Mehmet TIRAŞ
Suat Derviş’in “Ankara Mahpusu” romanı 1946 yılında yayınlanır.
Kitap edebiyat çevrelerinde çok beğenilir. Öyle ki, gazetelerde tefrika edilir.
“Ankara Mahpusu”daha sonra aşağıdaki ülkelerde çevirisi yapılır.
“Fransa,Doğu ve Batı Almanya’,Çekoslovakya, Polanya,Sırbistan,İngiltere,Hindistan,Kızıl Çin,İspanya,Kanada,Japonya ve İskandinav’da yayınlanır.”
Böylece “Ankara Mahpusu” klasikler arasında yerini alır.
Ama…
Suat Derviş’in “Ankara Mahpusu” romanı da diğer eserlerinin hiç biri;
“Komünist Kimliğinden” dolayı, devlet okullarına sokulmaz ve yasaklanır.
“Ankara Mahpusu” Romanının siz okurlar için kritiğini yaptım:
Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi Vasfi’nin yeni taşınan komşuları Zeynep’e olan inanılmaz tutkulu aşkı ile başlıyor.
Çok yoksul olan Zeynep’in Vasfi’nin zengin yaşlı ve çocuğu olmayan amcası Şakir Efendi ile evlenmesi, romanın hikâyeyesini başka bir boyuta taşıyor.
Macera İstanbul ve Ankara’da geçiyor.
Vasfi’nin amca oğlu Nuri’nin Zeynep’e kurduğu kumpas yüzünden. Zeynep’e gelecek zararın önüne almak için,Vasfi’nin meyhanede Nuri’yi öldürmesi. Romana dramatik bir cinayeti katarken. Romanın öyküsü cezaevine evrilir.
Yazar da romanı bu karakterler arasında yaşananlar üzerinden kurgulayarak dolaştırıyor.
Vasfi’nin 12 yıllık hapishane günleri ve daha sonra dışarıda yaşadıkları Vasfi’nin hayal edemeyeceği yıllar, değişmez kaderi olur.
Vasfi’nin hapishane sonrası yaşamı sabahçı kahveleri, Tren istasyonları değişmez mekânlardır. Kendisi de evsiz olan esmer güzeli genç bir kadının Vasfi’yi hayatta tutması. Parasızlık, açlık,evsizlik ve kimsesizlik Vasfi’nin karşısına yaşlı bir kadın çıkana kadar,Vasfi yaşamla intihar arasında dolaşır.
Vasfi İstanbul’un çeperlerinden birinde dünyaya gelir. Babası küçük bir devlet memuru, annesi ev hanımı olan yoksul bir ailede yetişir.
Vasfi Tıp Fakültesini kazanınca aile şehrin merkezine daha yakın bir semte taşınırlar.
Vasfi’nin babası genç yaşta ölünce. Annesi hem evin geçimine üstlenir, hem de Vasfi’yi okutmak için evlere günlük temizliğe gider.
Vasfi’nin akraba olarak,yaşlı kabzımallık yapan, zengin üç katlı ahşap bir evi olan ve çocuğu olmayan bir amcası Şakir efendi; bir de Vasfi’nin çocukluk arkadaşı olan amca oğlu Nuri vardır.
Romanın hikâyesini yazar Vasfi,Zeynep,Şakir efendi ve Nuri’den oluşan bu dört baş karakterler arasında, yaşananları betimlediğini okuyoruz.
Şakir efendi Vasfi’nin okulu bırakıp çalışmasını ister. Okuyup ta ne para kazanacaksın diye ısrar eder.Şakir efendi için Tıp gibi bir mesleği hiç önemsemez bile. Vasfi’de bir ara okulu bırakmayı düşünür. Annesinin çalışması gücüne gider. Okulu bırakacağını annesine açar, sen evde otur ben çalışayım. Şakir amcam da okulu bırakmamı istiyor.
Annesi kesinlikle olmaz. Okuyacaksın. Tanınmış büyük bir doktor olacaksın. O zaman da sen çalışacak ve bana bakacaksın, bende evde oturacağım, der.
Vasfi’lerin mahallesine evlerinin tam karşısına orta yaşlı bir kadınla, genç bir kız taşınır.
Yeni taşınan komşularından gece yarılarına kadar,sürekli yüksek sesli kadın kahkahaları gelir.
