medyanın gazıyla kavgacı, had bildiren, meydan okuyan üslubu, yaklaşımı toplumda geçerli değer sanan, İnce’nin kendisi oldu.
Peki İnce’nin mitinglerindeki kalabalığa, heyecan dalgasına, değişim özlemine ne diyeceğiz?
Hepimiz biliyoruz ki bu kalabalıkların, bu heyecan dalgasının toparlayıcısı İnce değildi.
Toplumdaki değişim talebiydi.
Ülkenin gidişatına karşı toplumda oluşan ‘Yeter’ duygusuydu.
İktidarın ülkeyi götürmeye çalıştığı istikamete duyulan isyandı.
Bu insanları bir araya getiren İnce’nin kendisi değil belki ama değişimi temsil eden konumu ve konuşmalarıydı.
İnce, değişim talep eden fakat kişisel/partisel bagajından dolayı farklı partilerdeki seçmenleri çekemediği için muhalefetin bir kısmını toplamakla yetindi.
Peki bu durumda Erdoğan’ın rakibi kim olacak?
Erdoğan’ın tek ve gerçek rakibi toplumdaki değişim talebidir.
Yani o mitinglere katılan, hatta katılmadığı halde o değişimi arzulayan toplum kesimleridir.
Onların taşıdığı özlemdir, heyecandır, yaşanabilir Türkiye hayalidir.
Kimsenin kimliğine, inancına, mezhebine, ideolojisine, yaşam tarzına bakmayan, özgür, eşit, refah seviyesi yüksek; bilme, sanata, eğitime, hukuka önem veren bir Türkiye hayali taşıyanlardır.
Erdoğan sandıkta herkesi yenebilir ama toplumda her geçen gün biraz daha artan, büyüyen bu değişim talebini yenemez.
Esas olan bu heyecanı, bu arzuyu korumak ve sürdürmektir.
Olana razı olmadan daha iyi, daha yaşanabilir, daha özgür, daha huzurlu bir Türkiye hayalini canlı tutmak, yaşatmak ve gerçekleştirmek için herkesin elinden geleni yapmasıdır.
Zaman Erdoğan’ın olsa da vakit değişimden yanadır.
Sonunda kazanacak olan da bu değişim talebidir, arzusudur.
Dünya dönerken, insanlar değişirken, evrensel değerlerden uzak siyaset anlayışı varlığını sürdüremez.
Sürdüremeyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023