Markar ESAYAN
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun davetiyle gittiğimiz Ermenistan'ın başkenti Yerevan'da düzenlenen KEİ toplantısıyla ilgili gözlemlerimi yazacağımı söylemiştim. İç siyaset müsaade ettiği ölçüde birkaç yazı planlıyorum bu mesele hakkında.
Ama öncellikle bugün bir dış politika girizgâhı yapalım.
Bakan Ahmet Davutoğlu ve deneyimli Müsteşar Feridun Sinirlioğlu ile yolculuk boyunca yaptığımız uzun sohbetlerde, Türkiye'nin dış politikasının genel perspektifini daha iyi anlama imkânımız oldu. Lakin, bu gözlemlerimi daha sonra yazacağım. Dedim ya, önce çerçeveyi çizelim, şu an nerede olduğumuzu anlamaya çalışalım.
Geçen yazılarımdan birinde, bir kural olarak, içeride vesayetle yönetilen ülkelerin dış siyasetlerinin de hegemon bir gücün vesayetinde olacağını yazmıştım. Bunun en yakın örneğini, 28 Şubat darbesinde yaşamıştık. Vesayetle yönetilen ülkelerde, bir hükümet özgün politikalar uygulamaya başladığında o ülkede iç kargaşa başlar ve iktidar devrilir. En azından o günlerin reel politik dünyasında bu böyleydi.
Eski Taraf zamanında Neşe Düzel'e röportaj veren ve bu konuları çok çok iyi bilen Cengiz Çandar'ın söylediklerini hatırlarsak, bu dış politika konusunun ne kadar netameli bir mesele olduğunu daha iyi anlayabiliriz:
'1999-2000 yıllarında Amerika'daydım. Türkiye'yle ilgili müşterek bir kitap yazımı projesine katıldım. Kitabın çeşitli bölümlerinin yazarları toplantı yapıyoruz. ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz kitabın editörü. İsrail lobisinin düşünce kuruluşu Washington Institute'ın Türkiye bölümünün başında olan Alan Makovsky de toplantıda. Makovsky sık sık Ankara'ya gider gelir, Genelkurmay'a girer çıkardı. Kahve molasında Makovsky, Abramowitz'e 'Sen yedinci kattaki toplantıda niye yoktun' diye sordu. Ben 'ne toplantısı' diye merak ettim. Meğer 12 Mart 1997'nin cumartesi günü Washington'da dönemin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın çağrısı üzerine Bakanlık binasının yedinci katında Türkiye ile ilgili bir toplantı yapılmış. Bu toplantı, 28 Şubat kararlarının alındığı MGK toplantısından hemen iki hafta sonra düzenlenmiş. Hatırlayın... Refah-Yol, haziranda iktidardan gitti. Bernard Lewis, Paul Wolfowitz, Richard Perle hepsi toplantıdaymış. Türkiye'ye ilişkin olarak ne yapılmalı, o toplantıda konuşulmuş. O toplantıdan çıkan genel eğilim, 'doğrudan askerî bir darbe olmadan bu hükümet gitmeli' olmuş.
(...)
'Abramowitz, 'Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerde yazılı olmayan bir kod vardır. Erbakan bu kodu bozdu. Amerika, ne yapacağı kestirilemeyen, kontrol edilemeyen müttefikten hoşlanmaz' dedi. Erbakan ilk dış gezisini, kendisine yapma dendiği halde İran'dan başlattı. İkinci gezisini Mısır, Libya ve Nijerya'ya yaptı.' (16.04.2012, Eski Taraf.)
