Mensur Akgün
Amin Maalouf kitapları Türkçe’ye de çevrilmiş Lübnan kökenli Fransa vatandaşı, iyi, önemli, ve ödüllü bir yazar. Zaman zaman denemeler de yazıyor, dünyanın tarihi ve gidişatı hakkındaki görüşlerini okuyucularıyla paylaşıyor. Ben sanırım denemelerinden çok romanlarını seviyorum. En çok sevdiklerim de sevgi sırasıyla Doğu’nun Limanları, Tanios Kayası ve Béatrice’ten Sonra Birinci Yüzyıl. Ancak bugün buraya konuk olmasının nedeni romanları değil. Korkularını, endişelerini, daha doğrusu hüznünü aktardığı son kitabı Uygarlıkların Batışı.
Maalouf, bu kitabında tam olarak neden “hüzün” duyduğunu anlatmasa da akışından dünyanın genel gidişatı olduğunu çıkartabiliyoruz. İklim değişikliğinden milliyetçiliğin yükselişine, din referanslı şiddetten insanlık gemisinin kaptansız kalmasına kadar pek çok konuda endişeleri var. Nükleer silahlardan da söz ediyor, yapay zeka ve robotlardan da. Onun korktuğu belli ki gelecekte olabilecek pek çok şey. Özgürlerimizden daha fazla vazgeçmemizden, “Orwellian” bir dünyada yaşamaya razı olmamızdan da endişeli. Ama asıl yaşadığı zamandan huzursuz.
Gelecekteki tam tanımlamadığı distopyasından bahsederken geçmişi, daha çok da kendi yaşadığı geçmişi bize anlatıyor. Annesinin ve babasının “cennetlerinden”, bir zamanların Mısır’ından, bir zamanların Lübnan’ından söz ediyor. Cennetlerin yok oluşuyla günümüz arasında doğrudan ve deterministik bir bağlantı kurmasa da bazı olayların yaşanmamış olmasını tercih ettiği anlaşılıyor. Bugünün sorunlarının kökeninde 1979’da yaşanan iki gelişmenin, iki büyük tutucu devrimin yattığını ima ediyor.
***
Oluşumuna genç bir gazeteci olarak bizzat tanık olduğu İran İslam Devrimini, yine aynı yıl İngiltere’de yaşanan devrim niteliğinde bir başka gelişmeyi, Margaret Thatcher’in iktidara gelişini dünyanın geleceğini belirleyen önemli kırılma noktalarından ikisi olarak görüyor. Thatcher’ı sosyal adaleti ortadan kaldıran, gelir dağılımındaki adaletsizliği arttıran, hepsinden önemlisi de Adam Smith’in görünmez elini yeniden dolaşıma sokarak devlet müdahalesini imkansız kılan insan olarak tanımlıyor.
Soğuk Savaş sonrasında farklı bir dünya kurulabileceğini, fakat bunun kaçırıldığını, Amerika’nın eski düşmanıyla işbirliği yapmak yerine onu daha da zor duruma sokmayı politika olarak benimsediğini söylüyor. Sovyet sisteminin çöküşünden Amerika’yı, özellikle de Amerikalıların Siklon operasyonuyla kurduğu Afganistan tuzağını sorumlu tutuyor. Pek çok önermesi gibi bunu da tanıklıklara, yazılmış kitaplara, verilmiş mülakatlara dayandırıyor. Dönemin Amerikalı Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski anlatısında özel bir yere sahip.
Nasır da öyle. Politikalarıyla ailesine zarar vermiş, onların “cennetini” ellerinden almış olsa da Mısır’ın “reis” diye atıfta bulunduğu efsanevi liderine karşı Maalouf’un sempati duyduğu kesin. Bu sempatinin bir kısmı Arap olmasından, gücü ve karizmasıyla kendisini çekmesinden kaynaklanıyor. Bence büyük bir kısmı da Maalouf’un kaptansız gemilerden korkmasından geliyor. Kitabında insanlık için Titanik analojisini birden çok yerde kullanmasını, başta Doğu Akdeniz olmak üzere dünya için liderlik ve amaç aramasını başka türlü yorumlamak zor.
Uygarlıkların Batışı’nın ilk sayfalarındaki doğduğu-büyüdüğü bölgeden emsal arama çabası kaçırılmış fırsatlara bağlanınca Amerika’ya ve Avrupa’ya dönüyor. Oradaki arayışları da istediği sonucu vermeyince distopik gelecek beklentisini okuyucularıyla paylaşmaya başlıyor. Öngördüğü gelecek muğlak ama tespitleri isabetli. Geçmişe yönelik değerlendirmelerinden de çıkartılacak çok ders var. Ona göre 25 Ocak 1952’de İngilizlerin İskenderiye’deki polis karakoluna saldırarak kırktan fazla Mısırlıyı öldürmesi tarihin akışını değiştirecek nitelikte bir olay.
***
Kitabında buna benzer daha çok olay var. 1967 ve 1973 savaşları da geniş yer bulmuş. Birinin diğerini nasıl tetiklediği anlatılmış. Filistin sorunun gelişimini, önce Ürdün sonra da Lübnan’ı etkilemesini, mağlubiyetlerin Arap dünyasının kendine olan güvenini kaybetmesine yol açmasını bazılarına bir gazeteci olarak ilk elden şahit olduğu anekdotlarla aktarmış. Akış içinde olaylardan her biri diğerine bağlı görünüyor. Maalouf gelecekte geçmişi aramasa da geçmişte olmayan, olamayacak bir mantık, bir ideal arıyor.
Haklı mı değil mi, anlattığı olaylar gerçekten tarihin akışını etkileyecek mahiyette mi doğrusu bilmiyorum. Bildiğim bu kitabının da diğer kitapları gibi zaman ayırmayı, üstünde düşünmeyi hakkettiği. Eğer okumadıysanız mutlaka okuyun derim. Hatta en çok da romanlarını okumanızı öneririm. Çünkü Maalouf’ta bizden bir parça var. Ortak tarihimizi, baş etmeye çalıştığımız sorunların kökenlerini duyarlılığıyla, sezgileriyle ve tecrübesiyle yoğurarak paylaşıyor. Üstelik dili de akıcı. Okuyucuyu zorlamadan, kelimeler arasında akrobasi yapmadan anlatıyor anlatmak istediğini...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024