Vasfi bu kadın kahkahalarını çok merak eder. Bir sabah tülü çekilmiş pencereden güzeller güzeli bir kız görür. Görmesi ile bu kıza çarpılması bir olur.
Artık her sabah Vasfi kalkar kalkmaz penceresinden güzel kızı kesmeye başlar.
Kız da Vasfi’yi keser ama pek çaktırmaz.
Vasfi kızın adını öğrenmek ister. Bir gün o güzel kız, bir kız arkadaşı ile ortak kullandıkları bahçelerinde salıncakta sallanırken,Vasfi de bahçeye iner ve kızla tanışır .Tutulduğu kızın adının Zeynep olduğunu öğrenir. Adını ve Tıp Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi olduğunu utanır kıza söyleyemez Vasfi.
Zeynep ile Vasfi artık pencereden birbirlerine bakmakla kalmazlar. Birbirlerine tebessüm edip günaydın demeye başlarlar.
Kız Vasfi’den çıkma teklifi beklese de Vasfi cesaret edemez.
Zeynep Vasfi’nin utangaç ve cesaretsiz olduğunun farkına varır.
Vasfi Zeynep’in çarşıya çıkma saatini kollar.
Bir sabah Zeynep’in evden çıktığını görür.Zeynep evden çıkınca kendini kesen Vasfi’nin penceresine bakar,güler ve yürür. Vasfi’de üç beş dakika sonra evden çıkıp Zeynep’i takip etmeye başlar.Ama Zeynep’le nasıl diyalog kuracak. Ne söyleyecek aklına bir cümle gelmez.Diline söylettirecek bir söz bulamaz.Bir türlü de heyecanını yenemez. Çokta utangaçtır. Ya bir de beni terslerse, diye çekinir.
Zeynep ara sokaktan ana caddeye çıkınca. Vasfi adımlarını hızlandırır ve yetişir. Ama bir türlü Zeynep’e merhaba diyemez. Zeynep’in yanından geçerken yüreği kabarır kalbi çarpmaya başlar. Hayırdır komşu sabah sabah böyle nereye? Bir selam bile vermiyorsun diye, Zeynep Vasfi’ye laf atar.
Aslında Zeynep Vasfi’nin kendini takip ettiğini,konuşmak istediğini ama utangaç olduğunu, cesaret edemediğinin farkındadır.
Vasfi rahatlar,Zeynep’i pastaneye davet eder.
Olur, komşu der Zeynep. Pastaneye ne zaman olsa gideriz. Zamanın varsa bugün sinemaya gidelim, ne dersin?
Vasfi dünden razı.
Zeynep Vasfi’nin adını söylemez komşu diye hitap eder.
Sinemaya giderler ama Zeynep Vasfi’yi kendine yaklaştırmaz mesafeli durur.Vasfi çok istemesine rağmen, Sinemada Zeynep’e dokunamadan çıkarlar.
Zeynep’le Vasfi’inin çıkmalar sıklaşır. Ama,Zeynep Vasfi’nin kendine dokunmasına izin vermez.Vasfi elini tutacak olur eline vurur. Saçını okşamak ister çek elini diyerek tepki gösterir. Bak komşu ben senin bildiğin kızlardan değilim. Bekleyeceksin. Bunlara uymazsan bir daha beni değil tırnağımı bile göremezsin. Bana dokunmalarına ben izin vereceğim bunu böyle bil.
Vasfi Zeynep beni sevmiyor diye düşünür. Sonra sevmese niye benle görüşsün? Niye sinemaya gelsin,pastane de buluşsun der. Vasfi okuldan kız arkadaşını hiç aramaz,bir yerde Zeynep unutturur.
Vasfi’nin bilmediği bir konu var. Vasfi Zeynep’i kız sanıyor. Zeynep bir genç kız gibi görünse de, evlenip ayrılmış bir erkek çocuğu olan anne ve dul bir kadın. Erkeklerin ne amaçla kadınlara yaklaştıklarını çok iyi bildiği için. Vasfi’nin kendisine dokunmasını müsaade etmiyor.Vasfi’de Zeynep’e güven veren, heyecanlandıran, kendine bağlayacak hiçbir etkili ve güzel bir söz söylemiyor.
Birgin annesi Vasfi’ye ne olmuş biliyor musun?
Ne olmuş, Anne?
Karşı komşumuz var ya.
“Evet.”
