Mümtazer TÜRKÖNE
Erdoğan’ın seçim gecesi verdiği balkon fotoğrafı yaşananların ve yaşanacakların bir özeti. Fotoğrafta ilk defa aile fertlerinin neredeyse tamamı yer alıyor. İkinci ayrıntı ise, yürütülen -daha doğrusu yürütülemeyen- soruşturmalarda yolsuzluğun sembolü haline getirilen iki isim: Zafer Çağlayan ve Egemen Bağış. İkinci isim fazladan, kutsal değerleri alaya aldığı için şeddeli biçimde hedef tahtasında duruyor.
Başbakan, partisinin genel merkez binasının balkonunda verdiği bu fotoğrafla adrese teslim bir mesaj göndermiş oluyor.
Önce toplu cevap: Erdoğan seçim sonuçlarını yolsuzluk iddialarını nakzeden bir delil olarak önümüze koyuyor. Kısaca bu fotoğrafın altına yazdığı cümle, “Yolsuzluk mu dediniz, buyrun cevabı” olmalı. Yolsuzluk ithamları karşısında “halk sandıkta karar verecek” tezini sıklıkla dile getirdiğini hatırlayınca, bu muhakeme şekli Erdoğan’ın siyaset yapma tarzına göre kendi içinde tutarlı görülebilir. Peki hayatın ve dünyanın yalın gerçekleri karşısında? Bu sorunun kendisi kadar yalın cevabının, zafer fotoğrafının içinde yer almasını bekleyemeyiz.
Fotoğraftaki ayrıntıların tamamı yolsuzluk soruşturmaları ile bağlantılı. Aile fertlerinin bu yolsuzluk gündemine karşı duygusal bir tepki olarak fotoğrafta yer aldığı anlaşılıyor. Erdoğan verdiği siyasî mücadeleyi kişiselleştirmiş oluyor.
Peki doğru mu? AK Parti’yi yerel seçimlerde destekleyenler bu fotoğrafa mı oy verdiler?
“Halk şu mesajı verdi” diye, oy kullananların tamamını tek bir kişi varsayarak girişilen seçim yorumları basit olduğu kadar yanıltıcıdır. Can alıcı soru şu: Seçmen AK Parti’yi yolsuzluk soruşturmalarından aklamış oldu mu? Oy tablosu ile Başbakan’ın parti genel merkezinden verdiği fotoğraf arasında bir tutarlılık var mı?
Bu sorunun cevabı demokrasilerin en temel sorunu olan “temsil eden”le “temsil edilen” arasındaki farklılıkta yatıyor. Sizce kaç seçmen bu fotoğraf için AK Parti’ye oy verdi?
Başbakan’ın bu fotoğrafı verirken söyledikleri aradığımız cevabın ipuçlarını veriyor. Başbakan tehditlerine devam ediyor. Hiçbir delile, hiçbir şahide dayandırmadan tekrarladığı ve sadece o tekrarladığı için bir değer taşıyan ithamlarına ara vermiyor. Başbakan bu seçim kampanyasını bir düşman cephe tanımı üzerine inşa etmişti. Toplumu keskin bir şekilde “benden yana olanlar” ve “karşımda olanlar” diye ikiye böldü. Ara vermeden düşman üretmeye ve toplumu kutuplaştırmaya devam ediyor. Çıkartacağımız ilk sonuç: Erdoğan seçim gecesi cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası için düğmeye basmış oluyor.
Düşman üreterek siyaset yapmak, halkın korkularına hitap etmek demek. Erdoğan bu korkuyu halka yerleştirmeyi başardı. Korku, bütün insanî duygular arasında davranışlar ve kararlar üzerinde çok etkili bir güce sahiptir. Korkan insan bütün önceliğinikorkunun kaynağından uzaklaşmaya verir. Dış güçler tezgah peşinde. İç düşmanlar kapıda bekliyor. “Paralel devlet”, “hayalet yapı” devleti ele geçirmeye çalışıyor. Tercih edin: Yolsuzlukla mücadele mi, yoksa düşmanla savaşmak mı?
52 milyon seçmen, üstelik yerel dinamiklerin devrede olduğu bir seçimde bir öncelikler sıralamasına göre hareket etti. Öncelikler sıralamasında iki saik arasındaki çelişki önemine göre çözülür. Önceki, diğerini değersiz ve gereksiz kılar. Seçim sonuçları seçmenin öncelikleri arasındaki hayati sıralama hakkında bir fikir veriyor. Aynı sıralamanın Erdoğan için geçerli olduğunu düşünebilir miyiz? Erdoğan’ın başarısı bu sıralamayı çok iyi bilmesi ve propaganda gücü ile korkuyu, boydan boya her önceliğin içine yerleştirmesinden geliyor.
Şayet Erdoğan seçimden açık bir mağlubiyet ile çıksaydı, yolsuzluk soruşturmaları takıldığı engeli aşıp yoluna devam edecekti. Şimdi aynı minval üzere, kaldığımız yere geri dönmüş olduk. Kullandığı tehditkâr ve ayrıştırıcı üsluba kadar her şey aynı. Yolumuz uzamış oldu.
Seçim sonuçlarını ve getireceklerini yorumlamak için bu tehditlerden önce balkon fotoğrafına bakalım. Seçmeni ile Erdoğan aynı şeyi mi söylüyor?
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025