Bırakın Mısır darbesine karşı çıkmayı, 1997 yılında Erbakan'ın Mısır'a gitmesi bile darbe nedeni olmuş anlaşılan. Erdoğan yönetimindeki AK Parti'nin 'One minute', 'Mavi Marmara', İran, Suriye ve benzeri özgün politikalarla bu yazılı olmayan kodları fersah fersah aştığı kesinlikle söylenebilir. 28 Şubat'ı ve ABD'nin, özellikle de adı geçen diplomatların davranış biçimlerini en iyi bilen kişi olan deneyimli gazeteci yeni Cengiz Çandar da, sanırım AK Parti için oldukça endişelenmişti ki, iki eski Ankara büyükelçisi Morton Abromowitz ve Eric Edelman'ın başında olan bir ekibin yazdığı 'From Rhetoric to Reality- Reframing U.S. Turkey Policy' adlı raporda beliren 'yaklaşan tehlike' için AK Parti'yi uyarma ihtiyacı hissetmişti. 'Washington'dan: Gevezeliği bırakalım gerçekçi olalım' başlıklı yazıda şu uyarılarda bulunuyordu:
'Eğer, AK Parti iktidarı, 'Washington'ın bana bakış açısı beni ırgalamaz. Ben, bu dünyada bildiğim gibi ve istediğim şekilde cirit atarım' diye bir düşünceye kapılmamışsa, iktidara gelmelerinde ve iktidarlarını sürdürmelerinde ABD'nin Türkiye politikasının bayağı esaslı bir payı olduğu kanısındaysalar; söz konusu raporu ciddiye almak durumunda. Eğer, iktidara gelmelerini ve iktidarlarını sürdürmelerini sadece Türkiye'deki 'sandık' zannediyorlar ve Washington'daki 'Beyaz Saray unsuru'nu dışlıyorlarsa somut ve kronolojik olarak kendilerine hatırlatacağımız şeyler olur. Umarız, böyle anlamsız bir polemiğe girişmezler.
(...)
Ak Parti iktidarının parlak olmayan ve giderek solan görüntüsü, Washington'da, ilan edilmeden ve adı konmadan 'çizik' yerse, Türkiye'de her şeyin ve herkesin bir şekilde etkileneceği, bilinen bir gerçek. 'Yedirmeyiz' sloganı, bu gibi durumlarda derde deva olmuyor. İçeriye verilen bu tür gazın, dışarıda ve özellikle Washington mahfillerinde pek bir etkisinin olmadığı, raporun hemen her sayfasında, her satırında fark ediliyor.' (25.10.2013, Radikal.)
***
Hatırlanırsa, yine ABD ve dış politika konusunda geniş deneyim sahibi olan bir diğer isim Hasan Cemal de Erdoğan'ı uyarmak gereğini hissediyor, sesini duyurabilmek için içinde sürekli 'Erdoğan' geçen başlıklı yazılar yazıyordu: 'Tayyip Erdoğan'daki bu tek adamlık eğiliminin, Türk usulü ya da alaturka başkanlık sistemi hevesinin zamanla askerdeki darbeci eğilimleri yeniden kışkırtabilecek bir unsur' olarak değerlendirilebileceğini belirtiyordu. (24.11.2013, T24.)
Biri 28 Şubat mağduru (C. Çandar), diğeri darbeleri desteklediği için nedamet getirmiş olan (H. Cemal) bu kişilerin uyarıları, ne kadar sert, tehditvari ve üstten bir dille yapılırsa yapılsın yine de dikkate alınmalı tabii. Her iki tecrübeli yazar da Erdoğan'a ilkesel desteğin rasyonel ölçütleri aşan keskin bir çizgiye aniden geçişin nedenini belki bu büyük tehlikenin yarattığı endişede aramak lazım.
Eğer öngörüleri doğruysa, ABD'de sadece neo-con-İsrail hattı değil, Demokratların da içinde olduğun bir koalisyon Erdoğan'a 'çizik atmış' durumda. İçeride de askerin darbe yapma ihtimali var. Sandık 'yedirmemek' için çare değil.
Umalım ki, 28 Şubat 1997'deki dünya, ABD ve reelpolitik şartları değişmiş ve umalım ki bu analizler vadesi geçmiş köhne bilgilere dayalı çıkarımlar olsun. Eminim en çok bu tecrübeli iki yazar yanılmış olmayı arzu ederler. Böylelikle yeni ve daha olumlu tecrübeler kazanmalarına fırsat doğar.
Benim tecrübelere dayanmayan fikrim ise, eski dünyanın bu tüm zelil ayak oyunlarının artık sandık karşısında etkili olamayacağı.
Devam ederiz.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019