Şakir Efendi ile nişanlanmış. Normal anne. Yengem yaşlı ve çokta hasta, akşam sabah her an ölebilir.
Annesi değil oğlum, Kızı,Şakir amcanla nişanlanmış. Vasfi şaşırır. Nasıl olur da dedesi yaşında bir adamla Zeynep evliliği kabul eder. Annesi,sen Zeynep’le tanışıyor musun? Anne tanışmaya gerek var mı, tam karşımızda oturuyorlar. Geçen amcamlara hasta yengemi ziyarete gitmiştim. Annesi ile orda karşılaştım, yengeme bakıyorlarmış.
Annesi,Şakir Efendi ağzının tadını bilir. Güzel ve çıtır kız varken, yaşlı kadınla evlenir mi?
Vasfi bu haber üzerine bir fırsatını bulup. Zeynep’ten durumu öğrenmek ister. Bir şey duydum doğru mu?Zeynep’te doğru.Fakirlik yüzünden kabul ettiğini. Şakir Efendi anneme çok para vermiş. Benim hesabıma da bankaya yüklü bir para yatıracağını söylemiş ve annemle anlaşmışlar. Ben bu parayı ömür boyu bir arada göremezdim. Annem de evlenmem için çok ısrar edince kabul ettim. Şakir Efendi o kadar da yaşlı değil. Yakında Şakir efendi ile düğünümüz olacak. Senin de yengen olacağım. Bize gelince sen elimi öpeceksin. Ben de sana kahve yapacağım hizmet edeceğim, der Zeynep.
Vasfi artık konuşmanın bir anlamının olmadığını anlar. Zeynep’in üzerine fazla gitmez ve Zeynep’in yanından ayrılır.
Ama Zeynep’i aklından çıkartması imkânsızdır.
Kısa bir süre sonra Zeynep’le Şakir efendi evlenirler.
Bu arada Nuri ve annesi komşulara,dedikodu yaymaya başlarlar. Bu Zeynep denilen genç kadın Şakir efendinin çocuğu olmadığı için,mal varlığına konmak için evlendi, diye.
Zeynep’le Şakir Efendi evleneli daha yedi ay olmuştu ki, mahalleyi bir dedikodu sarar.
Nuri ve annesi, Zeynep’in kahvecinin yakışıklı oğlu Hasan’dan hamile olduğunu yayarlar. Yakında Zeynep’in ne mal olduğunu herkes görecek ve ortaya koyacağız.Nuri, Zeynep’in aleyhinde başlattığı dedikoduları her ortamda, hatta kahvede, meyhane de sürdürür. Amcası Şakir efendi için de, pezevenk bize mal varlığından miras vermemek için evlendi. Yakında çok babalı bir çocuğu olacak.Bunu herkes görecek. Nuri’nin her yerde Zeynep’in de ne mal olduğunu da ortaya koyacağım.Şakir efendiyi de rezil edeceğim dedikodularını mahallede duymayan kalmaz.
Bu dedikodular o kadar yaygınlaşır kulaktan kulağa dolaşır.
Vasfi Zeynep’le bu konuları görüşmeye karar verir.
Amcası Şakir efendinin işe gittiği saati bilen Vasfi,üç katlı ahşap evin zilini çalar. Kapıyı Vasfi’nin geldiğini görmüş olmalı ki, tatlı bir gülümsemeyle Zeynep açar.
Zeynep hoş geldin eder ve Vasfi’yi salona alır. Amcan işe gitti. Hizmetli de pazara çıktı geç gelir. Bir yerde zamanın var diyerek Vasfi’yi rahatlatır. Vasfi’nin kendisine olan aşkını ve sevdasını unutmadığını da çok iyi bilir.Vasfi’nin içeri girmesiyle birlikte bakışlarını Vasfi gözlerini Zeynep’in üzerinden ayıramaz.Zeynep’te kendinse bakınca, gözüne far tutulmuş tavşan gibi hareketsiz kalır.
Vasfi çok düşünmeden hemen konuya girer.Zeynep’e sen Kahvecinin oğlu Hasan’dan hamileymişsin doğru mu, pat diye sorar?
