Mümtazer TÜRKÖNE
Ciddiye almak yerine, derin ve rutin hale gelen dağınıklığın ve kontrol kaybının işaretlerinden biri olarak yorumlamak lâzım. Türkiye liderlik zaafı ile karşı karşıya.
Başbakan, Amerikan PBS kanalına verdiği röportajda Hocaefendi’nin iadesini, hiç olmazsa sınır dışı edilmesini beklediğini vurguluyor. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün basın toplantısında, bu konuda sorulan sorular karşısında o kadar fazla bocalaması şaşkınlığından olmalı. Türkiye’de bırakın mahkeme kararını, açılmış herhangi bir soruşturma ve resmî bir iade talebi ortada yokken Amerikalı sözcü ne desin?
Liderlik kurumsal bir yapıdır. Tek kişinin yeteneklerine indirgediğiniz zaman ortaya dünyayı güldürecek böyle tablolar çıkar. Abdülkadir Selvi, iade talebi için mahkeme kararına gerek olmadığını, savcılık soruşturması açılmasının bile yeterli olacağını söylerken Başbakan’ın cadı kazanına arkadan istimi getirmeye çalışıyor; ancak tersine onu açığa düşürüyor. Ortada soruşturma bile yokken iade isteyen bir Başbakan’ı ne ile tevil edeceksiniz? 17 ve 25 Aralık’ta başlayan ama bir türlü yürütülemeyen yolsuzluk soruşturmaları Hükümet’e karşı bir “sivil darbe” imiş. Erdoğan, iade için gerekçe olarak bu soruşturmaların başlamasını gösteriyor. ABD’de kuvvetler ayrılığı prensibi işlediğine göre iade veya sınır dışı için yargı kararı lâzım. Obama istese de “stratejik ortak” sıfatı ile Erdoğan Hükümeti’ne bu “iyiliği” yapamaz. ABD yargısı, önce bu soruşturmaların Hükümet’e yönelik bir darbe teşebbüsü olduğuna karar verecek, sonra da Hocaefendi ile bağını araştıracak ve iade talebine cevap verecek. Aslında fena fikir değil; ABD’den birkaç savcı ve yargıç ithal edip bu soruşturmaları sonuçlandırsak nasıl olur?
Liderliğin kurumsal dayanakları çökmüş durumda. Erdoğan tek kişilik bir oyun oynuyor. Neden AK Parti’de Başbakan’ın nefret söylemini, son zamanlarda yıldızı parlayan iki kişi dışında tekrarlayan kimse yok. Girdiği fuzulî polemikten sonra, Alman Cumhurbaşkanı için kendisinin “rahip”, medyasının ise “paralel” sıfatına el atması bir tükenmişlik ifadesi değil mi? Demokrasilerde kahramanlar yetişmez, siyasette büyük dehalar da pek görülmez. Demokrasiler sıradan insanların rejimidir. Sıradan birini lider haline getiren yegâne yetenek ise ortak akla dayanmasıdır. Başbakan’ın çevresindeki ortak akıl ona ulaşabilse, hiç “sınır dışı” veya “iade” lafları edip kendisini ve ülkesini dünyaya rezil eder mi?
Sorun giderek kronik hâl alıyor. Erdoğan 2011’den sonra yoğunlaştırılmış bir liderliğin içine her şeyi boca ederken hukuka yer bırakmamış. Zarrab’ın geçen hafta söyledikleri bu liderliğin sağlam ipuçlarını barındırıyor. Başbakan, bu “hayırsever işadamı”na Türkiye’nin cari açığını kapatma görevi veriyor. % 15 gibi dişe dokunur kısmı -şayet söyledikleri doğru ise- yolsuzluk iddialarının merkezinde yer alan bu işadamı eliyle kapatılıyor. Sanal bir gıda ticareti veya tonlarla ifade edilen rakam gibi -altınların değeri kazandırdığını söylediği paradan düşük olsa da- gerçekte pek ticarete benzemese bile derde deva oluyor mu? Ülkede enflasyon ve faiz hadleri düşük kaldığına göre oluyor. 30 Mart seçimlerine birkaç gün kala döviz fiyatlarındaki ani düşüşü yasal piyasa kuralları içinde açıklayabilecek bir iktisatçıya rastladınız mı? Bu liderliğin bir imam-hatip davası var ve bu dava için yurtdışından tek kalemde yüz milyon dolar bağış geliyor.
Erdoğan’ın çok güçlü bir liderliği var; ekonomiden istihbarata, din eğitiminden medyaya kadar birçok aracı mutlak şekilde kontrol ediyor. Tek eksiği hukuk. Bu kadar denetimsiz bir liderliği normal hale getirecek bir hukuk icat etmek imkânsız. Ancak başka bir sorun daha var. Yolsuzluk soruşturmaları, bu güçlü liderliği darmadağın etmiş. Başbakan şimdi başına bela olan hukuk eksikliğini telafi etmek için ülkenin her yerini hukuksuzlaştırıyor. Hızını alamıyor ve ABD’ye kadar uzanıyor. Gücün, iktidar sahibi elinde zaafa dönüşmesi işte buna deniyor.
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025