Mehmet YILDIZ
Hakan Erdem “Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikâyesi” adlı kitabında “1. Dünya Savaşı genelinde ve Çanakkale veya Filistin Cepheleri özelinde tek kaynağımız Torosyan olsaydı neler olurdu diye ürperdim”[1] diyor. Çok şükür böyle bir durum söz konusu değildir.
Dersim tarihi bakımından ise ne yazık ki yıllardır Hakan Erdem’in “ürpertici” bulduğu bir durumu yaşıyoruz. Resmi tarih dışında, yakın Dersim tarihi üzerine biricik kaynağımız 1937 yılında yurt dışına çıktıktan sonra “Dersimi” takma soy ismini alan Baytar Mehmet Nuri’nin iki “hatıra” kitabıdır.[2]
Sarkis Torosyan’ın “Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne” adlı anı kitabı[3] Türkçeye çevrilir çevrilmez ciddi bir biçimde sorgulandı ve içindeki yalanlardan dolayı kitap söz konusu yayınevi tarafından piyasadan toplatılmaya başlandı.[4] Dersimliler 40 yıldan fazladır baştan sona yalanlarla dolu olan, yayına hazırlayan şahısların Torosyan’ın kitabını Türkçe yayına hazırlayan Ayhan Aktar kadar dahi titiz olmaktan çok çok uzak oldukları iki uyduruk kitabın zulmü altında yaşıyorlar. Kendi çabalarıyla gerçeği anlatmaya çalışıyorlar fakat yazdıkları, argümanları, yaptıkları hiç etkili olmuyor. Dersimliler eleştirdikçe Baytar Nuri güçleniyor. Yakın zamanda kamuoyuna açılan Başbakanlık Devlet Arşivi’nde çıkan belgelere göre Baytar Nuri 1937-38 öncesinde devlete istihbarat raporları veriyormuş (Bkz. 06.02.2012 tarihli Türkiye gazetesi). Devletin ajanı olduğunun belgelenmesi de bir işe yaramadı. Örneğin kısa bir süre önce Ayşe Hür onun Koçgiri İsyanı lideri bir kahraman olduğunu içeren bir yazı yazdı (Bkz. 17.03.2013 tarihli Radikal gazetesi).
Vurdukça güçlenen bir canavara benzeyen Baytar Mehmet Nuri’nin gerçeği yansıtmayan anıları karşısında bunalan Dersimlilere Hakan Erdem, Halil Berktay, Mehmet Alkan, Cemil Koçak gibi ciddi tarihçilerin yardım etmesi gerekir. Biz tarihimizi yalancı bir baytardan öğrenmek zorunda mıyız? Bize kimse yardım etmeyecek mi? Baytar Nuri’nin iki uyduruk kitabını kaynak olarak kullanarak akademik kariyer yapan pseudo-akademisyenlerden elbette bir yardım beklemiyoruz. Onun içindir ki ciddi akademisyenlere çağrı yapıyorum.
Fransa’da yaşayan arkadaşım Hasan Demir 1970’li yılların başında bir PKK yöneticisinden (Daha sonra PKK tarafından öldürüldü) Baytar Nuri efsanesini duyunca doğrudan köyüne giderek Seyit Rıza’nın yakın çevresinde bulunan bir dizi insana ve çevresinde “Dersim’in ayaklı tarihi” olarak tanınan Ahmet Amca’ya (Hemê Boği) bu şahsı tanıyıp tanımadıklarını sorar. Baytar Nuri’yi tanıyan kimse çıkmaz. Hasan Demir büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Baytarlığın köylülerin işine yaradığını, dolayısıyla o zamanlar baytarlık vasıflarına sahip bir adamı köylülerin mutlaka tanımaları gerektiğini düşünerek şu soruyu sorar:
“Ahmet Amca, akşam seni yordum, kusura bakma. Aklıma başka bir soru geldi; atlarınız, sığırlarınız diğer hayvanlarınız hastalandığı zaman, size yardım eden biri yok muydu?”