Zeynep haklı olarak bu patavatsız soruya çok öfkelenir.Vasfi’ye benim kimden hamile kalcağıma.Kaç çocuk yapacağıma, bir kocam, bir de ben karar veririm. Başka da kimse karışamaz. Sen mi? Nuri ve o kaltak annesi mi karar verecek benim hamile kalmama? Zeynep çok sert tepki gösterir ve ağlamaya başlar..Vasfi konuyu açtığına çok pişmanlık duyar. Doğru söylüyorsun Zeynep . Zeynep bu dedikoduların hepsini Nuri ve annesi olacak o orospu kadın çıkartıyor. Benim evliliğimi kıskanıyorlar.Dahası, benim çocuğum olursa mirastan pay alamayacaklarını biliyorlar. Ağlayarak Zeynep başını Vasfi’nin göğsüne yaslar anlatmaya başalar ve Vasfi’yi konuşturmaz.
Sus ve beni dinle Vasfi. Sen benimle evlenmiş olsaydın bunların hiçbiri olmayacaktı. Sen bana seni seviyorum bile demedin. Benimle evleneceğini de söylemedin.Kalkmış şimdi beni suçluyorsun der ve Vasfi’nin dudağından öpmeye başlar. Kendini Vasfi’ye teslim eder. Bu arada Vasfi de Zeynep’in o ipek gibi uzun siyah saçlarını avucunun içine alır.Tel tel değil de tutam tutam saçlarının her bölgesini koklayarak öper. Rüyasında görse inanmayacağı ve hayal edemeyeceği bir aşk yaşatır Vasfi’ye. Bu arada kapının zili çalar.Zeynep hizmetli pazardan geldi.Kimse seni görmeden arka kapıdan yolcu edeyim.Ha, bir saniye dudağında ki ruju sileyim, Vasfi’nin dudağından öperek yolcu eder.
Vasfi Zeynep’le yaşadıklarına inanamaz.Bu kadın beni kendine dokundurmuyordu,bugün kendisini bana teslim etti. Nasıl oldu. Yaşadıkları aklına geldikçe,inanamaz tekrar yaşar gibi olur. Günlerce gözüne uyku girmez.Hep Zeynep’le seviştiği gözünde canlanır. Zeynep’in başını göğsüne yaslaması,hele dudağına yapışması.Zeynep’in kendini teslim etmesi,aklına geldikçe,nerede olduğunu unutur. Zeynep’in saçlarını tel tel öpmesi, saçlarını tutam tutam koklaması,vücudunu okşaması aklından hiç çıkmaz. Hatırladıkça çıldıracak gibi olur,Vasfi.
Zeynep’in Şakir efendi ile evlenmeme sen sebep oldun.Sen bana bir defa olsun seni seviyorum demedin.Seninle evleneceğim de demedin sözleri, kulaklarında çınlar. Bu sözleri hatırladıkça kendini yargılar Vasfi. Bütün kabahat bende, yalnız bende. Suçlu benim.Zeynep’in bu işte ne günahı var? Ben onu çok sevdim ama kendimi ona sevdirmeyi beceremedim.
Zeynep’in yaşlı Şakir efendi ile evlenmesine ben sebep oldum.Zeynep’in hiçbir suçu yok. Zeynep’e yüksek sesle seni çok seviyorum diye bağırmamışım. Seninle evleneceğim de dememişim. Kendimi Zeynep’e ’sevdirememişim.’ Sevdiremediğim gibi güven de vermemişim. Zeynep’in anlattıklarının hepsi doğru.Zeynep yerden göğe kadar haklı. Bu sözler Vasfi’nin aklından çıkmayan dilinden yok edemediği sözler olarak kalır.
Bu arada Nuri ve Annesinin Zeynep aleyhinde yürüttükleri dedikodular, komşular arasında günün konusu olur.
Vasfi bu dedikodulardan çok rahatsız olur ve önünü almak için…
Nuri ile Meyhane de buluşmaya karar verir.
Gerçi konuyu açmasına gerek kalmadan Nuri açacaktır.
Meyhanede Nuri ile buluşurlar bir iki kadeh bir şey söyledikten sonra.
Vasfi’nin tahmin ettiği çıkar. Nuri hemen Zeynep ve yaşlı Şakir amcası aleyhinde dedikoduya başlar.
Nuri Zeynep’e tuzak kurduğunu. Yakında herkes gibi, Vasfi’ye sende göreceksin der.Vasfi Bunu yapamazsın? Yaparsan beni karşında bulursun diye Nuri’yi tehdit edince. Nuri, orospuyu savunmak sana mı düştü deyip, Vasfi’nin gözünün üstüne çok sert bir yumruk atar.
