Murat BELGE
Tatile giderken yanıma aldığım kitaplardan birinin de Tony Judt’un Yirminci Yüzyılı Düşünmek’i olduğunu yazmıştım. Baştan sona çok ilginç bir diyalog olarak devam eden bu kitabı okurken daha önce de aklımdan geçen birçok şeyi yeniden düşünme fırsatı buldum. Daha önce düşünmediğim ya da burada konuşan iki adamın açtığı perspektiflerden bakmadığım konular da çıktı karşıma. Yani, sonuç olarak epey yararlandım.
Yirminci Yüzyılı Düşünmek demişler adına. Kitabın bayağı geniş bir bölümü sol düşünce üstüne. Zaten Judt hayatının sonuna kadar sosyal- demokrasiyi savunmuş bir kişi. Ama Marksizm üstüne de az kafa yormamış. O alanda da söylediği birçok ilginç söz var. Ben bu yakınlarda sosyalizm üstüne daha önce yazdığım çok sayıda yazıyı toplayıp yenilerini de yazarak bir kitap yapma hazırlığındayım. Onun için böyle şeyler okumak zihin açıcı oluyor.
Kitapta karşıma çıkan, öyle çok derinlemesine işlenmemiş, ama ilginç bir saptama, Avrupa’da komünizmin güney, sosyal- demokrasinin ise kuzey ülkelerinde daha başarılı görüşüydü. İtalya, kıtada en güçlü Komünist Parti’nin bulunduğu ülkeydi. İspanya’da Franco silindir gibi geçmese, Komünist Parti çok daha güçlü olabilirdi ve faşist dönem boyunca sosyalistlerden çok daha etkindi. Aynı şeyi Portekiz için de tekrarlayabiliriz. Fransa’da Komünist Parti yakın zamana kadar çok etkili olmuştur.
Britanya’da ve İskandinavya’da ve Almanya’da (ayrıca Belçika’da, Hollanda’da) ise komünistler hiçbir zaman etkili bir kitle partisi haline gelemediler. Ama sosyal- demokrasi hep güçlü, İskandinavya’da uzun zaman değişmez iktidar oldu.
Niçin?
Judt, “Katolik/ Protestan” ayrımına dikkat çekiyor. Olabilir mi?
En azından, açıklayıcı etmenlerden biri olabilir, diye düşündüm.
“Komünist Parti”, “Sosyal- Demokrat Parti’ye” kıyasla, çok daha otoriter ve disiplinli bir örgüt yapısına sahip olmalı. Öyle olmuş. Hiyerarşisi daha güçlü. “İdeolojik birlik” gibi konular, bu yapıda çok daha fazla ciddiye alınıyor; “parti görüşü” dışına çıkan düşünce beyan edenlere uygulanan muamele çok daha sert. “Özeleştiri” kurumu çok zaman Engizisyon’dan farksız bir biçimde çalıştırılıyor.
Bunlar hepsi de, çok daha “cemaatçi” bir yapısı olan Katolik dünya görüşüne, kurumsallaşma biçimine o kadar da uzak olmayan şeyler. Çocukluğunda Papa’nın ve bütün Kilise hiyerarşisinin otoritesine saygı duymayı öğrenerek büyüyen bir insan, belirli bir yaşa ulaşıp Komünist olmak gibi radikal bir değişim geçirse bile, düşünsel dünyasının altyapısını oluşturan bu gibi alışkanlıkların etkisi sürer; sürme ihtimali daha fazladır.
Örgütlü kilisenin bir fazlalık olduğunu söyleyen Luther’in temellerini attığı Protestanlık doğal olarak bireyselliği daha ağır basan bir insan tipinin biçimlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu insan tipinin de Komünist Parti disiplinine kendini uydurması kolay değildir.
Bu çerçevede , örneğin Türkiye gibi, ne Katolik, ne Protestan olan toplumlara baktığımızda ne görüyoruz?
Gene, daha “cemaatçi”, daha “otoriter”, “hiyerarşik”ten de öte, “tek adam iradesi”ne bağlı oluşumlar görüyoruz. Ama bu oluşumlar “Komünist/ Sosyalist” ayrımında ortaya çıkıyor değil. İşte AKP, işte Türkiye sağının bütün tarihi. Zaten bu yapılanma, bu zihniyetle, gerçek anlamda bir “sol” çıkamamış durumda.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025