Markar ESAYAN
Küçükken kırlara giderdik...
Babam pazar günü sabah altıda kalkar ve tüm evi “canlandırırdı”. İçeriden babamın kahkahalarının sesi ve annemin pişirdiği yumurtalı ekmeklerin kokusu gelirdi. Böyle hoş bir girizgâh yaptığıma bakmayın. Ben ve iki kardeşim bu erken uyanma işinden çok ama çok mustariptik. Babam saat ilerledikçe hâlâ kalkmamış olan bizleri cebren veya hile ile uyandırmak için elinden geleni ardına koymazdı çünkü. Radyonun sesi sonuna kadar açılır, babam şarkılar söyler, annem de bizim tarafımızı tutuyormuş gibi yaparken aslında bu sabah neşesine içtenlikle katıldığını gizleyemezdi. Aile biraz da böyle bir şeydir.
Pazar günü, o zaman pek moda olduğu üzere piknik günüydü. Biz çocuklar ise daha çok denize gitmek isterdik. Peynirli börekler, tüp, çaydanlık ve tüm piknik malzemeleri arabanın bagajına, ayak diplerimize, arka camın oradaki boşluklara tıkış tıkış sıkıştırılır. Son kalan yerler de Sarıyer veya Bahçeköy’de alacağımız domates ve mangalda tütecek ete ayrılırdı. Önde yüzleri gülen, birbirlerine şarkı söyleyen, sonra aralarına ehemmiyetsiz bir konuda küçük bir tartışma tiradı giren anne ve baba. Arkada ise uykulu, yüzleri somurtan üç tane güzel çocuk.
Belgrad ormanlarında birkaç gözde piknik yerimiz vardı. Biz çocuklar tabii ki o demirden kayık salıncakların olduğu geniş kırlık alanı tercih ederdik. Ama babam piknik yerinin mutlaka bir çeşme ihtiva etmesi ve dönüşte boş bidonların ağzına kadar doldurulmasının şart olduğunu düşünürdü. O sular dağlardan iniyordu ve insana şifa veriyordu çünkü. Bu replik hep tekrarlanırdı.
Tabii, pazar günleri bizimle aynı hisleri paylaşan onbinlerce neşeli ebeveyn ve somurtkan çocuk daha vardı yollarda. Kayıklı o alana geç kalıp uygun piknik yeri bulamayınca babam söylenir, “Sizin yüzünüzden geç kaldık, yerleri kaptırdık” diye bizi azarlardı. Aslında bu onunu işine gelir, çeşmesi gür olan daha ağaçlıklı diğer piknik yerine gider ve vaziyet alırdık. Biz çocukların görevi, annemiz piknik yerimizi düzenlerken hemen çeşme başına koşturmak ve su sırasına girmekti. Nasıl bir eziyetti o tanrım! Saatlerce beklediğimiz olurdu. Öğle yemeğine kadar suyun masada olmasına çalışırdık. Bu arada çeşme başında ciddi kavgalar da çıkardı tabii.
Sanırım kır hayatına alerjim bu hikâyenin bir sonucudur.
En rahat zamanlar öğle yemeği sonrası, piknik şehvetinin artık düşüşe geçtiği zamanlar olurdu. Erkenciler kalkıp gider, piknik yeri biraz tenhalaşır, yer kapma, su alma, bir an evvel mangalda kömür olmuş veya çiğ kalmış etleri midelere indirme telaşı dinmiş olurdu. Ben de o zaman, babamın uyuklamasından, annemin de toparlanma telaşından faydalanıp biraz uzaklaşır, o kırlık alana giderdim.
Sık ağaçların arasından kıvrılan patikada ilerlemek, ormanın loş bölgelerinde içimin ürpermesini hissetmek ve derken, birden karşıma çıkan papatyalarla bezeli geniş kırlık alanı kucağımda bulunca her defasında şaşırmak.
Papatyaların ve uzun otların arasına uzanır, göz alabildiğine uzanıp giden gökyüzüne bakar ve bulutları saymaya başlardım. Bu bulutlar nereye gider, otların arasına uzanmış kaç çocuğun daha hayallerini süsler, kaç çocuğun bilançosuna girerdi?
Yıllar geçti. Neredeyse her şey değişti. Yüzler, evler, insanlar, konuştuğumuz dil, arabalar, yollar, köprüler, meydanlar ve hayat, değişti; ama gökyüzü ve bulutlar hep aynı kaldı. O zamanlar da gökyüzüne güvenmenin iyi bir fikir olduğunu hissetmiştim. Çünkü bulutlar özgürdü. Bizim üzerimizden zorunlu oldukları için değil, gerçekten istedikleri için geçiyorlardı. Bu özgürlük, bu endişesizlik benim onlarla kurduğum ilişkiyi sonsuz kılan bir rahatlıktı. Bulutları hep sevdim, çünkü beni hiç zorlamadılar. Sadece tepemden geçerken bana gülümsediler, ben de onlara.
Mutsuzluğu tahakküm sevgiyi ise özgürlük üretir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019