“Canı yanan Vasfi alkolün de etkisiyle, masada duran şişeyi kırar ve Nuri’nin boğazına peş peşe saplar”
Ortalık kan revan olur. Nuri’de o anda ölür.
Çevreden çığlık seslerini duyanlar meyhanenin önünde toplanır.
Polis gelir. Vasfi’yi kelepçeleyip götürür.
Vasfi 12 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası alır.Cezası kesinleşince.Vasf’yi Ankara cezaevine sevk ederler.
Vasfi’nin 12 yıllık hapis cezasının ilk üç yılında annesi yalnız bırakmaz, her ay ziyaretine gelir.
Ama Vasfi Zeynep’ten olumlu veya olumsuz hiçbir haber alamaz, Annesine de sormaz. Annesine Nuri’yi Zeynep’e tuzak kurduğu için öldürdüğünü de söylemez. Olayı bilinen alkolün etkisiyle meyhane kavgasının cinayetle sonuçlanması. Şişe de durduğu gibi durmuyor diye anlatır.
Annesi ziyarete sık gelmemeye başlar.Vasfi anlar olumsuz bir durum olduğunu.
Duyar ki annesi ölmüş.
Koğuşun bir kösesine çekilir hüngür hüngür yüksek sesle ağlar. Annesinin ölüm acısını zaman içerisinde çabuk atlatır. Ama kendine acı ve tatlı bir hasret çektiren Zeynep’in aşkı aklından bir saniye olsun çıkmaz. Zeynep’in hasreti ve aşkına sığınır.Zeynep’e olan aşkım olmasaydı bu mahpus yıllarını nasıl atlatırdım, der. Bu soruyu kendisine sık sorar ve Zeynep’i düşünür.
Yine geçmişe dalar gözünü kapar ve Zeynep’i gözünde canlandırmaya çalışır. Hatta gözünü açmaz, Zeynep’i kaybederim diye.
Vasfi’nin son dokuz yılda cezaevine bir tane ziyaretçisi gelmez.
Vasfi,Koğuşta hiçbir mahkumla samimiyet kurmaz.Zorunlu olmadıkça da konuşmaz. Hep yalnız oturur ve volta atar. Zeynep’i hayal eder.
Bir gün olsun Nuri’yi öldürdüğüne hiç pişmanlık duymaz. Çünkü Nuri Zeynep’e zarar verecekti bunu kabul edemezdim. Nuri ile çocukluğu aynı mahallede geçer. Mahallede çocuklar kendisine saldırdıkların da Nuri’nin kendine arka çıkması aklına gelse de.Nuri’yi öldürdüğüne asla pişmanlık duymaz. O Zeynep’e zarar verecekti. Zeynep’e olan aşkı ve hasreti tek düşüncesi olur. On iki yıllık hapis yıllarını intihar etmeden tamamladıysa Vasfi; Zeynep’e kavuşacağı ve yaşayacağı aşkı onu canlı tutar, hayata bağlar ve ayakta kalır.
Vasfi cezaevinden tahliye olmadan,Ankarayı iyi tanıyan kadın katili olan koğuş arkadaşı, Vasf’ye kalacağı ucuz bir otel adresi verir. Vasfi dışarıda ilk rastladığı kahvede bir çay içer birde sığarak yakar ve uzaklara dalar. Ama yine Zeynep’i hayal etmeye başlar. Sonra kahveden çıkıp otelin adresini bulup otele yerleştikten sonra, tekrar sokağa çıkar. Yıllar sonra bir meyhaneye girip iki duble rakı içip biraz efkar dağıtır.Zeynep’le yaşadıklarını tekrar hatırlar, sonra meyhaneden ayrılır..
Bir gece otelde kalır, sabah otele hesabını ödeyip İstanbul’a döner.
Vasfi İstanbul’un yabancısı değildir.
İstanbul’a gelince ucuz bir otele yerleştikten sonra iş aramaya başlar.
Nereye iş için baş vursa eski bir cinayet mahkûmu olduğunu öğrenenler. Anlaşmış gibi hepsi polisten doğruluk kâğıdı isterler. Doğruluk kâğıt olmayınca Vasfi’ye kimse iş vermez.
Bir gün Vasfi karakola gider doğruluk kağıdı ister. Doğruluk kâğıdını vermezseniz, hırsızlık yapacağım diyerek komisere sitem eder.
Komiser de, bunu öldürdüğün kişiyi öldürmeden önce düşünecektin. Kanun ne diyorsa ona uyacaksın.
Artık otel hesabı kabarınca otelden atarlar Vasfi’yi.Vasfi’nin mekanları,sabahçı kahveleri ve Tren istasyonları olur.Mevsiminde kış olması ve çetin geçmesi hayat şartları çekilmez bir hal alır.
Arkadaşları da artık kendisi gibi,evi,parası ve kimsesi olmayanlardır.
Bir türlü iş bulamaz.Aklına cezaevine girmeden önce yaşadığı mahalleye gitmek gelir.Asıl amacı hayalinden ve aklından çıkartamayan Zeynep’i görmektir. Düşünür başıma bir iş alırım diye gitmekten vaaz geçer.
Birkaç gün sonra kararını verir ve mahalleye gider. Mahalleye varınca etrafı kolaçan eder ama bıraktığı hiçbir şey yoktur. Mahalleyi zor tanır.
Zeynep ile Şakir amcasının oturduğu ahşap üç katlı evin yerinde yüksek katlı bir apartman vardır. Biraz etrafı dolaşır.Şakir amcamı tanırlar ama kime soracağım diye düşünürken…Siması tanıdık gelen bir yaşlıya Şakir amasını sorar. Yaşlı adamda neyi oluyorsun.Yeğeniyim benim adım Vasfi hatırlamadın mı? Şimdi hatırladım nerelerdeydin? Hapisteydim yeni çıktım. Yaşlı adam geçmiş olsun,gel kahveye oturup çay içip sohbet edelim. Şakir efendi öldü. Karısı uyanık bir kadın çıktı. Yukarı da Allah var amcana annesi ile iyi baktılar.Öldükten sonra cenazesini kaldırdılar dini vecibelerini de yerine getirdiler. Genç karısı evi bir mütteahide verdi,kaç daire aldı bilmiyorum. Kadın amcanın yanında çalışan adamla evlendi. Şimdi Aksaray’da büyük görkemli bir manav dükkânı var. Kocası ile çalıştırıyormuş. Adresi alan Vasfi müsaade ister kalkarken yaşlı adam Vasfi’ye bir lira haçlık verir. Vasfi almak istemez ama yaşlı adam borç veriyorum diyerek gurunu incitmez.Vasfi teşekür edip.Doğru Zeynep’in işyerini bulmak için yola çıkar. Aksaray’da dükkanı bulur.Sıra Zeynep’i görmeye gelir heyecanlanır. Bir de ne görsün. Hayalindeki Zeynep’ten eser yok.Kadın olmaktan çıkmış sırtında kalın bir erkek paltosu, ayağında bir erkek botu olan. Kilolu o güzelliği ve zarifliğinden bir şey kalmamış tipik para canlı bir esnaf olmuş Zeynep. Bir anda hayalinde yaşadığı, uğruna katil olup hapisler yattığı Zeynep buharlaşır. Zeynep’in son görüntüsü gözünün önüne geldikçe tiksinir.Vasfi hızla oradan uzaklaşır.Yolda gördüklerine inanamaz. Artık Zeynep’e olan heyecanı ve coşkusu rengi solmuş bir resme döner.
Sirkeci garında sabah uyurken kendine yardım eden ve intihar etmesinden vazgeçiren,hayata bağlayan o esmer güzel kadın. Vasfi’ye bağırır bak sana iş çıktı haydi kaçırma der. Vasfi bir türlü uyanmaz. Kadın gelir omuzundan sallayarak uyan der. Birden uyku sersemliğiyle Vasfi kadına bozuk atar, çok tatlı uyuyordum. Vasfi ne var diye esmer güzeli genç kadına sorar.Kadın bak bu yaşlı teyzenin bahçesine kasırga hasar vermiş ağaçları dalları kökünden sökmüş, bahçeyi düzenleyecek adam arıyor.
Vasfi hemen yaşlı kadının yanına gelir.Kadın haydi gidelim ev uzak değil yakın yaya gideriz der.
Eve varınca yaşlı kadın Vasfi’ye, bir işbaşı takımı verir. Zengin bir kahvaltı sofrasına buyur eder.Vasfi aylardır böyle bir kahvaltı yapmamıştır. Vasfi önce işi yapayım der ama yaşlı kadın ilk önce kahvaltı der.
