Mahmut ÖVÜR
PKK, 90'ların siyaset anlayışına çakılıp kaldığı için 14 Temmuz'dan sonra yaptıklarıyla Türkiye'yi de o eski noktaya çekmeye çalışıyor. İstiyor ki Türkiye tanklarıyla toplarıyla halka saldıran bir fotoğraf versin.
Amaç, Beşar Esad'ın Suriyesi ile Türkiye'yi aynı fotoğrafın içinde göstermek ve dünyaya "Bak Türkiye de halka tankla topla saldırıyor" dedirtmek.
Bu saldırıların, öfkenin arkasında Türkiye'yi yanlışa sürükleme fikri var. Ama asıl yanlışa kendisi sürükleniyor.
Ortadoğu yeniden şekillenirken, Türkiye dünyanın küresel güçleri ve "Arap Baharı"nı yaratan halklarla birlikte tavır alıyor. PKK ise gidip yıkılmaya yüz tutmuş Suriye-İran ekseniyle hareket ediyor. Bölgesel statükodan medet umuyor.
O destekle havaya giren PKK, kendi tabanının bile üstlenemediği eylemlerle çıkış arıyor.
Buradan siyasi bir çıkış bulmak mümkün görünmüyor. PKK, silahıyla bir süre var olabilir ama siyaseten işi çok zor. Hatta siyaseten öldüğünü söyleyenler bile var.
Saldırıların zamanlaması da PKK'nın bu bölgesel ufkunu yansıtıyor.
Sadece son bir haftada olup bitenlere bakın. Suriye muhalifleriyle Dışişleri Bakanı buluşuyor, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Güneydoğu'ya gidiyor. Ve en önemlisi Türkiye yeni bir anayasa için dün Meclis'te bir araya gelip ilk adımı atıyor. İşte tam bu süreçte önce Bitlis, ardından da Çukurca saldırısı gerçekleşiyor. Anlaşılan bu kadarla da kalmayacak.
PKK saldırılarını yükseltecek. Bunun nedeni de sadece bazı bölge ülkelerinin desteği değil, PKK geçmişte de siyaseten bu yöntemlerle beslendiği için şiddeti vazgeçilmez bir araç olarak kullanıyor.
Oysa hem Türkiye hem de Kürt sivil toplumu son 10 yılda demokratikleşmenin nimetleriyle tanıştı ve umutlandı.
PKK'yı yöneten akıl, küresel dünyanın gidişini görmediği gibi bu gerçeği de görmüyor. Bu yüzden de Türkiye'nin değişimine ayak uyduramıyor. İçinden geçtiğimiz süreçte eğer Türkiye, demokratikleşmeyi kesintiye uğratmaz, yeni anayasa çalışmalarını ısrarla sürdürürse PKK bu kez halkla karşı karşıya gelecek.
Çok değil iki gün önce 700'ü aşkın sivil toplum örgütü bir araya gelerek şiddetin durmasını istedi. Bu çok anlamlı ve önemli bir çıkış.
Kürt toplumu artık demokrasi açısından "kaybedeceklerim var" diyerek şiddete karşı çıkıyor, rahatsız olduğunu söylüyor. 90'larda olmayan yeni bir şey bu... Hükümet de, Türkiye medyası da Kürt toplumundaki bu değişimi görmeli. Bölgeye PKK'nın yanlışları üzerinden değil, halkın değişim arzusu üzerinden bakmalı.
Çünkü son dönemde sivillere yönelen terör eylemlerinin de, Çukurca gibi askeri eylemlerin de artık toplumda bir karşılığı yok. Toplum bunu çekingen de olsa farklı biçimlerde dile getiriyor.
Çünkü biliyor ki, yapılan her saldırı eskisinden farklı olarak sivil siyasetin alanını daraltıyor. Ve her saldırı başta BDP olmak üzere diğer Kürt siyasi aktörlerini ve sivil toplumu biraz daha suskunluğa itiyor.
Bu gerçek henüz şiddete açık tepki verecek bir noktaya ulaşmış değil. Ama dipte çok ciddi bir kaynama var. Bu kaynamanın güçlü bir toplumsal dalgaya dönüşmesi için bölgeden yükselecek sivil seslere destek verilmesi ve demokratik adımların kesintiye uğramaması gerekiyor.
Belki o zaman, daha önce de dile getirdiğim İspanya örneğinde olduğu gibi teröre, şiddete karşı sivil toplumun tepkisi milyonların buluştuğu mitinglere dönüşebilir. Bu yolun açılması gerekiyor.
Bizde ne yazık ki şiddet ne zaman böylesine yükselse hemen "öfkeli bir dil" devreye giriyor ve daha fazla şiddet öneriyor.
Yapılması gerekenin altını bakın Başbakan Erdoğan nasıl çiziyor:
"Bu olay karşısında kim ki sinirine hâkim olmazsa, bilin ki terör örgütü işte o zaman hedefine ulaşır. Demokrasinin, özgürlüklerin insan hak ve hürriyetlerinin terörün panzehirleri olduğunu geçmiş dönemde gördük. Bu hain saldırı bizi aydınlık ufuklardan geri bırakmayacaktır."
Görünen o ki Ortadoğu köklü bir değişimin eşiğindeyken PKK da kendi tarihinin en kritik noktasından geçiyor ve siyasi tercihiyle yanlış bir yerde duruyor.
Bu duruş belki de sonun başlangıcı.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- İnce’nin şansı var mı?
6.08.2020 - En hakiki sahte siyasetçiler çağı
28.05.2019 - Yattaki sır isim: Abdullah Gül
6.05.2019 - Beşiktaş Kulübü’nde İmamoğlu kavgası
3.05.2019 - İmamoğlu’na o locayı kim ayarladı?
2.05.2019 - “AB’de HDP’ye siyaset hakkı vermezler”
28.04.2019 - Gel de şüphelenme
21.04.2019 - YSK İstanbul seçiminin yenilenmesine karar verirse
19.04.2019 - Kurul başkanları o kadar insanı nasıl buldu?
18.04.2019 - CHP yönetimi neden susuyor?
13.04.2019
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Ali Denk
asgari ucretlerin karsilastirilmasini isteyen zevata bir sorum var, acaba reel ekonomi denen kavramdan ve matematikten haberleri ne kadar? Ulke rekabetci pozisyonunu asgari ucreti dengede tutarak saglar, asiri artis sadece daha dusuk ucrete calismaya hazir yiginla issizin asgari ucret alti gonullu istihdamini korukler, pratikte manasiz kalir. Bir de ulkedeki milyonlarca isciye zammin belki toplam 3000-4000 kisiye zamla karsilastirilmasi matematik cehaletini gosterir. Yildiray cook hakli...
tt
herkes diline dolamış asgari ücret asgari ücret kardeşim asgari 1000 tl olsun ülkede işsizlik patlar çünkü bizimgibi 3-5 asgari ücretle adam çalşıştıran küçük esnaf işyerlerini kapatır bunuda bilin sırf muhalefet olsun diye işkembeden sallıyorsunuz eminim hepiniz d. memurusunuzdur
semiha
Yıldıray bey,bir sonraki yazınızda asgeri ücret ile milli gelirden kişi başına düşen payların karşılaştırmasını yaparmısınız?
FARUK
birde o ülkelerdeki asgari ücret miktarlarını yazıp öyle konuşun YILDIRAY BEY
mehmet
abd de vekil maaşı bukadar almanyada şu kadar demişsiniz ama bunlarda işçinin aldığı asgari ücretle ülkemizdeki asgari ücreti kıyaslamamışsınız