Markar ESAYAN

Gül ve AYM'nin verdiği fotoğraflarda problem var
13.04.2014
2120

 Twitter, Tam Gün, HSYK ve İnternet yasası derken Anayasa Mahkemesi gündemimize oturmuş vaziyette. 'Şık' hareketler eşliğinde siyasetin sanki doğrudan karşısına konumlanmak üzere bir isteklilik göze çarpıyor. İddialar, argümanlar ve gerekçeler 'özgürlük' kavramları üzerinden gidiyor ama, kamuoyu bu tercihlerin ülke gündemindeki hangi siyasi bağlamın (krizin) üzerine oturduğunun farkında. Gündemde olmadığı halde öne çekilerek verilen bu kararların 'evrensel ve tarafsız' hukuk ilkeleri üzerinden mi verildiği, yoksa (ikinci bir 2007 süreci olarak) 17-25 Aralık'tan gelen mücadelenin bir yerlerine mi denk geldiği konusunda vatandaşların zihninde ciddi şüpheler var.

Çünkü insanlar aniden bu kadar öne çıkan AYM'nin tercihlerinin kime yaradığını ya da kimin aleyhine olduğunu isabetlice analiz ediyor. AYM'nin kararlarına sahip çıkanlar ve eleştirenler gözlendiğinde, iki grubun da 17-25 Aralık çatışmasındaki aktörlerle çakıştığını görmek şüpheleri arttıran diğer bir husus.

Diğer bir kuvvetli şüphe ise, AYM'nin kararlarının 'böyle kararlar' olmasının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü öne çıkarttığı konusu... Biliyorsunuz Sayın Gül, yedi yıllık 'tarafsız' pozisyonundan radikal bir biçimde sıyrılarak Kuveyt gezisinde Erdoğan'ı tartışmaya çekecek bir hamle yaptı. Sayın Gül, hamlelerini çok ayrıntılı hesaplayan ve kendisini en risksiz yere yerleştirmeye öncelik veren bir siyasetçi. Cumhurbaşkanlığı süresinin tamamını, cumhurbaşkanlığı süresinin bitimi sonrasına göre planlayan bir görüntüsü de vardı. Dolayısıyla, 'Erdoğan bana sürpriz yapmaz', 'Benim de ne düşündüğüm önemli olacak' gibi eforik çıkışlar inisiyatifi ele geçirmeye çalıştığı izlenimi verdi.

AK Parti'de üstlenmediği pozisyon kalmayan ve kariyerini Çankaya ile taçlandıran Gül'ün, kendisine 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı yolunu 'Gül kardeşim' diye açan Erdoğan'ı köşeye sıkıştırmak için çeşitli ittifaklara göz kırpacağına ihtimal vermek bile istemiyorum. AYM'nin gerçekten kendi bağımsız kararlarını verdiği, 17-25 Aralık ittifakının da Erdoğan karşısında çaresizlik içinde Gül'e sarılmış olduğuna inanmak isterim. Olaylar öyle bir gelişmiştir ki, talihsiz tesadüfler sonucu böyle bir görüntü ortaya çıkmıştır.

Eğer böyleyse, Sayın Gül'ün nasıl algılandığı ve nasıl görüntü verdiği konusunda daha da özenli olması gerekir. Sayın Gül'ün Kuveyt gezisinde (ve öncesinde de) hangi gazeteci grubuyla resim vermeyi tercih ettiği ve söylemlerinin 'pazarlık' ima eden muğlaklığında ciddi bir sorun var. Tabii ki Gül'ün 17-25 Aralık'ta neler yaşandığından bağımsız bir şekilde adaylığını açıklama gibi bir özgürlüğü vardır. Ancak şu anki algılanma biçimi, oy için başvuracağı AK Parti kitlesi nezdinde ciddi bir ayak bağı olacaktır.

Türkiye 2007'deki Türkiye değildir. Gül'ün o günden beri vermeyi tercih ettiği görüntü tarafsızlık olarak algılanmamış, AK Parti tabanı ile duygusal bağ zayıflamıştır.

Peki Gül nasıl davranabilirdi veya hala nasıl davranabilir?

Bu sorunun cevabı, Gül'ün hangi tercihlerde bulunacağına göre değişecektir.

İlki, kendi kişisel siyasi geleceğini, Türkiye siyasetinin şu an içinde olduğu krizin üzerinde görerek davranmayı tercih etmesidir. Bu durumda dahi, muğlak açıklamalar yapmak ve pazarlık görüntüsü vermek yerine, Çankaya adaylığı için net bir duruş sergilemesi daha saygı uyandırıcı olurdu.

Gül'ün AK Parti tabanının beklentisi yönünde, kendi siyasi geleceği yerine ülke menfaatlerini öncelemesi halinde ise, 'Zamanı gelince konuşuruz', 'Zamanı geldi hadi gel konuşalım', 'Benim de kararım önemli' demek yerine, ülke tarihinin en pespaye darbesine karşı tek başına mücadele eden yol arkadaşına net bir destek vermelidir. Ülkenin şu anki hassas durumu bunu gerektirmektedir.

Gül'ün herhangi bir kararının, Erdoğan'ın tercihleri üzerine çıkamayacağını da burada not etmekte fayda var. Denklem öyle sıkıştı ki, Erdoğan'a bayrak açmak ile siyaset dışı ittifakların yanına düşmek çakıştı. Belki de Erdoğan, kendisine yakışan tavrı kendiliğinden göstermesini, tam da arkadaşını gözettiği için Gül'den beklemektedir.

Ülke, bir satranç oyunu gibi algılanan bu tavırları da, üç dönemin kalkmasını gözleyen vekil tipolojilerini de hak etmiyor. Ülke tarihinin en kritik şu aşamasında, geçici makamlar önemli olabilir mi? Erdoğan, 2007'de olduğu gibi, her durumda dostlarına, yol arkadaşlarına centilmence davranan bir şahsiyet olduğunu kanıtlamadı mı? Çoğu zaman kendisine zarar verdiği halde hem de.

Bu yazıda, eleştirilen Gül'ün herhangi bir kararı değildir. Çünkü an itibarıyla henüz bu kararı bilemiyoruz. Eleştirilen, yaratılan algıdaki yanlışlardır. Gül'ün tercihi ne olursa olsun, bu algıda toplum nezdinde rahatsız edici şeyler vardır. Bu durum, Erdoğan ve Gül arasında varsayılan kardeşlik hukuku ile çelişmektedir.

Geçmişte, bu hukuka aykırı, Gül'ü incitecek davranışlar hükümetten geldiği zaman da bunu eleştirmiştim.

Umarım bu konu kısa zamanda darbeci ittifaka karşı sivil siyasete güç taşıyacak şekilde netleşir. Ortalama vatandaşın da beklentisi budur. Bu beklentiyi karşılamayan kişi kim olursa olsun tarihe geçecektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar