Leyla İPEKCİ
Bugün dünya o kadar hızlı dönüyor ki, her gece bir çağ kapanıyor.
Saniyelerle atlıyoruz paralellerle meridyenlerden. Yeni paradigmaların yükselişi ve düşüşüne müdahale etmeye, onların sosyolojisini oluşturmaya, analizlere sentezlere vakit yok. İdeolojiler dahi tükeniyor sabaha kadar. Arzu, haz ve şiddetin şehvetle tüketildiği bu nihilist dönemde, varoluşu anlamlandıracak evrensel dilin alfabesi siliniyor harf harf.
Belki de artık dünyada 'yeni' diye bir şey de yok. Her şey iç içe. Yeni diye baktıklarımız çoktan eskimiş gitmiş ya da eski sandıklarımız yeni bir versiyonla geri gelmiş. Nereye baksak böyle.
Neo-ittihatçılık, neo-nazizm, neo-kolonyalizm, neo-anne, neo-insan... Bu 'neo-dünya'nın izlek temalarından biri küreselleşme olgusu. Fakat o da günden geceye bambaşka boyutlar kazanıyor. Kimlerin bu sabah aktörleşeceği, akşama dek kimlerin küresel değerler havuzunda boğulacağı belli değil.
Kavramların iflası kadar ve denklemlerin çok bilinmezliği kadar belirsizlik de hâkim bu zamanın ruhuna. Belirsizlik, bu küresel havuzun su seviyesine de etki ediyor. Kimi aktörler sığ sulara balıklama dalabiliyor, kimileri havuzun en derin tarafında boy vermeye kalkıyor, bir türlü zemine değdiremediği ayaklarıyla...
Batı'nın Rönesans ve Reform çağından beri, sanayi devrimiyle başlayan uzun dönemdeki köşe taşlarından biri kuşkusuz imparatorlukların yıkılışını tetikleyen milliyetçilik dalgasıydı. Ulus devletlere giden sürecin de en güçlü tezahürlerinden biri, belki ilkiydi, Fransız devriminde sloganlaşan: 'Özgürlük eşitlik kardeşlik' mottosu.
Bugünün küresel havuzundan baktığımızda, havuzu dolduran en tazyikli suların da bunlar olduğu görülüyordu, daha dün akşama kadar: Hümanizm, insan hakları, Marksizm, laiklik, eşit vatandaşlık, azınlık hakları, anayasal eşitlik, vatandaşlık, vicdan özgürlüğü, bireyselleşme, görecelilik, pozitivizm... Bunların tezahürüyle en kanlı katliamcılarla, en aşağılık zorbalar da sahne almıştı ama.
Doğu Batı ekseninde son yüz elli yılını bir bölünmüşlük algısıyla tamamlayan bizler, hızlı takvim yapraklarına göre, belki sadece birkaç dakikadır, bu bölünmüşlüğe karşı bir direniş dili geliştirmeye başladık. Siyasetin, konjonktürün, stratejik ortaklığın filan çok ötesinde bir motivasyonu var bunun: Muhteşem karmaşalarımızın ruhunu keşfediyoruz yeniden.
Farklılık ve çeşitliliğin bizi ayıran değil, tamamlayan, bütünleyen yüzüne bakıyoruz uzun zaman sonra ilk kez. Toplumsal karşıtlıklarımızı kaşıyarak bizi cumhuriyet boyunca çatıştırmış ceberut resmî söylem, kendi içinden yıkıldıkça, adalet ve hakkaniyetin dilini ne kadar özlemiş olduğumuzu fark ediyoruz.
Kendimize zıddımızla baktığımızda (Doğu-Batı, sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, modern-muhafazakâr vs.) bizi çatıştıran dilin tahakkümünü ezbere kabulleniyorduk. İki kutuplu dünya algısı bizi de bölmüştü. Bu, soğuk savaşın diliydi. Bir zamanların küresel havuzu bu iki kutuplu dünyayı barındırırken bizleri de zihinaltımızda bölüp duruyordu.
Gelgelelim: Kendimize çokparçalı baktığımızda, yani bölünemeyecek kadar çeşitli, renkli, kıvrımlı, karmaşık olduğumuzu gördükçe, küresel havuzun dibine çöken tortularda bambaşka evrensel değerler olduğunu hatırladık.
Dipleri dalgalandırdıkça, havuzu kendi rengine boyamaya başlayan bu evrensel değerler, yüzeye çıkmak için bir vakti bekliyordu belki. İronik biçimde, bugünün evrensel sanılan küresel değerlerinin dibe çökmesini...
Evet, artık havuzdaki tortular, çökeltiler, dip akıntılar hareket halinde. 'Hakikatin hareket hali,' yeni bir dalgalanma başlatmış. Doğu'daki batının, Batı'daki doğunun iç içe geçtiği, göreceliliğe dayanan tüm neden sonuç ilişkilerinin muhteşem karmaşalarımızın ruhuyla süpürüldüğü yer burası. Buradayız. Birlikte.
Aynı hikâyenin içinde olduğumuzu hatırladıkça farklı halklar, inançlar, kültürlerin 'kendi olma halleri'ni daha net tanımlamaya da başladık. Artık burada 'medeniyet tasavvuru' gibi sözcükler daha sık uçuşuyor. Peki, ben neresinden bakıyorum bu tasavvura?
Küresel havuzdaki evrensel değerleri en güçlü hissettiğim yerden, Kâbe'den. Müslüman halkların diktatörlerine karşı direnişinin başladığı ama sefalet ve yoksulluğun daha görünür olduğu, zalimle mazlumun iç içe geçtiği bir dönemde, küresel dönüşlerimizin evrensel çekirdeğinden.
Atom parçacıkları gibi fıtri dönüşlerimizin yönsüzlüğünde. Etrafında kibirle yükselen binalara, çevresinde dikilen gökdelen putlarına rağmen Kâbe: Hepsini taşıyor, kaldırıyor, tutuyor. Doğu Batı ve tüm yönlerin buluştuğu bu sinede, geçmişler birleşiyor şimdi'de. Ve diğer zamanlar. Bizi nostaljiye değil, diriliş için bir başka şeye çağırıyor Kâbe. (Devam edeceğim.)
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kılıcın mızrağın okun acısında Müslüman’ın hüznü
15.09.2018 - Dolar kuruyla oynamaktan daha etkilisi: İnsanın vehimleriyle oynamak
4.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (2)
1.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (1)
28.08.2018 - Küresel kasabada vahdet denizi!
25.08.2018 - Candaki kurban sırrımız
21.08.2018 - Gezi’den mesire yerine; parkların bi/çim analojisi!
7.02.2018 - Savaşımızın binbir yüzü!
4.02.2018 - Toplumsal gerçekler bazen araştırılmaz, içinde yaşanır!
31.07.2018 - ABD’nin çöküşü işgallerinin mânâsında gizli!
28.07.2018
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Delal Seven
Sizin, AK Partinin "doğru" dediğini ezberleyip, tekrarlamaktan başka bir bildiğiniz yok mu? Daha düne kadar BDPye küfrediyordunuz..Bugün az kalmış BDP yalakalığı yapmanıza..Onu da yaparsınız..Sizin gibi "müslüman"lardan herşey beklenir. Yarın AK Parti yanar, siz döner..