“Wey, wey, wey! Qalê yi kutik keno!” (Vah, vah, vah! O itten bahsediyor!) diyor Ahmet Amca.[5]
O zamanki Dersim toplumu içinde çok saygın bir yeri olmadığı anlaşılan Baytar Nuri’nin, Sarkis Torosyan gibi “falanca tarihte falanca yerde düşman gemilerini batırdım” şeklinde kontrol edilebilir iddiaları az olduğu için tarihçilerin bize nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda tereddütleri olan insanları ikna etmek için söyleyebileceklerim şunlardır:
1937-38 Soykırımı hakkında Dersimli bir “önder” ve “tanık” tarafından yazılan “emsalsiz” iki kitap olma statüsünü yıllarca elinde tutan N. Dersimi’nin “Kürdistan Tarihinde Dersim” ve “Dersim ve Kürt Milli Mücadelesine Dair Hatıratım” adlı kitapları çok sayıda “akademik” araştırmaya temel kaynak oluşturur. Örneğin, Kürtler konusunda bir otorite olarak tanınan Hollandalı akademisyen Martin Van Bruinessen, pek çok kitapta yer alan “Dersim İsyanının Bastırılması (1937-1938)” başlıklı İngilizce makalesinde, Dersim katliamının “Dersim İsyanı” bastırılırken yapıldığını söylemektedir.[6] Van Bruinessen bu iddiasını N. Dersimi’nin yukarıda bahsi geçen yazılarına dayandırdığı anlaşılmaktadır. Keza J. Semelin’in editörlüğünü yaptığı “Kitle Şiddeti Ansiklopedisi” websayfasında Dersim hakkında yazılan bütün makalelerde kullanılan temel kaynağın yine bu kitaplar olduğu anlaşılıyor (bkz. http://www.massviolence.org). Hatta öyle ki, ana konusu 1937-38 yıllarında Dersim’de olup bitenin ne olduğunu incelemek olmayan akademik çalışmalarda bile, “Dersim İsyanı” kavramı adeta “2. Dünya Savaşı” gibi yalın ve nötr bir tarihsel olgudan bahsediliyor gibi kullanılmış ve bu gibi bir durumun yaratılmasında İ. Beşikçi aracılığıyla N. Dersimi’nin rolü belirleyici olmuştur.[7]
N. Dersimi’nin “Koçgiri ve Dersim Kürt hareketi içindeki rolü”nden yana az-çok şüphesi olan yazarlar bile onun bahsi geçen kitaplarının birer tarihsel kaynak olarak taşıdığı olağanüstü önemi vurgulamaktan geri durmuyorlar. Örneğin Soileau şunları söylüyor: “Aslında onun 1950’lerde kaleme aldığı Kürdistan Tarihinde Dersim ve Hatıratım adlı kitapları, dönemin Koçgiri ve Dersim tarihi açısından ayrıntılı bilgi veren, hemen her kesimden araştırmacının referans aldığı temel kaynaklardandır.”[8]
1937-38 Dersim Soykırımı’nı inkâr eden ve onu “bir yabancı devlet kışkırtması” olarak tanımlayan resmi görüş yanlılarının başvurdukları temel kaynak da yine N. Dersimi’nin söz konusu kitaplarıdır.
1937-38 Dersim Soykırımı hakkında yazılan kitapların çok büyük bir kısmı akademik bir nitelik taşımıyor. Akademik olarak kabul edilen bir dizi çalışmada dahi, örneğin, Martin van Bruinessen “Dersim İsyanı’nın Bastırılması” başlıklı makalesinde ve İsmail Beşikçi’nin “Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi”[9] adlı kitabında, çok sık bir biçimde güvenilir bir tanık olmayan N. Dersimi’nin akademik hiçbir değer taşımayan söz konusu kitaplarına başvuruluyor. Bu nedenle söz konusu çalışmaların kendisi akademik bir makalede kaynak olarak kullanılabilme vasıflarını yitiriyor.
Dersimi’nin adı geçen kitapları, ciddi bir incelemede birer anı kitabı olarak da başvurulabilecek kitap olma niteliğine sahip değildir. Bunun nedenlerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:
a. Her iki kitap çok bozuk bir dille yazılmıştır. Zaman, zaman yazarın ne dediği hiç anlaşılmamaktadır. Kitaplarda dil ve imla hatalarının olmadığı kısa paragraflar bulmak bile mümkün değildir. Bunu ispatlamak için her iki kitabın hemen hemen tümü aktarılabilir. Örneğin, babasının bir yolculuğunu anlatırken yazar şunları yazıyor: “Mevsim kış, birkaç metre kar üzerinde ve Kürt efradının yolunu açmak suretiyle arkasından ve üzerinden siyah ve uzun bir palto olduğu halde yürümekte imiş” (Dersimi, 1992:121).
b. Yazar, argümentatif, yalın ve doğru bir dil kullanmak yerine, çok sık bir biçimde yalnızca okuyucusunun duygularına hitap etmeye çalışıyor ve son derece irrasyonel, ırkçı, önyargılı, saldırgan, taraflı, keyfi ve inandırıcılıktan uzak bir dil kullanıyor. Örneğin, yazar insanların “cahilane bakışları”na bakarak gözlerinin derinliklerindeki “düello ve milli savaş emelleri”ni hissettiğini iddia ediyor (agy, 121). Ermenileri mesnetsiz bir biçimde Kürt soykırımı yapmakla suçlarken, “İşte Ermeni medeniyetinin bir numunesi!” diyerek okuyucusunda Ermenilere karşı öfke uyandırmaya çalışıyor (agy, 52). Keza karşısındaki bir insanın bakışlarında “Oradaki ipi al Baytar Nuri’nin boynuna tak!” imasını gördüğünü iddia ediyor (agy, 176).
c. Yazar, 1915 Ermeni Soykırımı’nı yer yer açıkça inkâr ediyor, yer yer de Ermenileri suçlayarak soykırımı meşru göstermeye çalışıyor. Örneğin, N. Dersimi Türk hükümetinin 1915 yılında yüz binlerce Ermeniyi imha ettiğini, ancak Türklerin suçlarını kabul etmeyerek bunu Kürtlere yüklemek istediklerini söyledikten sonra (agy, 73), Doğu Anadolu illerinden 1,5 milyon Ermeninin tehcir edildiğini ve bunlardan 600.000 kadarının yollarda katliama maruz kaldığını, “Avrupa barbarları” dediği Avrupa ülkelerinin bu katliamdan ayrıntılı olarak bahsetmelerine rağmen, Erzurum, Van, Bitlis ve diğer doğu illerinde Rus işgali sırasında Ermeniler tarafından imha edilen 1,5 milyondan fazla Kürtten aynı Avrupalı barbarların (devletlerin) hiç bahsetmediklerini yazıyor (agy, 74). N. Dersimi’ye göre, Avrupa devletleri nezdinde “Ermeni katliamından Kürtler mesul oluyorlar, Kürt katliamından Ermeniler asla mesul sayılmıyorlardı.” Özetle, 600.000’i katledilen Ermenilerin kendileri de 1,5 milyondan fazla insanın öldüğü bir Kürt katliamı yapmışlardı. Ermeni aydınlarının öncelikle yapmaları gereken şey, “Kürtler aleyhinde yazılmış olan gerek eski ve gerekse yeni kitap ve neşriyatı” ortadan kaldırmak ve tamamen yok etmekti (agy, 74).
d. Yazar, genel olarak Şafi Kürtlerin özel olarak Hamidiye Alayları’nın 1915 Ermeni Soykırımı’nda oynadıkları rolü inkar ediyor ve Ermeni soykırımcısı Cemal Paşa’yı kaynak göstererek Ermenilerin Kürtleri soykırımdan geçirdiklerini iddia ediyor: “Türk Erkânı Harbiye dairelerinin dosyalarına vukufum ve aldığım malumat üzerine ve özellikle Cemal Paşa’nın hatıratında açıklanan yazı ve istatistikler mucibince harbin başlangıcı olan 1914 senesinden 1919 senesi sonuna kadar Kürdistan’da vaki olan zayiat, büyük çoğunluğu Kürtlerden olmak üzere 1,5 milyonu aşan bu zayiatın ekserisinin Ermeniler tarafından bilfiil gerçekleştirilmiş olan cinayetlerden ve katliamlardan ileri geldiği kati surette tahakkuk etmişti” (agy, 53).
e. Yazar, sonuç olarak, 1915 Ermeni soykırımı sırasında Dersimlilerle Şafi Kürtler arasında ciddi bir tutum farkının olmadığı intibasını yaratıyor.
f. Yazar, 1914-15 yıllarında Ermenilerin Kürtleri soykırımdan geçirdiklerini iddia ederken, inanılması çok zor sadistce sahneler tasvir ediyor: “Ermeniler gebe Kürt kadınlarının karnını deşerek ruşeymlerini yerlere dökmüş, memedeki çocukları süngülere takmış, kestikleri Kürtlerin derilerinden cep yapmak gibi türlü zulüm ve vahşetler yapmış, bir aralık kadın, çocuk, erkek kafilelerini damlara doldurup gazladıkları bir camuzu da ateşleyip bunları camuzun ayakları altında ezdirmiş ve üstelik dama ateş verip bunların hepsini kül etmiş ve henüz memede olan çocukların karınlarını yarıp tuzlatmış ve bazen da bir süt emen çocuğun başını keserek annesinin karnına sokmuş, insanlığa ve akla sığmayacak eziyetlerle Kürdistan’da yüzbinlerce Kürdü yakmışlardır” (agy, 52).
g. N. Dersimi, 1921 yılında Divanı Harb tarafından “Koçgiri Kürt Savaşları”ndaki rolü nedeniyle gıyaben idam cezasına çarptırıldığını ve Türk hükümeti tarafından idam edilmekten bağımsız olan “Dersim Kürt Derebeyliği”ne sığınmak suretiyle kurtulduğunu söyler (agy, 174). Bir idam mahkumu olduğu halde, Seyit Rıza Türk hükümetiyle Dersim adına ilişkileri sürdürmesi için tüm yetkileri N. Dersimi’ ye verir (agy, 113). Türk hükümeti 1926 yılının başında idam mahkumu N. Dersimi’ye Elazığ’ da bir çiftlik verir ve N. Dersimi Vali Cemal Bey’in ısrarıyla Koç uşağı tedip hareketine milisbaşı olarak katılır (Dersimi, 1988: 200-202). N. Dersimi yurt dışına çıktığı 1937 Eylül ayına kadar devlet denetimi altında olan Elazığ’daki çiftlikte yaşar ve devletin hizmetinde olur.
h. 2012 yılı başlarında gizliliği kaldırılan Başbakanlık Devlet Arşivleri “Dersim belgeleri”nden devletin bir ajan-provokatörü olduğu anlaşılan N. Dersimi, 1916 yılında Vahap Paşa tarafından fahri yüzbaşı olarak atanmayı, Dersimlileri Osmanlılar cephesinde Cihan Harbi’ne katılmaya ikna etme görevini üstlenmeyi, yine aynı yıl milis kuvvetleri komutanı olarak faaliyet göstermeyi (agy, 83-86), Kemalistlerin rüşvet kabilinde kendisine teklif ettikleri çiftlikleri kabul etmeyi, 1926 yılındaki Koç uşağı tedip harekâtına milis kuvvetleri komutanı olarak katılmayı (Dersimi, 1988: 200) ve 1926-1937 yılları arasında devletin kendisine verdiği bir çiftlikte yaşamayı ve bu süre zarfında devletin hizmetine olmayı önemsiz görür. Bütün bunların onun “milli davaya olan bağlılığı”nı hiç zayıflatmadığını ve yaptıklarının tamamen meşru olduğunu ileri süren Baytar Nuri, Ankara Hükümeti ile görüşmeye giden Dersimli aşiret reislerinin tümünün 1937-38 Soykırımı sırasında katledilmeleri hakkında (bozuk bir dille) şunları yazar: “Dersim aşiret reislerinin büyük bölümü Türk hükümetine taraftar olmuşlar ve ahdu peymanlarını kıymetsiz bilmişlerdi. Fakat şurasını da ilave edeyim ki o sıralarda Türkler’le teşriki mesayi etmiş olan Dersim aşiret, ağa ve reisleri bilahare hiç biri müstesna olmayarak muhakemesiz herbirileri kurşuna dizilmek, boğazlarına ip takılmak suretiyle kâmilen imha edilmişler ve bu suretle ahdlerine peymanlarına riayet etmeyerek, dinlerine, ananelerine, vatanlarına, milliyetlerine, namus ve şereflerine yaptıkları ihanetin çok acı cezalarını çekmişlerdi” (agy, Dersimi, 1992: 118).
i. N. Dersimi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, 1926-1937 yılları arasında devletin kendisine tahsis ettiği bir çiftlikte yaşamış, bu süre zarfında “Dersim sorununun çözüme kavuşturulması” çerçevesinde devletin hizmetinde olmuş, 1937 Eylülünde devletin bilgisi dahilinde yurt dışına çıkmış ve yurt dışında iken Türk konsolosluğu ile sürekli temas halinde olmuştur (agy, 200-204). N. Dersimi 1939 yılında Kudüs Türk konsolosu Cemal Tevfik Karasapan’ın onu Kütahya’ya gönderme teklifini prensip olarak kabul eder ve Ürdün’de yaptığı iki yıllık iş sözleşmesinin sona ermesiyle birlikte Kütahya’ya gitmeye razı olduğunu bildirir aşağıdaki dilekçeyi yazar: “Kudüs Türkiye Başkonsolosluğu Yüce Katına, Saygıdeğer Bayım, 31.10.1939 gün ve 70821 sayılı yazınızı almıştım. Taşrada vazifede bulunduğumdan, ancak bugün cevap verdiğimden bendenizi mazur görmenizi rica ediyorum. Ankara Dahiliye Vekaletinin hakkımda vermiş olduğu karar ve ikametime tensip buyurdukları Kütahya vilayetinden cidden memnun ve müteşekkir kaldım. Malumu âlinizdir ki Şarki Ürdün Hükümeti ile iki sene müddetle veteriner vazifesini bir mukavele senediyle kontrat ve taahhüt etmiş bulunduğumdan, bu taahhüdümün ikmalinde hemen sonra anavatana döneceğimi arz eyler ve bu vesile ile de saygılarımı sunarım. 20.11.1939, Amman Vt. Dr. Mehmet Nuri Dersimi” (agy, 203).
j. Yazar, yukarıda belirtilenlerden ayrı olarak sayısız mesnetsiz iddia öne sürüyor, hayallerini ve arzularını olaylar şeklinde sunuyor, övünmek için tarihsel olguları inkâr ederek olmamış şeyleri olmuş gibi gösteriyor. Örneğin, Dersim aşiretleri arasındaki birlik toplantısı tam bir başarısızlık içinde dağılır, “Her taraftan cahilane ve şuursuz sözler, mantıksız hitabeler beyan edilirken, Ağdat Konağı’nda Tujik Dağı karşısında, tarafımızdan tertiplenen Kırmızı, yeşil beyaz renkli Kürdistan bayrağı da dalgalanıyordu” iddiasında bulunur (agy, 114).
k. N. Dersimi’ ye göre, Dersim’in 60 aşireti birbirine düşmandı ve Seyit Rıza’nın onları birleştirme çabaları tamamen sonuçsuz kaldı. Buna karşın, Seyit Rıza söz konusu 60 aşiret veya Dersim adına ona tam yetki vermekten geri kalmadı (agy, 184).
l. Yazar, bir taraftan, Dersim toplumunun 1938 kırımı öncesindeki halini bu toplumun “Bağımsız bir Kürt Derebeyliği” olarak tanımlanabileceği gerekçesiyle överken (agy, 174), diğer taraftan, Dersim’de kaldığı 1921-26 dönemini “İptidai devir insanları arasında heba edilen bir hayat devresi” şeklinde tanımlıyor (agy, 179). Yine aynı dönemin Dersim toplumu için şunları söylüyor: “Dersim’de hürmet, çok büyük silahşora, vurucu, kırıcı, harpçı, nişancı bir katile gösteriliyor. Diğer taraftan bir hoca, bir çiftçi, zelil ve hakir görülüyor” (agy, 121).
[1]Erdem, Y.H. (2012) Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikâyesi (s: 18),İstanbul: Doğan Kitap
[2]Dersimi, N. (1998) Kürdistan Tarihinde Dersim, Köln: Komkar
Dersimi, N. (1992) Dersim ve Kürt Milli Mücadelesine Dair Hatıratım, Ankara: Özge Yayınları
[3]Torosyan, S. (2012) Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne, İstanbul: İletişim Yayınları
[4]Berktay, H. 23.03.13 Taraf gazetesi
[5] Demir, H. (2011) Dersim’den Tunceli’ye 38 Katliamı Tanıklıkları (s.138-140), İstanbul: Belge Yayınları
[6] van Bruinessen, M. (1997) The surpression of Dersim Rebellion (1937-1938) in: George J. Andreopoulos (Ed),Conceptual and historical dimensions of genocide (s.140-171), Philadelphia: University of Pennsylvania
[7] Olsson, T. et al (1996) Alevi Identity (s.153), İstanbul: Swedish Research Institute
[8] Aslan, Ş. (ed.) (2010) Herkesin Bildiği Sır: Dersim (D. Soileau, “Koçgiri ve Dersim Kürt hareketliliği: Koçgirili Alişer Efendi ve Nuri Dersimi’nin rolüne dair” adlı makalesi, s. 337), İstanbul: İletişim Yayınları
[9] Beşikçi, İ. (1990) Tunceli Kanunu (1935) ve Dersim Jenosidi, İstanbul: Belge Yayınları
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2014
26.08.2014
15.08.2014
6.08.2014
15.07.2014
22.06.2014
12.06.2014
9.06.2014
7.06.2014
20.05.2014