Murat AKSOY
AK Parti ile cemaat arasındaki gerilim her iki tarafın da devlete atfettiği 'öz'ün iyiliği üzerine. Onlara göre devlet, kendi 'ütopyalarını' gerçekleştirebilecekleri bir 'araç'. Gerilim güç ve iktidar kavgası olsa da; daha temel neden ilahi olandan seküler olana kadar her alanda iki farklı iki dinsel yorumun farklılaşması ve siyasallaşmasının yansımasıdır.
Bugün karşımızda olan gerilim, AK Parti'nin yıllar içinde devlet bürokrasisinde belli bir güç olan cemaate bağlı isimlerin tasfiyesidir. Dershane tartışması da cemaatin insan kaynağı devşirmesinin önünü kesmeye yönelik bir adımdır.
ASLOLAN SİYASAL OLANDIR
Siyasal olanın önemine inanmış biri olarak bu gerilimde, AK Parti'yi benim açımdan daha meşru kılan, ataerkil zihniyetine rağmen, seküler olan siyasalı tercih etmesidir. AK Parti'nin bu tercihi onu siyasal bir özne yaptığı ölçüde görünür kılmıştır.
Bu yüzden 11 yıldır iktidar olan AK Parti'yi, dış politikadan iç politikaya, Suriye politikasından Kürt sorununa, Gezi'ye bakışından Alevilere yaklaşımına kadar her alanda doğrularını destekleyip; özellikle son dönemde olduğu gibi hata ve eksiklerini de eleştirebiliyoruz. AK Parti'yi cemaat karşısında daha güçlü kılan bu görünürlük ve şeffaflıktır.
Şeffaflık talebi, geçmişten bugüne cemaat hakkında en çok yapılan eleştiridir. Bu eleştiri karşısında cemaate yakın STK temsilcileri haklı olarak şu iki savunmayı yapıyorlar. İlki, cemaate yakın olarak STK'lar, şirketler, kurumlar olarak her türlü denetime tabiyiz. Bu açıdan şeffaf olduklarına kuşku yok.
İkinci olarak da; bu ülkenin vatandaşlarının bürokrasiye girmesi, orada çalışması neden 'sızma' olarak algılanıyor? Bu haklı ve meşru bir sorudur.
Ancak hemen ifade edelim ki; bu soruyu soranlar bunun cevabını da biliyorlar.
Burada sızma olarak ifade edilen ülke vatandaşlarının bürokraside çalışma hakkı olup olmaması değil. Sızma, bürokraside cemaate yakın isimlerin sahip oldukları imkan ve güçlerini, 'bağımsız bireyler' olarak değil; kritik dönem ve durumlarda cemaatsel bir dayanışma sergiledikleri içindir. Özellikle emniyet ve yargı içinde dayanışma buna örnek olarak gösteriliyor. Sonuçta cemaatlerin 'hayali' birer kurgu olduğunu düşündüğünüzde bu ilişkileri kanıtlamak da bir o kadar zor oluyor.
BÜROKRASİ ÜZERİNDEN SİYASET OLMAZ
AK Parti ile cemaat arasındaki esas sorun alanı tam da burasıdır. Sonuçta bürokrasi içinde cemaatsel dayanışmanın adı kendileri kabul etmeseler de; 'siyasettir'. Cemaate bağlı bürokrasi personeli, bireysel değil cemaatsel dayanışma içinde siyasal bir tutum olduğu için AK Parti'nin hedefidir.
Artık açıkça biliyoruz ki; devlet içinde cemaate yakın olan bürokratlar Türkiye'nin dış politikasından iç politikasına kadar neredeyse her alanda son yıllarda artan biçimde AK Parti'den farklı düşünüyorlar. Bu siyasal farklılaşma, AK Parti'nin devlet içinde cemaat mensuplarını tasfiye etme nedenidir. Kısaca AK Parti, devlet içinde kendi siyasallaşması, kendi siyasal tercihleri dışında bir tercihin siyasallaşmasını ve siyasi tercihlerini ifade etmesini kabul etmemektedir. Siyaseten de buna hakkı vardır.
Bu açıdan AK Parti siyasal parti olarak ne kadar meşru ve yasal bir özne ise devlet içinde cemaat ya da bir başka grubun örgütsel varlığı gayrimeşru ve tehlikelidir.
O yüzden cemaate karşı yapılan şeffaflık çağrısı; onlar tarafından kurumsal şeffaflık olarak algılansa da; bu çağrının açık anlamı şudur: Siyaseti bürokrasi üzerinden değil siyasal alanda yapın ya da siyasal konularda devlet içindeki güçler siyasetten rol çalmayın.
ÇARE DEMOKRASİ
Burada mesele kimin iyi ya da kötü yaptığı değil; kullanılan araçların ve izlenen yöntemin ne ölçüde meşru ve demokratik olup olmadığıdır. AK Parti'yi hatalı bulduğumuz siyasal tasarruflarından dolayı eleştirebiliyoruz. Oysa bürokrasi içinde AK Parti'den siyasal rol çalan yapı ve örgütleri bilmediğimiz için eleştiremiyoruz.
Sonuçta, bir cemaat ya da örgütün kendi ajandası (bu demokratik hedef taşısa bile) doğrultusunda örgütlenmesi ne kadar yanlışsa; AK Parti'nin cemaati tasfiye ederken, devleti demokratikleştirecek adımlar yerine devleti daha çok sahiplenmesi de o kadar sorunludur.
Yapılması gereken, devletin tarafsızlaştırılması, laikleşmesi, denetleyici işlevini yitirmeden küçültülmesidir.
Türkiye'nin demokratikleşmesinin yolu daha güçlü bir devletten değil, daha güçlü bir toplumdan geçiyor.
Bunun için 'tek çare demokrasi'.
twitter.com/murataksoy
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018