Kahvaltıyı yapar yapmaz Vasfi işe başlar ve çok hızlı bir şekilde işi bitirir. Yaşlı kadında şaşırır eline sağlık.Vasfi gitmeye kalkınca kadın olmaz.Su ısıttım yıkan ondan sonra gidersin.
Vasfi, aylar sonra ilk defa yıkanır,kadının verdiği yeni iç çamaşırlarını giyer.Yaşlı kadın çok kaliteli kışlık pantolon,kazak, kaban ve bot verir.Vasfi gidecek ama dışarısı karboran fırtınalı bir hava vardır. Kadın göndermez gidip te nerede kalacaksın, bu gece burada yat sabah gidersin. Olmaz der Vasfi ama. Gideceği bir yer olmayınca kabul eder.Yaşlı kadın tertemiz bir yatak açar, sobayı da yakar içerisi o kadar da sıcak değildir. Yorganın kalın olması, böyle bir yatakta aylar sonra yatar.Fazlada üşümez deliksiz bir uyku çeker.Yaşlı kadının sabah sesini duyar Vasfi.Kadın yine çok zengin bir kahvaltı hazırlamıştır. Vasfi ile kahvaltı yaparken yaşlı kadın özel hayatından bahseder. Yalnız yaşıyorum bir oğlum var o da yurt dışında yaşıyor sık gelemiyor. Artık sen de benim oğlum sayılırsın ara sıra gel,beni ziyaret et beraber bu evde kalırız,sana kapım her zaman açık der.
Yüklü de bir para verir yaşlı kadın Vasfi’ye. Vasfi bir otele yerleşir ara sıra yaşlı kadını ziyaret eder. kadının evinde yıkanır yemek yer yaşlı kadın onu haşlıksız bırakmaz,giderken yine beklerim der. Vasfi’nin gelmesinden çok memnunun olur, Vasfi’yi de çok sever. Vasfi’nin yıllar sonra tesadüf karşısına hapishane arkadaşı Sami çıkar.Sarmaş dolaş olurlar arkadaşı sorar Vasfi’ye ne iş yapıyorsun ? İş bulamıyorum. Sağ olsun yaşlı bir kadının bahçesini düzenledim o yüklü bir para verdi şimdilik otel de kalıyorum. Hapishane arkadaşı ben şimdi işe gidiyorum. İnşatta usta olarak çalışıyorum. Müteahhit benim arkadaşım.Okur yazarı olan birini arıyordu. Ben bugün patronla konuşur yarın burada Sirkeci garında sana haber veririm deyip ayrılır.
Dediği saatte hapishane arkadaşı Sami gelir ve haydi gözün aydın işe alındın ve şimdi işe gidiyoruz.
Vasfi iyi bir ücretle işe başlar. Otelden ayrılır ve kendine bir ev tutar.Kendisine zor günlerde yanında olan ve uyurken üzerine sırtındaki mantosunu üstüne örten, esmer güzel kadını aramaya başlar.
Vasfi her iş çıkışında günlerce genç ve güzel esmer kadını arar. Sanki yer yarıldı da içine girdi aramadığı yer kalmaz. Kimsesizlerin kaldıkları yerleri tek tek dolaşır.En sonunda bir garda bulur.Kadını görünce o kadar sevinir ki, koşarak varıp sarılır iş buldum çalışıyorum. Kendime ev tuttum. Kadının gözleri sevinçle parlar.Ne.”iş mi” buldunuz?
“Evet iş buldum. Bu her şey demek değil ama yine de güzel bir şey.”
Sonra Vasfi genç kadının elinden tutar.Gel kızım.İlk işimiz sana bir oda bulmak olsun. Sonra gidip bir yemek yiyelim. ”Uzun uzun bakıştılar.” Sonra rüzgarın uğultusu içinde,şehre doğru yürüdüler.
Vasfi’nin hiç kurtulamayacağım dediği,hatta intihar etmek istediği çilekeş hayatına ilk önce genç esmer güzeli kadın dokunur. Sonrada tesadüfen evinin bahçesini düzenlediği o yaşlı kadın hayata bağlar. Hapishane arkadaşı Sami’nin düzenli bir iş bulması. Vasfi,sokakta yaşayan sokak arkadaşı o genç güzel esmer kadınla yaşamını birleştirir ve sokaktan kurtulur. Sıcak bir yuvaya kavuşur.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025