Murat BELGE
Birkaç günlüğüne İngiltere’ye giderken, hafta sonu başladığım “lumpen”lik konusunda da birkaç şey söyleyeyim. Öncelikle, Almanca’dan türeyen bu kelimeyi ben “ü” harfiyle yazmam (dizgiciye mesaj geçen haftaki “lümpen” diye çıkmış): “lumpen”, bizim “yırtık pırtık” deyimine denk düşen bir kelimedir; alt-sınıf olan proletaryanın da altında bir sefalet düzeyinde yaşayan adam demektir. Zaman içinde, “düzenli bir işi bulunmayan”, ama gereğinde ücret düşürmek için proletaryaya karşı kullanılabilen (çünkü “yedek-işçi-ordusu” bunlardan oluşuyor) kişi anlamını da edinmiştir.
Türkiye’de çağrışımları bunları içeriyor, ama gene de biraz farklı. “İstihdam”, “gelir düzeyi” gibi daha sosyo-ekonomik ölçütlerden çok, “kültürel/ideolojik” ölçütler belirliyor, kime “lumpen” diyeceğimizi. Bu da, ister istemez, ezelî “Batılılaşma” harekâtımızın yarattığı sınıf/tabaka ayrımlarına uzanıyor. Örneğin, Müslüm Gürses dinleyip kendinden geçen birini, işi olsun ya da olmasın, orasına bakmadan “lumpen” kategorisine sokabiliriz. Öte yandan, “düzenli iş” sahibi olmayan büyük bir yığın olduğu için, “Ne iş olsa yaparım, abi” demekle maruf koca kitleleri de lumpen-proletarya içinde sayarız.
Hani Fanon, Cezayir savaşında sınıf analizi yaparken, sömürgelerde lumpen-proletaryanın da anti-emperyalist cephede yeri olabileceğini söylüyordu ya, onun gördüğü “Cezayir lumpen-proletaryası” da bizim burada gördüklerimize bayağı benziyordu yani, aynı “lumpen proletarya” kelimesi telaffuz edildiğinde, Marx’ın gözünde canlanacak resme pek benzemeyen bir kesimin adıydı.
Kendi hesabıma, Almanya’da ya da Cezayir’de, öyle uzun boylu “devrimci” beklentiler yüklenecek bir kesim değildir ama her yerde, her zaman, istisnalar olur.
Yoğun göç ve sorunlu kentleşme yaşanan bir toplumda, gene yoğun bir “lumpenleşme” kaçınılmazdır. Türkiye’de “kentleşme” denen olay, bayağı hızlı yaşandı. Yıllar yılı, köylü/kentli oranı belirgin bir biçimde köyden yanayken, bu denge ve orantı aynı zamanda büyük bir hızla değişti. Kırlardan ve aynı zamanda “kasaba” kategorisinde küçük kentsel yerleşimlerden büyük kentlere göçen bunca insan, bu kısa süre içinde ne olabilirdi?
Geçen hafta sonu, Bekir Ağırdır’ın milliyetçilik üstüne yaptığı saptamalardan yola çıkarak yazı yazdığım için, başlığını da “Lumpen-nasyonalizm” koymuştum. Ama geniş sosyolojik matrisler içinde bakınca, örneğin 70’lerdeki patırtının bir kısmı için “lumpen-nasyonalizm” diyeceksek, bir kısmı için de “lumpen-sosyalizm” demek gerekir. Altmışların okumuş sosyalistlerinin atmaya çalıştığı maya bir ölçüde gecekondu semtlerinde tutar gibi olunca, bunun sonucu “proleter sosyalizmi” değil, “lumpen-proleter-sosyalizmi” olmuştu. Bütün bunların bugünlere yetiştirdiği miras da, olması gerektiği gibi, “lumpen-proleter-nasyonal-sosyalizmi”.
O dört kelimeli tanım ya da her neyse epey ürkütücü gelebilir nitekim öyle. Ama ben kendi hesabıma bundan çok fazla endişeli değilim. Kısa vadede, evet, her türlü vahşete açık bir oluşum; ama bu toplumda kitlelerin “siyaset odası”na adım atmalarını sağlamak için kurulmuş başka mekanizma yok. Hele “sol”un bu anlamda hiçbir kurumu yok.
Bir seçim oldu, sonucunda Erbakan’ın Refah’ıyla Çiller’in DYP’si koalisyon kurdu. Kurdu, çünkü oran aritmetiğince en rasyonel koalisyon buydu. Böylece Refah yüzde 7’lerden yüzde 20’lere çıktı. Bu koalisyon, malûm, “28 Şubat”ta sona erdi “darbe” yapamayan ordu “arbede” yapmayı başardı.
Sonraki seçimde Ecevit birinci, MHP ikinci geldi. Aralarındaki fark yüzde 1’di. Bunlar, bence bu yeni, “lumpen-seçmen”in yalpalamalarını gösteriyordu. 12 Eylül’ün yetiştirdiği kuşaklar oy vermeye başlamıştı. Önceki, siyasette daha deneyimli kuşakların sağduyusu kaynayıp gitmişti. Cem Uzan’ın olmadık oranlara ulaştığı bu seçimlerde, belli ki, insanlar kafası kesilmiş tavuk davranışları göstermeye başlamıştı ya da, “12 Eylül kafası” takılmış tavuk, diyelim.
2002’de de aynı “arayış” mı etkili oldu? Olabilir. Ama galiba bu sefer, “aranan”, bulundu.
Devamı yarın.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025