Markar ESAYAN

PKK ve yalpalayan bisiklet
27.08.2012
3710

 Çoğu kişi, Başbakan’ın sertleşen söylemini, İçişleri Bakanı olarak İdris Naim Şahin’i seçmesini ve her şeye rağmen arkasında durmasını bir siyaset kırılması olarak yorumlasa da, ben pek öyle düşünmüyorum. İdris Naim Şahin, Erdoğan’ın kibrinden ziyade çaresizliğidir. AK Partiyavaşlayan bisiklet sendromu yaşıyor ve bisiklet yalpalarken, birilerinin öte yanda dikkati dağıtması gerekiyor. AK Parti’nin neden bu denli yalpaladığını uzun uzun bu köşede tahlil ettim. Yapısal, psikolojik, sosyolojik sorunları anlamaya çalıştık birlikte. Ama AK Parti’nin asıl dengesini bozan etkenin, Kürt açılımının çökmesi ve baş edemediği PKK şiddeti olduğunu görmek gerekiyor.

Vesayetin göreceli olarak gerilemesi ile, AK Parti’yi hal etmeyi kafasına koyanların oluşturduğu koalisyon PKK terörü ve çözümsüzlüğün şemsiyesi altında birleştiler. AK Parti, Kürt sorununa altı boş bir özgüven ve pragmatizmin verdiği cesaretle yaklaştı ve olumlu konjonktürü optimal kullanamadı. PKK ve Kürt vatandaşlarının sorunları aynı masada konuşulunca, Kürtlerin sağlanması gereken hakları da PKK ile yürütülen müzakerelerin belirsiz ajandasına endekslendi. Partinin milliyetçi kodları ve devletçiliği de bu adımların atılmasında güçlükler, tereddütler yarattı. Kürtçe eğitimin ve öğretimin serbest bırakılması ile yerel yönetimlerin özerkliklerinin arttırılması konuları mesela. Ya bunlar verildiğinde işler kontrolden çıkar ve Kürt ulusalcılığı patlama yaşarsa diye korktular. Öyle bir yapılmalıydı ki, bunlar verildiğinde PKK da fiilen tasfiye edilmiş olsundu.

Oysa, tam da bu eski, kof korkudan uzak durmak gerekiyordu. Belki PKK’nın operasyonel gücü fazla küçümsenirken, Kürtler üzerindeki hâkimiyeti dev aynasında görülmüştü. PKK hiçbir zaman Kürtlerin tamamını temsil etmedi. Bu dün de böyleydi bugün de böyle.


PKK, Kürtlerin hakları için değil, kendisi için savaşan bir örgüt. Bundan sonra hükümet her bir Kürdü pamuklara sarmalayıp kuşsütüyle beslese bile bu örgüt savaşmaya devam edecek.
 Apo ve diğer liderlerin Mustafa Kemal’i yere göğe sığdıramayışının nedeni de bu. PKK da, Cumhuriyet elitleri gibi, “Biz düzeni kurar halkı da ona itaat ettirmesini biliriz” kafasındalar. Demokratik Özerklik Bildirisi’nin açık bir faşizm önerdiği ortada. Aklı çalışan hiçbir Kürdü orada önerilen devlet yapısında yaşamaya ikna edemezsiniz.


Silvan saldırısı ile, PKK’nın “bağımsızlık amacından vazgeçtik” kararından fiilen döndüğünü düşünüyorum.
 PKK artık bağımsız bir devlet için savaşıyor. Ama bir Kürdistan’dan değil, PKK liderlerine ait butik bir beylikten bahsediyorum. Açıkça ilan ettikten sonra, bunda bir sorun yok. Belki böylesi daha net ve dürüstçe bir savaş olurdu. Ama örgüt bunu hiçbir zaman açıkça söylemeyecek; çünkü bunu resmen açıkladığı, yani, “Ben Kürtlerin Türkiye’deki hakları ile ilgili değilim, kendi beyliğimi kurmak için savaşıyorum” dediği andan itibaren tabanı sorgulamaya girişecek. Ayrışma yaşanacak. PKK, tabanını tahkim etmekte zorlanacak. Zaten Kürt kadınlarını arabada roketle öldüren, bir yaşındaki bebekleri hedef alan bir hareketin tabandaki meşruiyeti ciddi biçimde azalmıştır. Şiddetin gölgesinde bu henüz ölçülemese de, tüm çabalarına rağmen Türkiye’nin hiçbir yerine Tahrir’i taşıyamamış bir örgütün ahlakı, rasyonalitesi ve vesayeti tartışmalı demektir.

Hükümet neyi nasıl yapacağına karar verememiş şaşkın bir hâl sergiliyor. Daha fazla militan öldürmenin Kürt sosyolojisini nasıl darmadağın edeceğini artık bildiklerini düşünüyorum. Ama hiçbir ülke de bir yaşındaki bebeklerinin bombalanmasını seyredemez. O zaman ne yapılacak? Hükümet ne yapmalı? Herhâlde benden askerî bir çözüm önermemi beklemiyorsunuz.

Uludere faciasının ve devamında sergilenen soğuk devlet tavrının PKK’ya hayat öpücüğü verdiğini defalarca yazdık. Kürt vatandaşların haklarının iadesi ile PKK sorunu birbirinden koparmanın en etkili yolu, Kürt vatandaşları onore etmektir. Hemen hemen her alanda. Uludere için özür dilenerek, sorumluları kuşku bırakmayacak şekilde cezalandırarak işe başlanabilir mi? Yalpalayan bisikletin pedalına nasıl basacaksınız? 2014 hesaplarını biraz geriye alarak, yeni ve sivil bir anayasayı yeniden gündemleştirebilir misiniz? Sönümlenen AB adaylık sürecini, AB’nin haksız tavrından ve sonuçlarından bağımsız olarak, kendi vatandaşınızın hayat kalitesini yükseltmek için canlandırabilir misiniz? Mesela şu medya işinden bir çıksanız, gölgenizle kavga etmek yerine özgürlükleri savunma pozisyonuna yerleşseniz, ülkede yeni bir heyecan yaratmaz mıydınız? Köşe yazarlarıyla kavga etmekten, tetikçi gazetecimsilerle kabin kucaklaşmalarından geri durup, biraz ciddiyete davet etseniz kendinizi, bir zarar görür müydünüz?

PKK daha akıllı hareket ettiğinden değil, siz hatalı ve eksik iş yaptığınızdan yaşanıyor bu sıkışma. Hayat boşluk kaldırmıyor ve siz alanı tüm ciddiyetsizliğiniz ve kibrinizle lebiderya boş bırakmış vaziyettesiniz.

Haliyle bisiklet de devrilmek üzere.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar