Markar ESAYAN

Yeni anayasa ve yeni cumhuriyet
11.04.2013
3514

 Salı günü Meclis Genel Kurulu’nda yaşanan trajikomik hadise, zamandan ve halktan kopuk siyasetin sadece retorikle ancak bu noktalara varabileceğini gösteriyor. CHP, tam keskin bir tornistan yapmaya hazırlanırken, bir sene evvel verdiği komisyon önergesini AK Parti’ye kaptırarak çözüm sürecine “fiilen” dâhil oldu. Eğer, CHP Baykal dönemindeki gibi “istikrarlı bir statüko partisi” olmaya devam etseydi, önergeyi bir yıl evvel veren Sezgin Tanrıkulu gibi yenilikçi isimler bu partiye sokulmayacağı gibi, CHP de en başından çözüm sürecine MHP gibi cephe alacak, bu yine eleştirilecek ama, kendi içinde de tutarlı olacaktı. Ancak bu kararsız durum, CHP’yi sürekli açığa düşürmeye devam edecek gibi.

Şimdi önümüzde bir anayasa süreci var. Şüphesiz ideal olan, Meclis’teki tüm partilerin bu ilk sivil toplumsal sözleşmeyi birlikte çıkarabilmeleri. Ama bu gerçekçi değil. Değişimin iki doğal müttefiki AK Parti ve BDP ile statükonun müttefikleri CHP ve MHP bu alanda karşı karşıya gelecekler. Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun uzlaşıyla bir anayasa ortaya çıkarması imkânsız. Hükümet de masada kalarak bu sürecin sonuçsuz kalmasının sorumluluğunu almaktan kaçınıyor. Çünkü halkın ciddi bir anayasa talebi var. Bu tavrın bir diğer nedeni de, hükümetin daha sonraki hamlelerine meşruiyet kazandırmak. Halka, “tüm yolları denedik, elimizden geleni yaptık, şimdi sıra sizde” demek.

Muhtemelen CHP ve MHP ile uzlaşma turları yapılacak. Bundan bir sonuç alınamayacak. Mustafa Şentop’un Radikal’den Ömer Şahin’e tekrar ettiği üzere, uzlaşılan maddeler ayrı tutularak, her partinin anayasa maddelerinin referanduma sunulması formülü, işin varacağı yeri tayin eder gibi. Bu formülü uygulamak, CHP ve MHP’nin buna da direnmesi ile o kadar kolay değil. Çünkü bunun için de bir maddede uzlaşma gerekiyor. Neden değil derseniz, halk oylamasında CHP ve MHP’nin öneri paketlerinin kazanması mümkün gözükmüyor. AK Parti’nin kazan kazan oyununa razı gelmeyecekleri ortada.

Ama statüko partilerinin engelleme güçleri bir yere kadar etkili olabilir. Muhtemelen, formül ne olursa olsun, AK Parti ve BDP’nin tayin edeceği ve referandumla nihayetlenecek bir anayasa sürecinden geçeceğiz. Burada, geçen günlerde Etyen Mahçupyan’ın da yazdığı gibi, AK Parti’nin yoktan yarattığı “başkanlık kartı” çok işlevsel olacak. Hükümetin birbirine göbeğinden bağlı olan anayasa ve çözüm sürecini başkanlık ısrarı ile riske atmayacağını öngörüyorum. Ancak başkanlık kartından vazgeçmek, bir kaldıraç vazifesi görerek muhalefeti ve endişeli kesimlerin itirazlarını havada asılı bırakacak. Zaten Mustafa Şentop da, referandum modeli için başkanlık ısrarından vazgeçeceklerini söylüyor.

Şimdi biraz durup şu önemli tesbiti yapmak gerekli. Yeni anayasa, mükemmel bir metin olmayacak. Olamaz da. Böyle bir beklentiye girmek gerçekçi değil. Öncelikle, 12 Eylül kurumlarından ve ruhundan sıyrılmış ilk halk anayasasını ortaya çıkarabilmek çok önemli bir milat olacak. Daha sonra ihtiyaç hissedildiğinde bu metin sürekli tadil edilebilecek.

Şunu görmek aydınlatıcı olabilir. Çözüm süreci bu periyotta başarıyla nihayetlense de, talihsiz bir kesinti de yaşansa, yeni düzenin kurucu oyuncuları AK Parti ve BDP olacak. Bu, yeni anayasa için geçerli olduğu gibi, bundan sonraki tüm süreçler bu iki partinin potansiyelleri ile belirlenecek. Bu gerçeği yaratan bize özgü kısa tarihimiz. Tabii ki gönül, tüm partiler reformlarda, özgürlüklerde yarışsın istiyor. Ama içinde bulunduğumuz günlerin motifi bu temenniyi desteklemiyor. Türkiye’de statüko kırılırken yaşadığımız dönemi sıradan siyasi bir süreçmiş gibi okuyamayız.

Burada yine en önemli sorumluluk AK Parti ve BDP’ye düşüyor. CHP ve MHP’ye oy veren kitleler de bu ülkenin eşit yurttaşları. Şu anda güçlü bir biçimde temsil edilmiyor olmaları, onların değişim sürecinden dışlanmasını gerektirmiyor. Şu Emek Sineması veya Taksim projelerinin “Ben yaptım oldu” anlayışıyla yapılması bile, yanlışlığı bir yana, bu kesimlerin kendi partileri tarafından körüklenen korkularını diri tutuyor. Bu anlamda, çok iyi bir anayasa teklifi veren BDP’nin önemli bir fonksiyon üstlenebileceğini düşünüyorum.

Birinci cumhuriyetin iki öteki kesimi Müslümanlar ve Kürtler kendilerine yapılan haksızlıkları bertaraf ederken, başka ötekiler yaratmamaya özen göstermeli.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar