Merve Şebnem Oruç
Gregor Samsa bir sabah uyandı ve kendini dev bir Salvador Dali tablosunun içinde buldu.
2013’ün Haziran ayına girdiğimiz günlerde bir çevre eylemi gibi başlayan Gezi olayları, bir anda yıkıma dönüştü. Normalde bu tür bir harekete “vandalizm” denirdi ama içinde uyandığımız sürreel (gerçeküstü) tabloda bu kaotik eylem ‘yaratıcı yıkım’ diye bile nitelendi. ‘Yaratıcı yıkım’ tanımı Schumpeter’in “Yeni bir sistem üretmek için eski sistemi yok etmeliyiz,” prensibinden alınmıştı; adı da pek afiliydi. Ağaçla, çiçekle, böcekle başlayan hareketlenme, kısa sürede darbe çağıran bir kalkışmaya dönüşmüştü. İstanbul’u gasp etmeye çalışanlardan askeri göreve çağıranlara, üzerine “demokratik” etiketi yapıştırılmış ama son kullanma tarihi geçmiş bir kavanoz dolusu insan hükümeti yıkmaya çalışıyordu.
“Ulusalcıyı, Kürt’ü, ateisti, dindarı, liberali, solcuyu, birbirine düşman herkesi birleştirdin, ya Tayyip” diyerek öfke meşrulaştıran, yakası açılmadık küfür bırakmayan ‘devrimci’ler, FETÖ’cü polislerin sokakları kışkırtan müdahalesiyle zevkten çıldırırmışcasına kamçılanıyor; kalan zamanlarda ‘kurtarılmış bölge’ ilan ettikleri İstanbul’un göbeğinde, koskoca bir metrolopolün merkezinde kurdukları çadırlarda açık parti verip şenlik yapıyordu. Onlar biraları birbirine vururken, sermayedarları deniz kenarında kadehleri tokuşturup Erdoğan’ın yerine lider arıyordu. FETÖ ve ortakları hepsini can damarından yakalamıştı. Olan ortak bir başkaldırı bile değil, uyuşturulmuş bir darbe konsensüsü idi.
Sol liberallerden ulusalcılara eğreti ittifak ülkede çoğunluğu temsil etmiyordu ya, bunun da cevabı hazırdı: “Sandık her şey değildir.”
Değil mi ya, demokrat kıblesi Batı’da sandıktan ne çıktığına bakılmıyordu. ‘Gezi zekâsı’ işte böyle bir şeydi. Demokrasiyi kafasına göre eğip büküyordu. Kimse de dönüp, “Yahu biz ne yapıyoruz? Kimin gazına geldik de böyle savrulup gidiyoruz?” demiyordu. Kukla oynatıcılar ipleri çekince onlar yürüyor, tencere tava çalıyor, cam çerçeve indirip araba otobüs yakıyordu.
Hükümeti destekleyenlere ‘koyun’ diyen koyunların ortak bir isyanı vardı nitekim. ‘Bağzı’ şeyler kahrolmalıydı.
Hiçbir mantığa dayanmayan eylemler, tümden gelim metotlarını devre dışı bırakan söylemler, yeni Türkiye normu olmuştu. V for Vendetta maskesi takıp Guy Fawkes oluveren gençlerden ‘kahrolsun bağzı şeyler’ diyerek taş atarlarken zeka fışkırıyordu. İlkokulda sınav kağıdına ‘bağzı şeyler’ yazsanız ‘0’ alırdınız ama yılın sloganı buydu. Kimileri de ekrana çıkıp “Mesajı aldık,” diyordu. Acaba o mesaj nereden geliyordu?
Hatırlarsınız bir adam çıkıvermişti, protesto için bir ay Taksim Meydanı’nda duracağı söylenmişti. ‘Duran Adam’ dört saat bile duramamıştı ama 15. dakikada kahraman ilan edilivermişti. Ölüm orucuna yatanlar dahi 50. gününde bile onun kadar kutsanmamıştı; nasıl bir yetenekti, keşke dönemin modası ‘planking’e takılıp çıtayı biraz daha yükseltebilseydi…
“Gece 9’da tencere tava çalınacak. 10’da sokağa çıkıp 10 dakika durulacak. 11’de ışıklar kapatılıp on dakika düşünme eylemi yapılacak,” diye Facebook’ta eylem talimatları yayılıyordu. Çok komikti, bir Steve Carell filmi kadar komikti ama kimse içine düştüğü trajik komediye gülmüyordu.
Gezi başarıya ulaşsaydı elbette narkoz altındaki delüzyonlara benzer o dünya devam etmeyecekti. Gezi’ye yatırım yapanlar, kasa kasa biraları taşıyanlar, kamyonlarla yemek gönderenler, otel kapılarını açan, dünya medyasını “Türkiye’de ‘devrim oluyor” diye haber yayarak Taksim Meydanı’na yığan finansörler hasadı toplamak için yeni kuralları koyacaktı ama kimse durup sonunu düşünmüyordu.
Erdoğan’ı devirmekle vazifeli Taksim Dayanışma’nın kardeşi, Mısır darbesinin temel atıcısı Temerrüd Hareketi’nin bağlantıları çoktan ortaya çıktı. CNN International’ın ekrandan düşürmediği Mısır’ın ‘çiçek çocukları’, Orta Doğu’nun FETÖ’sü olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin darbeci generallere para aktardığı hesaplardan besleniyordu. Sisi’yi kendileri için geldi sanan Y kuşağı takviyeli sol liberal gökkuşağının yerini Mısır’da kapkaranlık bir gökyüzü alırken, iki yıl içinde itirafçı Temerrüdcüler bile artık kendi ülkelerine giremez oldu. Bilmiyor muydunuz? Duymadınız mı? Yoksa BBC’nin CNN’in onlarla işi mi kalmadı?
Gezi Parkı’nda saatler boyu haber yapan CNN nasıl oluyordu da Mısır’da protestocuların üstüne gelişigüzel ateş açılıp canlı yayında buz gibi bir katliam izlediğimiz Cumartesi sabahı “İhanet aşkı kurtarabilir mi”yi tartışıyordu? André Breton sürrealizmi tanımlarken “Yapılacak en iyi sürreel eylem bir silah alıp kalabalığın üstüne rastgele ateş açmaktır,” diyordu ya, aynen öyleydi.
30 yıllık terörü bitirip barış getirmek için “Gerekirse baldıran zehri içerim,” diyen Erdoğan’ı bir gecede “Aniden Diktatör” ilan eden CNN, ABD’nin Mısır’daki darbeyi ‘darbe’ olarak tanımlayamamasını skandal olarak görmüyordu. ABD’nin ilgili yasayı yeniden düzenleyerek Mısır’a askeri yardımın devamını planlarken darbeye ‘darbe’ demezse neyi darbe olarak tanımlayacağını bilemiyor olması çok saçmaydı ama bu Dali tablosunda demokrasi de basın özgürlüğü de elastikti, istediğin kadar eğip büküyordun, kırılmıyordu.
Gezi’de birkaç ağaç başka yere dikilmek üzere söküldüğü için Erdoğan, görevi derhal bırakması gerekecek kadar suçlu ama Sisi darbeci bile değildi. Hele Türkiye’de, o günlerde cümleye “Ben de çevreciyim…” diye başlamazsanız anında ‘çevre düşmanı’, ‘alçağın teki’ oluveriyordunuz. Çok absürttü ama “Ağaçları sevmiyor” diye bir jurnalcilik bile başlamıştı. Doğaya tapmaya başlayan animistler gibi neredeyse ağaçlara tapacak kadar hipnotize edilmiş olan kalabalık, gerçekten çok akıllıydı. Neye alet edildiğini bile bilmiyordu.
Evinden trafiğe en az iki araçla çıkan beyzade konağı sakinleri yeni köprü istemiyordu. Uçuş mili biriktirirken telef olan, kapasite sıkıntısı yüzünden yaşanan her rötarda isyan bayrağı açanlar yeni havalimanı da istemiyordu. Tasarruf ve kalkınma üçüncü dünya ülkelerinin işiydi, hayran olunan Batı’da yoktu böyle şeyler. Ya da bilmiyorduk, ‘istemezük’çülerin hepsi New York’a, Milano’ya, Dubai’ye değil, Somali’ye, Nairobi’ye, Cibuti’ye uçup tatil yapıyordu.
Erdoğan’ı Hitler’e bile benzettiler. Her ülkede polisin elinde olan biber gazı FETÖ’cü polislerin kırbacı olup ‘devrim’ görünümlü darbe kışkırtması için kullanılınca, Taksim Auschwitz’in gaz odalarına bile benzetildi, Kazlıçeşme Mitingi de Nüremberg Toplantıları’na... İlginçtir İsrail, ilk defa ‘soykırım’ın böyle sulandırılmasına ses çıkarmıyordu.
Demokrasiyi eğip büken, oy sandığını oymalı çeyiz sandığına çevirenler, soykırımı bile soykırımlıktan çıkardı Gezi’de… Aslında yaptıkları, o güne kadar üzerinde durmayı başardıkları kaygan zeminde patinaj yapmaktı. Helvadan yaptıkları medeniyetin son putlarını da yediler ama karınları doymadı. Gezi başarılı olsaydı, 15 Temmuz’a gerek kalmayacaktı. 15 Temmuz gecesini kurgulayanlar, Gezi’yle işin içinden tereyağından kıl çeker gibi çıkacaktı. Çok şükür ki olmadı.
Gregor Samsa bir sabah uyandı ve çevresine örülmüş dev duvarların çatırdadığını, duvarların üstündeki boyaların aktığını, içinde yaşadığı ilüzyonun silinmeye başladığını gördü. Aslında gerçek eğilip bükülmüyordu. ‘Gerçek’ eriyordu. Gregor Samsa nihayet uyandı. İşte hikaye böyle başladı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018