Murat BELGE
Dünyada bu çığırı Humeyni başlattı: Salman Rushdie’nin öldürülmesi için fetva çıkararak. Bu fetva ile, Müslüman dünyasına, İslâm’ın kutsallıklarına Müslümanlar gibi saygı duymayanları öldürmeye hakları olduğunu bildirmiş oldu. Yalnız “hakkı olmak” değil, bunun Müslüman için bir görev olduğunu bildirdi. Bu görevi yerine getirecek kişinin cennetlik olması da basit bir mantık gereği.
Ama bunu yaparken aslında ne yapmak istiyorduHumeyni? Benzer olaylardan sonra hep bunu yazdım; ama benzer olayların sonu gelmiyor. Onun için gene yazıyorum: Müslüman dünya ile Müslüman- olmayan dünya, ama öncelikle Batı dünyası arasında her türlü alışverişin durmasını, etkileşimin kesilmesini istiyordu. Yakınlaşmak, anlamak ve sevmek değil, bunun sonu İslâm’ın silinmesidir; o halde, tanımamak, reddetmek ve çatışmak –dolayısıyla öldürmek de. Salman Rushdie’yi öldür, Hollanda’da “Allah” adıyla oyun oynayan barmeni öldür, Charlie Hebdo’yu çıkaranları öldür, Danimarkalı karikatürcüleri öldür vb.
Bunları yapan bir Müslüman dünyanın Batı’da da dostu kalmaz. Bu da planın etkili yürümesinin önemli bir ayağı.
Şu aşamada, şu olayın hemen ardından, Hollande bence doğru ve değerli bir tavır aldı. “Bu İslâm’ın yaptığı, İslâm’ın sorumlu olduğu bir şey değil,” dedi. Dün yazdığıma bağlayarak söylüyorum: İslâm dünyasından olmayan biri, bir “Batılı”, bir “Hıristiyan” söylediği zaman bu sözün bir anlamı ve bir değeri var. Ulusal Cephe’nin hemen sömürüp semireceği böyle bir olaydan sonra, oyları zaten düşmekte olan Hollande’ın bunları söylemesi ayrıca dikkate değer.
Dikkate değer, övgüye değer, tarihe olumlu bir şekilde geçecektir… Bütün bunlar tamam da, ne kadaretkili olacaktır? Fransa’da ne kadar etkili olacaktır, Fransa dışında Batı dünyasında ne kadar etkili olacaktır?
Anlaşılır, belirgin nedenlerle, pek etkili olamayacağı kanısındayım. Sıradan insan, “sokaktaki adam” mı diyeceğiz, ne diyeceksek o, “medeniyetler çatışması” gibi kocaman soyut kavramlar çerçevesinde düşünmez. “Ben”i bilir, “biz”i bilir, “onlar”ı anlar. Boynuna “Je suis Charlie”yi asıp dolaşmaz ama buna rağmen yeni bir 11 Eylül’de yok olup gidebileceğini anlar. Bunu, “onlar” yapacaktır. “Onlar” zaten hep bunu yapmaktadır. Onun için de bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.
Şu Cezayirli kardeşler üstelik Arabistan’da bir yerlere gidip geldikleri biliniyor. Bir kere, “gitmiş”lerse, nasıl geri geliyorlar? Niye kabul ediliyorlar? Demokrasi, insan hakları, şu bu, öyle mi? O şeyler “medeni” insanlar için yapılmış, onlara gerekli; bu cani ruhlu adamlar için yapılmamış…
Bu zaten bütün Le Pen’lerin mantığı: “onlar”ı kovalayalım kendi yerimizden yurdumuzdan; sonra kendi aramızda, güllük gülistanlık, güzel güzel yaşayalım. Fransa’daki Le Pen’ler böyle düşünüyor, ama İzmir’deki “Kürt manavdan alışveriş etmeyin, Kürt gündelikçi kadın tutmayın,” diye bildiri dağıtan Le Pen’ler de aynı fikirde.
Toplumda yaygınlaşan bir ruh halinin resmî görev yapan resmî kişilerin bilincine de sıçramaması mümkün mü? Örneğin bilmem ne havaalanında pasaport polisi falanca… Önüne gelen esmer renkli adamın Yemen ya da Pakistan ya da Türkiye çıkışlı pasaportuna ne gözle bakacak? “Bu adam buraya beni öldürmek için gelmiş olabilir mi?” diye düşünmesi çok anormal bir şey mi?
Bütün bu kuşkular, korkular, gündelik davranışlara sinmez, nüfuz etmez mi?
Eder. Edince, kendini belli de eder. Malezya’dan Paris’e ya da Kopenhag’a ya da Viyana’ya gelen adam, pasaportunu inceleyen adamın renginden, kökeninden, dininden ötürü onu bir “potansiyel düşman” olarak gördüğünün farkına hemen varır.
Geldiği yerde ne kadar zaman geçirecekse, aynı duyguyu kimbilir kaç kere daha yaşayacaktır. Onun da duyguları var; ona bu gözle bakan ve böyle davranan insanlara o da dostluk beslemeyecektir.
Dostluk beslemeyeceği için ilk fırsatta El Kaide’nin adresini sorup öğrenmesi, gidip yazılması gerekmiyor. Normal hayatını yaşamaya devam eder. Ama artık “oralarda beni aşağılıyorlar” bilinciyle devam ettirir “normal hayat”ını.
Dostluk değil düşmanlık duyması için zaten bir yığın başka neden de vardır. 11 Eylül sonrası Filistin’den kısa haber klipi yayımlamışlardı, hiç unutmam. Bir kadın göbek atıyordu.
Bizim varsayımsal Malezyalı da “normal hayat”ını devam ettirir ve yeni bir 11 Eylül olduğunda göbek atar.
Bu kadarı yeter zaten.
Yani, Humeyni’nin kurduğu saat bugün de tıkır tıkır işliyor.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025